Pazar 'Benim yalanlarım'

'Benim yalanlarım'

08.02.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

'Benim yalanlarım'

Benim yalanlarım
8-14 Şubat 1998
Ethel KOHEN

Benim yalanlarım
Rana Elik yıllardır medyanın hem üyesi hem de haber konusu. Haber spikerliğinin yanı sıra aşk hayatıyla da dikkat çeken Elik, şimdi bir kitap yazıyor. Peki bu kitapta nelerden söz ediyor?

Kendisini önce İnterstar'da haber spikerliği ile tanıttı Rana Elik.
Ardından özel hayatıyla ilgili çeşitli haberler çıktı yazılı ve görsel basında. Bunlar genellikle Elik'in ne kadar hızlı bir aşk hayatı olduğu, ne kadar çabuk sevgili değiştirdiği üzerine kuruluydu. Hatta çapkınlığı sebep gösterilerek ekran cezası alan ilk spiker de o oldu. Bir ara Gülgün Feyman ile aralarındaki çekişmeler gündemi oluşturdu. Şimdilerde ise yeni bir dönemeçte. İnterstar'dan ayrıldıktan sonra Kanal 6'ya geçip ana haber bültenini sunan Elik, birkaç haftadır yine aynı kanalda "Son Nokta" adında bir haber programı hazırlıyor.
Rana Elik'le sohbete geçmişinden başlıyoruz. İlk olarak neden aşkları ve ilişkileriyle haber konusu olduğunu soruyoruz. Cevabı şöyle: "Normalde Bankacı Mahmut'un kızının bile benden daha çok flörtü olabiliyor. Ama normal bir genç kız boyutlarında başlayan yaşantı sonra abartılarak bir yerlere götürüldü. Belki de sebep beraber olduğum kişilerin kamuoyunda bilinen ve şaşaayı seven insanlar olmasıydı. Ayrıca Türk basınının bazı şeyleri hazmedemeyişi, aşamayışı da buna sebep."
Özel hayatını özgürce yaşayamamaktan yakınıyor Elik. Hep korktuğunu, sakındığını anlatıyor. Ama talihsizlik yakasını hiç bırakmamış. "Hep bu şekilde tanıtıldım," diyor. "Halbuki özde eşek gibi çalışabilecek bir yapım var ama ben evlenip de şu parmağıma bir yüzük geçirmediğim sürece günah keçiliğimden kurtulamayacağım."
Eğitimini müzik üzerine yapan ve soprano olan Elik, şansını önce müzik öğretmenliğinde denemiş. Daha sonra TRT'nin sınavlarına girmiş. Bir süre radyoda haber spikerliği yaptıktan sonra bir teklif üzerine Almanya'ya gitmiş ve İnterstar macerası başlamış.
İnterstar'da çalıştığı dönemlerde Rana Elik'in sadece aşk hayatı değil, Gülgün Feyman'la arasındaki kıskançlık da dedikodu malzemesi olmuş. Bunu şöyle anlatıyor: "O konuyu da medya bir taraflara çekti getirdi ama doğruluk tarafı var tabii. Bende hiçbir zaman Gülgün Feyman fobisi oluşmadı ancak Gülgün Feyman'da bir Rana Elik paranoyası oluştu. Artık ana haber bültenlerine daha hoş ve etkili insanlar geldi. Şimdi de onlarla mutsuzluk yaşadığına eminim. Tabii ki iş benimle bitmiyor. Kendisinden 20 yaş küçükleri de kıskanmaya başlayacak. Bir röportajında 'Rana Elik'te karizma yok, kendini ortaya koyamıyor,' demiş. Bu onun karar vereceği bir şey değil. İzleyen insanlar var."
Rana Elik şimdi kendisini yazarlıkta göstermeye hazırlanıyor. Ona yakında yayınlanacak olan kitabını soruyoruz.

* Bu kitabı yazdıran ne?
Yolda yürürken ayağımı burkup düşmem, trafiğin bana sinir krizleri geçirtip giderek daha fazla argo kelime kullandırtması, basit olduğu halde bir türlü düzeltilmeyen aksaklıklar ve düzeltmek için çaba gösterilmemesi beni bu kitabı yazmaya yöneltti. Ve şunu istedim: Şimdi gözümü kapatayım, gözlerimi açtığımda bambaşka bir Türkiye olduğunu göreyim. Hep düşünüyorum biz kaç yıl daha sonra bir Avrupa ya da bir Amerika olacağız... İşte böyle bir fantezi düşledim. Fakat bu kesinlikle edebi bir eser değil. Anlatımım çok yalın, çok sade. Mizahi bir dille hayali bir Türkiye yarattım. Aziz Nesin tarzı bir yaklaşım oldu.
* Anlatılan karakterler ve olaylar gerçek mi?
O seviyeye ne zaman geleceğiz diye düşünürken önceden yaşanılan şeyleri de kattım içine. Karakterler gerçek. Olaylar gerçek... Almanya'da yaşadığım üç sene içinde gördüklerimi sentezledim. Yaşadıklarımı aktardım. İçinde ben varım, Almanya'daki en yakın arkadaşım var... Karakterler bire bir hayattaki yerlerini farklı adlarla da olsa buluyor.
* Kitapla ilgili korkularınız var mı?
Bana ilki kötü olursa ikincisini kimse okumaz dediler. Bu yüzden de hep erteledim. Fakat ticari kaygım yok. Tek korkum ters tepki almak. Sansasyonel olmadığı sürece çok fazla takdir toplayacağını zannetmiyorum ve öyle bir beklentim de yok aslında. Hani derler ya, gölge etme başka ihsan istemez.
* Kitabın ismi belli mi?
Önce "İnanasım Gelmiyor" demeyi düşündüm. Çünkü bu cümleyi haber sunumlarımda çok kullanıyorum. Fakat bana, yeterince dikkat çekici olmadığını söylediler. Sonra "Benim Yalanlarım" olur belki de dedim. Bu sefer de herkes hatta kitabımı soran bir yayınevi sahibi bile, meslektaşlarımın ipliğini pazara çıkaran şeyler yazdığımı düşündü. Halbuki bu bir fantezi.

Kitaptan bir bölüm
Politikaya hiç girmiyor, o işi politikacılara bırakıyordu. Zaten ondan beklenen de buydu ya. Hem böyle daha da laik sayılırdı ülke. Din işlerini ayrı devlet işlerini ayrı adamlar yürütüyordu. Sevgili Ata, uyanıp da görseydi eğer, Abdülmecit yüzünden başına gelenlere, arkasından yapılan konuşmalara karşı ne söylerdi acaba? Ama onun şartları farklıydı o zamanlar. Vakti yoktu. Yaşasaydı şimdiki halifeyi severdi mutlaka. Adam hoş, kültürlü, yakışıklıydı. Ama... Atatürk en büyük Türk, en yakışıklı Türktü! Keşke bugünlerde gelebilseydi de (aradaki kötü yılları atlayarak tabii) görebilseydi ülkesinin halini. Her şey güzelleşmişti memlekette. Kavga azalmış (terörist liderin Las Vegas'ta para kaybedince dönüp iki hır çıkarmasının haricinde), gecekondu kalmamış (herkes birbirini ayıpladığından her biri zamanla yıkıldığı için), otoyollar memleketi bir örümcek ağı gibi sarmış, metrolar tamamlanmış..... İşte tüm bunlar güzel şeylerdi ve gurur duyuyordu Bahar ülkesiyle. Ama bir türlü de inanası gelmiyordu bunca değişikliğe...