Pazar “Ben okuyamadım onlar okusun”

“Ben okuyamadım onlar okusun”

12.05.2019 - 08:15 | Son Güncellenme:

Sentenet Polat 25 yıldır anne olma hayaliyle yaşıyor. “Bütün çocukları kendi çocuklarım olarak görüyorum” diyen Polat, okul yapımı için bağışladığı arsasında şimdi 140 çocuğa annelik yapıyor.

“Ben okuyamadım onlar okusun”

“Ben okuyamadım onlar okusun”
Henüz 13 yaşında “Bittiğinde eve döneceğimi sanıyordum” dediği düğünün gelini olmuş Sentenet Polat. Bugün 42 yaşında, Van’ın Erciş ilçesine bağlı Karlıyayla köyünde Karlıyayla Ortaokulu’nun koridorlarını arşınlıyor. 25 yıldır evli olduğu İrfan Polat ile çocuk sahibi olmaya çalıştıklarında henüz küçücük bir çocukmuş. 15 yaşından beri anne olma hayaliyle tedavi görüyor. “Nerede iyi bir doktor var diyorlarsa oraya gidiyorum” diyor. Annelik onun sadece 5 aylığına kızı Yağmur’u kucağına aldığında yaşayabildiği bir duygu. Şimdiyse “Her gün mezarını ziyarete gidiyorum, hiç unutmadım” diye anlatıyor Yağmur’a duyduğu özlemi. Anne olmak arzusundan vazgeçmiş değil ama anneliğin sadece biyolojik bir şey olmadığının da farkında. Eşiyle arsalarını Milli Eğitim Bakanlığı’na bağışlayıp okul yapılmasını istemeleri ondan. “Ben okuyamadım başka kızlar okusun” diye anlatıyor Sentenet Polat okullarının hikayesini. 2012’de kapılarını açan Karlıyayla Ortaokulu 140 öğrenciye yuva olmuş durumda. Sentenet Hanım okulun kantininde çalışıyor, yemek odasında çocuklara yemek dağıtıyor, herkesin yardımına koşuyor, eşi İrfan Bey ise okulun kalorifer bakımıyla ilgileniyor. “Hafta sonları okul kapanınca çok sıkılıyorum” diyor Sentenet Polat: “Pazartesiyi iple çekiyorum, öyle bir sevinçle geliyorum okula.” İrfan ve Sentenet Polat’ın çocuk sahibi olma hayallerinin 140 çocuğa okul olduğu koridorlarda dolaştık ve hikayelerini dinledik.

Haberin Devamı

13 yaşında evlendirildiniz. Çocuk gelin olarak yaşadıklarınızı nasıl anlatırsınız?

Ben hep şöyle düşündüm, düğün biterse ben de babama giderim. Aklımda o vardı. Gelin nasıl olunur bilmiyordum. Sanki bir düğüne gitmiş gibiydim. Bittiğinde eve dönecektim. Kendimi gelin gibi görmüyordum. Hiç gelinlik giymedim o içimde kaldı.

Küçük yaşta başlayan evliliğiniz ilerleyen zamanda büyük bir aşka dönüşmüş...

25 yıldır evliyim. Sağ olsun eşim bana her zaman destek oldu. Bu kadındır, okula gitmesin, çalışmasın, kadının işi ne burada gibi söylemlere karşı her zaman bana destek oldu, kol kanat gerdi. Yeri geldi anne oldu, yeri geldi baba oldu. Beni eğitti, beni eşim yetiştirdi. Her şeyi eşime borçuluyum. Eşim benden on yaş büyük. Yemek yapmayı bilmiyordum eşim gösterdi. Çay demlemeyi bilmiyordum eşim öğretti. Yol yordam gösterdi. Her şeyi eşim öğretti bana, kendimden bugüne gelmedim.

Aile olduktan sonra çocuk sahibi olmak istemişsiniz ama tedaviler sonuç vermemiş...

15 yaşından sonra tedavi görmeye başladım. Gitmediğim doktor kalmadı ama çocuğum olmadı. Van ile İstanbul arasında bir köprü kurdum sürekli gittim geldim, o köprüyü hiç yıkmadım. Van’da her yere gittim. Sürekli doktora gittim. Şurada iyi bir doktor var diyorlar ben o doktora gidiyorum. Van, Erzurum, Ankara, İstanbul... 2003 yılında normal bir doğum yaptım. Kızım olmuştu. 5 aylıkken kaybettim.

Sizi ilk İstanbul’a götüren süreç nasıl gelişti?

İlk olarak 2000 yılında İstanbul’a gittik. Tedavi süreci uzun olduğu için orada bir buçuk yıl kaldık. O dönem gördüğüm tedaviler sonrası normal yollardan hamile kaldım. Van’a geldim, doğum yaptım. Kızımla birlikte ömrümün beş ayı hastanede geçti.

“Koyunlarımızı satıp tedavi oldum”

Kızınızı kucağınıza aldığınızda neler hissettiniz?

Bebeğimi kucağıma almak çok güzel bir şeydi. Emziriyorsun, bakıyorsun, seviyorsun... Ama komşularımın çocuğu var, eltilerimin çocuğu var benim yok diye bir düşünceye kapılmadım. Asla kimsenin çocuğunu kıskanmadım. Hep Allah’tan bana bir çocuk versin istedim, vermedi. Allah’ım büyüktür ümidimi kesmedim. Ama kimsenin çocuğunu kıskanmadım.

Kızınızı kaybettikten sonra herhangi bir yardım aldınız mı?

Hayır, almadım. Kızım sürekli kalbimde, onu hiç unutmadım. Mezarı biraz ötede her gün gider ona bakarım. Hiç unutmadım, hiç aklımdan çıkmıyor.

“Ben okuyamadım onlar okusun”

Bu psikolojik olarak yıpratıcı olduğu kadar maddi olarak da zorlayıcı bir durum...

Kıt kanaat geçiniyoruz. Eşim inşaatlarda çalışıyor. Para toplayıp birkaç koyun alıyorduk, o koyunlara bakıyorduk. Koyunlar yavruluyordu, satıp parasıyla tedavi görmeye gidiyordum. Tedavi sonuç vermeyince tekrar aynı şekilde çabalıyorduk. Hiçbir zaman ümidimizi kesmedik. Sürekli çabaladık.

Hâlâ tedavi görüyor musunuz?

Maddi durumumuz imkan vermediği için artık tedavi göremiyorum. Geçtiğimiz günlerde yine doktora gittim, doktor şansımın az olduğunu ama tedavi olursam hamile kalmamın mümkün olduğunu söyledi. Ama maddi durumum el vermediği için gidemedim. İlk tüp bebek tedavisi için İstanbul’a gittiğimde koyunlarımızın hepsini sattık. Herkes yardımcı oldu ama olmadı.

İçinizdeki anne olma isteği günün sonunda başka annelerin çocuklarına çok güzel bir çatı olmuş. İçinde bulunduğumuz Karlıyayla Ortaokulu’nun hikayesini dinlesek?

Eşim İstanbul’da çalışırken bir telefon geliyor. Milli Eğitim Bakanlığı’ndan yetkililer okul yapmak için uygun arsa baktıklarını ve bizim arsamızı satın almak istediklerini söylüyorlar. Eşim de “Satılık yer bende yok” demiş. Bir süre sonra ne demek istedi diye yeniden aramışlar. Eşim arsayı satmayacağını fakat bağışlayacağını söylemiş. Bir ay sonra eşim Van’a döndüğünde görüşmeler yapıldı. 10 dönüm arsamızı bağışladık. Okul inşaatı 2010’da başladı, 2012 yılında Karlıyayla Ortaokulu açılmış oldu.

“Kız çocukları okusun”

Eşiniz arsanızı okul olması için bağışlayacağını anlattığında neler hissettiniz?

Eşim arsayı okul yapımı için bağışladım dediğinde çok sevindim. Eşim bu arsayı almak için İstanbul’a gitti 7 ay çalıştı gelmedi. Ben o zaman bir göz odada yalnız başıma onu bekledim. Ben okuyama-dım. Kız çocukları okusun, küçük yaşta evlenmesin. Onlar okusun, meslek sahibi olsun benim gibi olmasın diye çok sevindim. Çünkü ben okuma yazma bilmiyorum. Köylüler eşimle dalga da geçtiler, bu kadar güzel bir arsayı satmayıp bağışladığı için.

Okulla hem manevi bir bağınız var hem de fiziksel olarak bağınız devam ediyor...

Evimizden çok okula bakıyoruz. Yazları okullar kapandığı zaman okulun bahçesindeyiz. Sürekli buralarda dolaşıyoruz, bakıyoruz, okula bir şey olmasın diye. Ortaokulu bitirip liseye başlayan çocuklarla karşılaşınca çocuklar bize sarılıyor. Bazıları ziyaretime el öpmeye geliyor. Ben onları seviyorum onlar da beni seviyor. Buradan giden öğretmenleri de çok özlüyorum.

Okulda 140 öğrenci var. Siz hepsini ismen tanıyor, notlarını takip ediyorsunuz sanırım...

Çocuklara kaç puan aldın diye soruyorum, kızlara soruyorum dersleri nasıl diye. Bir dersi iyi değilse kızıyorum, dersini çalış diyorum. Okul müdürümüz sene başında geldi, idare işleriyle de meşgul olduğu için bir veli gelip bir öğrencinin durumunu sorduğunda hemen anlatıyorum.

Sizin evlendirildiğiniz yaşta kız çocukları artık neyse ki okullarda. Onlarla nasıl diyaloglar geçiyor aranızda?

Ben onlara sürekli, evlenmeyin okuyun diyorum. Okuyun, meslek sahibi olun. Mesela hemşire olun biz geldiğimizde bize bakarsınız. Özellikle kızlara mutlaka okuyun diyorum. Ben okuyamadım onlar okusun istiyorum canı gönülden. Artık küçük yaşta evlenmeler yok. Ben çocuğumu okula göndermeyeyim diyen de yok çok şükür.

“Sağlık ocağı yaptırmak istiyorum”

Anneler günü sizin için ne ifade ediyor?

Bu anneler gününde büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öpüyorum. Bir sürü anne var bu dünyada, inşallah bir gün ben de anne olurum. Ümidimi hiç kaybetmedim. Bir sürü çocuğum var. Seviyorum hepsini. Onları görünce mutlu oluyorum. Bütün çocukları kendi çocuklarım olarak görüyorum.

Anne olmak dışında başka bir hayaliniz var mı?

Bir arsamızı sağlık ocağı yaptırmak için bağışlamak istiyorum. İnşallah birileri bana yardımcı olur. İstiyorum ki bir sağlık ocağım olsun hastalarımız, yaşlılarımız var. İğne yapılır, bir şey olur. Ne hastalar o uzun yolu ve ağrıyı çeker ne de onları oraya götürenler üzülür. Geçtiğimiz günlerde kaymakamlığa dilekçemizi verdik, inşallah olumlu sonuçlanır.