PazarBeyoğlu’nun yeni sanat merkezi

Beyoğlu’nun yeni sanat merkezi

10.04.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:

5 bin metrekarelik alana sahip SALT Beyoğlu sadece sergilere değil; film gösterimlerine, sürpriz konserlere de ev sahipliği yapacak. “Kardeşi” SALT Galata da eylülde geliyor

Beyoğlu’nun yeni sanat merkezi

Bir mekan düşünün: Güncel sanat, mimari, tasarım, şehircilik, toplumsal ve iktisadi tarih alanlarını bir araya getiren... Ve bu alanlara dair araştırmalara, sergilere, söyleşilere, konferanslara, atölye çalışmalarına, eğitim programlarına, film gösterimlerine ev sahipliği yapan. İşte Garanti Bankası’nın yeni kültür kurumu SALT, tüm bunları sunabilen bir mekan. Hatta iki mekan: SALT Beyoğlu ve SALT Galata.
SALT Beyoğlu ve SALT Galata için 2006 yılının sonunda çalışmalar başladı. Ağa Han ödüllü mimar Han Tümertekin ve ekibi SALT için 19’uncu yüzyıla ait iki binada bir restorasyon gerçekleştirdi.
SALT Galata için henüz vakit var; mekan eylül ayında İstanbul Bienali ile eşzamanlı olarak kapılarını açacak. Fakat SALT Beyoğlu açıldı bile. Açılış öncesinde İletişim ve Yönetim Direktörü Sima Benaroya ve Araştırma ve Programlar Direktörü Vasıf Kortun ile gezerken gördük ki 5 bin metrekarelik bir alana sahip olan mekanda her ayrıntı için ince ince düşünülmüş.
Sima Benaroya isim olarak “salt”ı seçmelerinin nedenini şöyle açıklıyor: “Yalınlık, biraz kendinize özgü olmak anlamına geliyor. Bizim özümüzü yansıtıyor. Biz hakikaten yalın birtakım işler ve söylemlerde bulunuyoruz.”
“Burada bir fincan kahve içip arkadaşınızı bekleyebilirsiniz”
Vasıf Kortun SALT Beyoğlu ve SALT Galata için “İki mekan bir program” diyor: “İki mekanın fiziken durdukları yer birbirine çok yakın. SALT Beyoğlu şehrin en kalabalık bölgesindeyken diğeri daha sakin bir yerde.
Ama SALT Galata tarihi yarımadayla kültür kurumlarının tam ortak noktasında duruyor. Hakikaten aynı program söz konusu. Ama fiziki koşullar bazı şeyleri farklı şekilde yapmanızı gerektiriyor. Mesela bu, İstiklal Caddesi’nin hızına uyan bir bina olacak. Ama bizim beynimiz, yani tüm ekiplerimiz SALT Galata’da: Arşiv, kütüphane, sergi mekanları, oditoryum, workshop alanları, Osmanlı Bankası Müzesi’nin yeni hali...”
SALT Beyoğlu dışarıdan bakıldığında tek blok olarak görülüyor, oysa yapı birbirine eklenmiş iki ayrı bloktan oluşuyor. Forum alanı yani giriş devasa sütunlarla, binanın önünden geçenler için tam bir çekim alanı. Kortun, Forum’u sokakla içerisini birbirine bağlayan bölge olarak tanımlıyor: “Sokağın bir devamı olduğunu hissettirmeye gayret ediyoruz. Oraya kimi zaman eser koyabiliriz ama aslen bir program mekanı değil. Caddeden kuruma girişi kolaylaştırmak istedik. Yorulan, kahve içip arkadaşını beklemek isteyen insanlar da girebilir. Onlara da saygımız sonsuz, hatta memnun da oluruz gelirlerse. Sonra da program alanına geçerlerse ne âlâ.”
Girişten birkaç basamaklı merdivenle aşağıya indiğinizde 100 kişi kapasiteli dijital sinemaya geliyoruz. Benaroya burada farklı programların olacağını belirtiyor: “Film gösterimi ya da bir konferans, basın toplantısı olabilir. Küçük bir sahnesi de var, dolayısıyla minik konserler gerçekleştirebiliriz. Bizim aylık yayınlayacağımız programlarımız olacak. Ama bunun dışında çok anlık gelişen, mesela bir sanatçının binada bulunduğu an içinde gerçekleşecek, hatta kimi zaman bir saat önce karar verebileceğimiz sürpriz programlarımız olacak.”
Girişten yukarıya çıktığımızda bir restoran ve onun asma katında kitapçıyla karşılaşıyoruz. Restoran, Mimolett’ten tanıdığımız Murat Bozok ve Ali Selçuk tarafından işletiliyor. Haftanın her günü hizmet verecek olan restoranda öğle ve akşam servisleri de olacak. Lokantanın asma katındaki kitapçıda ise sosyal tarih, mimari, felsefe, sanat alanlarında özel kitaplar ve küçük hediyelik eşyalar satışa sunulacak. Kitapçı ise Robinson Crusoe Kitabevi tarafından işletilecek.
Gelelim bir üst kata. Burada sergi salonları başlıyor. SALT Beyoğlu’nun ilk büyük sergisi Hüseyin Bahri Alptekin’e ayrıldı. 2008’de ölen Alptekin’in güncel sanattaki yeri tartışılmaz tabii ama Garanti için özel bir anlamı daha var. Garanti, Alptekin’in vefatından sonra kişisel kütüphanesi ve arşivini devraldı; sanatçının tüm sanat geçmişini aynı çatı altında bir araya getirdi.
2,5 kattan oluşan sergi alanı, 1500 metrekarenin üzerinde. Toplamda beş sergi salonu var. Hüseyin Bahri Alptekin’in “Ben Bir Stüdyo Sanatçısı Değilim” adlı iki kata yayılı sergisinde bugüne kadar görülmemiş eserlerini de içeriyor.

Bir kültürel proje olarak bahçede meyve ve sebze

Sergi alanlarını geçtikten sonra dördüncü katta ofis katına ulaşıyoruz. Ofis katlarında izleyicileri küçük bir sürpriz bekliyor. Küçük ama muhteşem! Burada bina yeniden yapılandırıldığı mekana kazandırılan bir bahçe var. Ve bu bahçede aslında bir “yenilebilir mülk projesi”. Şöyle ki: Mimar sanatçı Fritz Haeg tarafından düzenlenen bahçede meyveler ve sebzeler yetiştirilecek. Biz binayı gezerken bahçe halen ekiliyordu. Oturma yerlerinin de olduğu mekan, şehir bahçeleriyle ilgilenenlere hitap ediyor özellikle. Zaten Haeg’in çalışması bu alana dair uzun soluklu bir eğitim ve kültür programının da başlangıcı niteliğini taşıyor.
SALT Beyoğlu’ndaki yolculuğumuzu bahçede sonlandırıyoruz. Sanatla, araştırmayla dolu bir mekan burası. Ama kuşkusuz en önemli özelliği “yaşayan” ve izleyicisiyle büyümek isteyen bir mekan olmak için adım atması...

“Mönü sergilenen eserlerden esinlenilerek hazırlandı”

Murat Bozok


Bistromuzda misafirlerin sergilerden aldıkları görsel hazzı, tatsal hazlarla bütünleştirmeyi planlıyoruz. SALT kültür kurumu içinde sergilenen eserlerden esinlenerek hazırladığımız bir de özel mönümüz bulunuyor. Her sergi ile yenilenen bu mönüleri oluştururken sanatçıların eserleri, beğenileri, kültürleri ve yaşamlarından yola çıkacağız.

“Teknolojiyi yapıların tarihi özelliklerinin arkasına gizledik”

Han Tümertekin

Tek bir kurum için iki bina birden tasarlamak ilginçti. İki bina da birbiriyle konuşacaktı; bu temel belirleyiciydi. Restorasyon uzmanı değilim, o konuda uzmanları işin içine kattım. İlk aşamada son derece ayrıntılı bir dökümantasyon yapıldı; binaların ilk günden bugüne geçirdikleri bütün müdahaleler belgelendi. Onun üzerinden biz yeniden işlevlendirmeyi düşünmeye başladık.
Mimari eğilimim her yere damgamı vurmaya çalışmaktansa hazır bulduğum değerleri ortaya çıkarıp onlar üzerinden davranmaktır. Her iki yapının da orijinal hallerine ulaşacak şekilde bir tür arkeoloji yaptık orada. Yapıların orijinal fiziksel özelliklerini ortaya çıkardık. Sonra da yeni işlevlerin gerek duyduğu teknoloji entegre edildi yapılara. Günümüzün teknolojisi yapıların tarihi özelliklerinin arkasına gizlendi. Ne binaların tarihi özelliklerini ikinci plana atıp günümüzü hakim kıldık ne de tümüyle tarihe teslim olup bugünü yaşamıyormuşuz gibi bir sahte görüntü yarattık.

KEŞFETYENİ
Ünlü oyuncu trafikte çıldırdı! Küfürler yağdırdı...
Ünlü oyuncu trafikte çıldırdı! Küfürler yağdırdı...

Cadde | 03.06.2025 - 10:49

İlker Aksum, İzmir'in Urla ilçesinde trafikte bir sürücüyle tartıştığı görüntülerle sosyal medyada gündem oldu.

Yazarlar