Pazar ‘Bazı erkekler benim kitabımı sevgilisine yasaklıyormuş’

‘Bazı erkekler benim kitabımı sevgilisine yasaklıyormuş’

30.10.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:

İlk kitabı 19 baskı yapan ünlü blog yazarı Pucca ikinciyi çıkarmaya hazırlanıyor

‘Bazı erkekler benim kitabımı sevgilisine yasaklıyormuş’

Geçen yaz pek çok kadının elinde aynı kitap vardı. Üzerinde yüzünü Marliyn Monroe’nun resmi ile kapatmış, seksi bacaklı bir kızın fotoğrafı bulunan, şeker pembesi “Küçük Aptalın Büyük Dünyası”.
O kitabın yazarı Pucca hâlâ adını ve yüzünü saklıyor. Çünkü kitaplarında hayatını ve başına gelen her şeyi tüm çıplaklığıyla anlatıyor. Önümüzdeki hafta günlüğünün ikinci bölümü “Ve Geri Kalan Her Şey” çıkıyor. Yine pespembe bir kapak hazırlanmış, yüzü yine idolüm dediği MM resmi ile örtülü. Bu defa bacaklar değil de göbek açık.
Deli dolu bir kız. Masmavi gözleri var. Gülerken ve hızla konuşurken gamzeleri çıkıveriyor. Kitaplarında kendinden dişlek ve şişman olarak bahsetmesine aldanmayın. Çok güzel bir gülüşe sahip. Şişman da değil, Birçok Türk erkeğinin bayıldığı gibi balıketi.
Pucca ile Taksim’de buluştuk. İkimizin de rejimi ve masadaki
ses kayıt cihazı unuttuğu bir akşam geçirdik. Yeni kitaptan, Twitter’ın en ünlü isimlerinden biri olan yeni sevgilisi Ceri Levis’ten ve hayatında değişen her şeyden bahsettik.

‘Bazı erkekler benim kitabımı sevgilisine yasaklıyormuş’


* İkinci kitap haftaya çıkıyor. İlkinde âşık olduğu adamdan ayrılmış, mutsuz, parasız bir kız vardı. Sonlara doğru yeni sevgili geldi ama durumlar belirsizdi. Şimdi neler oluyor?

İlk kitabın sonunda İstanbul’a gelmişti o kız. Erkek arkadaşı ve annesi ile mücadele veriyordu. Şimdi “Ve Geri Kalan Her Şey”de kız sevgiliden ayrılıyor. Onu kendi ayakları üzerinde durabilen, para kazanan halde buluyoruz. İkinci kitapta ilk kitabın etkisi de var. Kızın günlüğü kitap oluyor, çok satıyor falan. Ha bir de bunda daha az erkek var ne yazık ki.

* Pucca’nın en büyük hayali evlilikti. Bunda da mutlu sona ulaşmadınız sanırım...

Hayır, o kadar da uğraştım! Adam teklif etsin diye bekledim. “Kısmet, kader” diye geçiştirdi.

* İlk kitap 19’uncu baskısında. Ünlü oldunuz. Çok para kazandınız mı? Hayatınızda neler değişti?

Çok para kazanmadım çünkü öyle bir sözleşmem yoktu. Değişen tek şey oturduğum semt oldu. Manevi açıdan bakarsak çok şey değişti. Ünlü müyüm? Tam olarak değil. Sonuçta Pucca laptop’umu kapattığımda yok olan bir karakter. İnternet ortamında çok ünlüsün ama normal hayatta kimse seni tanımıyorsa bu ünlü olmak değil. Hatta aksine ezik bir durum. Ama Pucca’nın bana en büyük katkısı şudur: Eskiden CV yolladığım tüm gazete ve dergilerden yazarlık teklifi aldım. Kariyerim değişti. Artık sadece yazarak yaşabilirim. Milliyet ve Elele dergisinde yazıyorum. Onun dışında telif karşılığı işler yapıyorum.

* Yüzünüzü saklamaya devam ediyorsunuz. İlk kitapta “Ailem öğrenmesin diye saklıyorum” demiştiniz. Hâlâ bilmiyorlar mı?

Annem okumamıştır. Babam da. Gerçi babamdan şüpheleniyorum, bana “Kızım seninle gurur duyuyorum ama sen bunu bilmiyorsun” diyor. Galiba ikimiz de diğerinin açılmasını bekliyoruz. Şu sıralar biraz rahatsız, iyileşsin geçer karşısına “Baba o kitapta bacakları, şimdi de göbeği görünen kız benim” derim.

"İnternette Pucca’yım diyerek kendine sevgili bulan bir sürü kız var”

* Neler yaşıyorsunuz? Mesela sizin Pucca olduğunuzu bilmeden yanınızda Pucca’yı çekiştirenlerle karşılaşıyor musunuz?

Mesela eski arkadaşlarımdan birini ziyarete gittim. Oturuyoruz, yanımızdan elinde benim kitapla bir kız geçti. Arkadaşım “İnsanlar artık Nazım Hikmet yerine böyle salakları okuyor” dedi. Güldüm, sustum. Tabii kızla bir daha görüşmedim. Sonra ortada “Ben Pucca’yım” diye gezenler var. Kızın biri internette bir sürü sevgili yapmış. Benim ağzımdan verilmiş bir röportajını bile gördüm. Kıza ulaştım. Kırk kez özür diledi. “Lösemi hastasıyım, bu benim tek eğlencem” dedi. Büyük ihtimal yalan tabii.
Çok enteresan, mesela Twitter’da şöyle şeyler okuyorum: “Şu an arkamdaki masada oturan kız siz olduğunuzu iddia ediyor.”

* Bazı fotoğraflarınızın basına yansıdığını hatırlıyorum. Yolda tanıyanlar oluyor mu?

Yazın sırtımdaki dövmeden tanıyan oluyor. Zaten yüzümün parça parça da olsa resimlerini koyuyorum oraya buraya. Yakaladım çekeyim diye saldıranlar da var. Mesela Antalya havaalanında bir kız pat diye cep telefonunu burnumuza dayanmıştı. Birkaç ay önce de şöyle bir olay yaşadım. Kitapçıda kardeşimle geziyoruz, bir kız “Aaa Pucca” diye koşmaya başladı bana doğru.
Koşa koşa geldi ve arkama uzandı meğer benim kitabın rafı arkamdaymış. Ezik gibi kaldım öylece. Yazın da bir kadın yanımdaki şezlongda Pucca’yı okuyor. Ben de dedim ki; “Bu çok gerizekalı bir kızmış”, kadın bir başladı beni bana savunmaya. “Niye öyle diyorsun, kızın başına neler neler gelmiş” diye bağırıyor. İçimden dedim ki “Vay be!”

* Bunlardan sonra “Yeter yahu Pucca benim” diye ortaya çıkmak gelmiyor mu içinizden?

Tabii ki. En basitinden “Ne iş yapıyorsun?” diye soranlara cevap veremiyorsun. “Yazıyorum” diyorsun, “Nerede?” diyorlar, cevap yok. Bazen çıkayım şöyle göğsümü gere gere “Benim” diyeyim istiyorum. Bir markanın yüzü olabilirim belki, öyle teklifler var. Televizyon programı yapma teklifi de geldi ama maskeyle oturup kadın-erkek ilişkilerini değerlendirmek istemiyorum.
Ya, mobilya firmasından teklif geldi inanır mısın? Fuarda dolabın içinden çıkıp “Ben Pucca’yım” diyecekmişim. Akıl almaz bir durum.

“Yazdıklarımı okuduktan sonra sevgilim beni terk edebilir”

* Okuyucularda büyük bir beklenti var. Bu durum baskı yarattı mı üzerinizde?

Hem de nasıl! İnanılmaz korkuyorum. Bu gerginlik yüzünden kitabı iki kez yazıp sildim. Uzun betimlemeler yapmışım, hiç küfür etmemişim. Doğallığı gitmiş. Hemen sildim. Çünkü edebiyat yapmak gibi bir derdim yok.

* Birebir kendi hayatınızı yazıyorsunuz. Bu, yakınlarınız için de zor bir durum.

Ne sevgilimin, ne kardeşimin, ne de ev arkadaşımın özel hayatını yazıyorum. Sadece benimle olan ilişkilerini anlatıyorum. Sevgilim başlarda “Aman öyle yazma, böyle yazma” diyerek yanıma geliyordu. Sonradan vazgeçti. Zaten ilk kitabı da okumamış, “Merak etmiyorum” diyor. Bunu okuyunca ne der bilemiyorum. Bazen ürküyorum, terk eder mi diye. Edebilir çünkü. Anlaşma falan mı imzalatsam acaba?

* Sevgiliniz de Ceri Levis takma adıyla yazan bir “Twitter ünlüsü’. Nasıl tanıştınız?

Bir partide tanıştık, hemen başlamadı tabii. Bayağı uğraştım, çaktırmadan. Sanki o uğraşmış gibi gösterdim. Şimdi de bir senedir birlikteyiz. Akşamları kanepede ayaklarımız birbirine değerek kucağımızda laptoplarla
oturuyoruz. İnternet evdeki üçüncü kişi gibi. İlk başta zorlandık. Rekabet fazlaydı, çok kavga ediyorduk. Benim takipçi sayım daha fazladır ama benden daha çok nefret ederler. Birlikte olduğumuzu öğrendiklerinde “Sana yakıştı mı?” diye genç kızlardan tepki almıştı Ceri. Şimdi tüm bunlara alışmış durumdayız.

“Tanıtım için yaptırdığım battaniyeleri Van’a yolladım”

* Özellikle genç kızlar mail atıp akıl danışıyor. Zaten erkekler benden pek hoşlanmazlar. Kız arkadaşlarının kitabımı okumasını yasaklayanlar bile oluyormuş. Kızlarsa beni rol model olarak görüyorlar. Nasıl modelsem... Sürekli terk ediliyorum, evlenmek için yanıp tutuşuyorum, adamı ikna edemiyorum. Mesajları cevaplıyorum; özellikle ailesi ile sorun yaşayan, şiddet görenlerle konuşuyorum.
* Kitabın çıkış tarihini deprem nedeniyle bir hafta erteledim. “Battaniyenin altında film çekeceğim değil de film izleyeceğim bir adam istiyorum” demiştim. O yüzden ikinci kitabın basın kiti için battaniyeler yaptırmıştım. Battaniyeleri de Van’a yolladım.
* Kitabım için Melissa P.’nin “Yatmadan Önce 100 Fırça Darbesi”nin Türk versiyonu dediler. Alakası yok, hiç cinsellik yoktu kitapta. En fazla kıllı bacaklardan bahsediyorumdur. Bridget Jones deseler daha mantıklı olurdu”
* Markalar bize yalvarıyor “Twitter’da şunun reklamını yapar mısınız?” diye. Biz de bunu deprem zamanında kullandık. Markaların reklamını iyi bir şey için yaptık.
* Pucca bir gün bitecek biliyorum. Ne kadar devam edebilirim ki... “Pucca evleniyor”, “Pucca bebeğiyle”, “Pucca menapozda” diye kitap yazacak halim yok.
Elimde sadece bu yok, bir şekilde yolumu bulurum.