29.08.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:
axpaz011.jpg Hangi kültürel düzey ve hangi sosyal sınıftan gelirse gelsin Kürt erkeklerinin büyük çoğunluğunun idolü Yılmaz Güneydir.İbrahim Tatlısesten İzzet Yıldızhana, Yılmaz Erdoğandan Mahsun Kırmızıgül ve Gani Rüzgar Şavataya; hepsi ilk fırsatta klaketi şaklatmış, gözünü vizöre dayamış, Kürt kültüründeki ve Türkiye sinemasındaki Güney geleneğine eklemlenmiştir.Acaba onlardaki bu sinema tutkusunu, kültürlerindeki maşizmin tatminine uygun öğelerin (şiddet, cinsellik) sinema dünyasında bolca bulunması ile mi açıklamalıyız, yoksa yetiştikleri, geldikleri bölgede sinematografik öykülerin, anlatıların, destanların gündelik hayatın içinden çokça çıkması ile mi?Ferhat Gündoğdu bu geleneğin en yeni temsilcisi. Bu yıl aralık ayında çekilen ve şu an montajı süren, Ümit Elçinin yönettiği "Hoşgeldin Hayat" adlı filmin hem yazarı, hem başrol oyuncusu hem prodüktörü. Daha önce de dört filmde yazar ve oyuncu olarak jeneriğe yerleşmiş. Güneydoğu bölgesinde en çok VCDsi satılan isimlerden.Ferhat Gündoğdu binlerce kişilik aşiretimsi bir ailenin lider kadrosundan. Aynı zamanda bir işadamı. İstanbulda yerleşik ama Sarıkamışta köylerin, binlerce dönüm arazinin sahibi. Ve de İmam Hatip Lisesi mezunu. Bütün enerjisini ve parasını sinemaya harcıyor, harcamaya da kararlı. Filmlerinde kendi hayatından dışladığı feodal sistemi, ağalık kurumunu eleştiriyor.Gündoğdu ile sinema tutkusunu ve yeni filmini konuştuk.Ferhat Gündoğdu beşinci filmi "Hoşgeldin Hayat"ın hem yazarı, hem prodüktörü hem de başrol oyuncusu. Gündoğdu: "18 kardeşiz. Sadece İstanbulda 3 bin kişiyiz. Topraklarımızı ailemiz yönetiyor. Aşiret lafını kullanmıyoruz, öyle yaşamıyoruz. Sinema işine de ailem profesyonelce bakıyor, yani kâr etmek için film yapıyoruz" Yılmaz Güneyin birkaç kuşak Kürt erkeği üzerinde yaptığı nasıl bir etkidir ki, birçoğu bir şekilde para ya da şöhret sahibi olduğunda hemen sinemaya yönelip Güneyin izinden yürümeyi deniyor, hatta düpedüz onun motiflerini, görsel klişelerini yeniden üretiyorlar. Ben Sarıkamış doğumluyum. 35 yaşındayım. Yaklaşık 10 yıldır sinema ile uğraşıyorum. Onun dışında ticaret yapıyorum. Yaşam öykünüzü kısaca anlatır mısınız? İmam Hatip mezunuyum. Bu benim beşinci sinema filmim. Ama sinema eğitimi almadım. Peki, eğitiminiz nedir? Demeyi istemem çünkü ben bu "aşiret" lafını kullanmak istemiyorum. Çünkü biz öyle yaşamıyoruz. Ama binlerce kişiden oluşan bir ailemiz olduğu doğru. Ve biz bu ailenin bütün imkanlarını sinema için ortaya koyuyoruz. Nasıl bir aile yapınız var? Aşiret diyebilir miyiz? Biz 18 kardeşiz. Sadece İstanbulda 3 bin, 4 bin kişiyiz. Çok geniş toprakların sahibiyiz. Bu toprakları da bizim ailenin mensupları idare ediyor. Köylerimiz de akrabalarımızın elinde. Ama bizim amacımız insanlara faydalı olmak. Biz tercih etmedik böyle ağalar gibi ırgatlarla, işçilerle yaşamayı. Siz kaç kardeşsiniz? Hayır, bekarım. Evli misiniz? Herkesin kendi tercihidir evlenip evlenmemek. 35 yaşında, bir Doğu erkeği ve bekar. Aileniz baskı yapmıyor mu evlenmeniz için? Hayır, ben kendi aileme, çevreme faydalı olan şeyler yaptığıma inanıyorum. Siz ailenin sıradışı çocuğu musunuz? Her sağlıklı insan gibi benim de oluyor. Sevgilileriniz oluyor mu? Buna cevap vermek istemiyorum. Benim annem de tabii mürüvvetimi görmek istiyor, ısrar ediyor evlenmem için ama işte kendimizi sinemaya mı adadık diyelim, vaktimiz mi olmadı diyelim, evlenemedik. Sinemadan mı? Hayır, aksine bizim ailemiz sanata çok değer veren bir ailedir. Biz benim ailemin de istemediği birtakım şeyleri ortadan kaldırmak için sinemaya girdik. Geleneksel ailelerde sinema biraz ahlaka mugayir bir iş olarak görülmez mi? Babanız, anneniz sizi Yeşilçam kadınlarına kaptırmaktan korkmazlar mı? Evet, biri bu mesela. Ayrıca biz sinemayı sadece bir toplumsal hizmet olarak yapmıyoruz. Ailemiz sinemaya profesyonel olarak da yatırım yapıyor. Biz bu işi kâr da etmek için yapıyoruz. Siz Sinan Çetine neden sinema yaptığını sorabilir misiniz? Sordurmaz, onun işi bu. Benim de öyle. Ailenizin istemediği şeyler neler? Ağalık düzeni mi mesela? "Yapılan Kürtçe filmlerde Kürtçe katlediliyor" Evet, 100-150 bin VCD satışı oldu orada. Ama "Hoşgeldin Hayat" farklı. Özen Film dağıtımını yapacak ve tüm Türkiyede gösterime girecek. Filmleriniz şimdiye kadar daha çok Güneydoğu şehirlerinde yoğun seyirci kitlesi buldu, değil mi? Ben ve yönetmen belirliyoruz. Kastı siz mi belirliyorsunuz? Bizim setlerimizde bu tür ilişki olmaz. Olası set ilişkilerini, set aşklarını dikkate alıyor musunuz kastı belirlerken? Hayır. Filmlerinizde öpüşüyor musunuz? Hayır. Bunlar benim yapacağım şeyler değil. Ama filmde başka karakterler öpüşüyor da, sevişiyor da. Ben yapmıyorum. Sevişme de yok. Prensip olarak mı yapmıyorsunuz? Zannedersem yine de kabul etmem. Dünyanın en ünlü yönetmenlerinden biri gelse ve sizinle film yapmak istese, yine öpüşmez, sevişmez misiniz? Tabii. Filmlerinizde adam öldürüyor musunuz? Ama ben adam öldürmeyi eleştirmek için beyazperdeye aktarıyorum. Belki ben de gün gelir de, dediğiniz gibi bir proje gelir, böyle bir sahnede oynarım. Peki kötü, ahlaksız bir eylem değil mi, bir insanın hayatına son vermek? Kürtçe filmler yaptım ama bu son filmimiz Türkçe. Kürtçe adına bir şeyler yapılıyor sinemada ama Kürtçe katlediliyor. Filmleriniz Kürtçe mi? Çünkü bu film tüm metropole hitap ediyor. Tamam, filmin bir kısmı Güneydoğuda geçiyor ama hikaye doğudan İstanbula göç etmiş, çok iyi şartlarda yaşayan bir ailenin hikayesi. Bu son filminizi niye Kürtçe çekmediniz? Evet. Hayatının bir döneminde çok sevdiği arkadaşının hayatını kurtarmak için bilmeden kardeşini öldüren, bu acıya dayanamayıp ülkesini terk eden, ancak daha sonra geride bıraktığı hamile karısının hasretine dayanamayan, uğruna kardeşini öldürdüğü ve artık milletvekili olan arkadaşının da yardımlarıyla ülkesine dönen, döndükten sonra da birtakım entrikalarla karşı karşıya kalan bir adamın hikayesi. Kürt kompradorlarının yani... Hayır, siyaset yok. Güncel hayatta siyaset ne kadarsa filmde de o kadar. Siyasi bir film mi? Bir Kürt olarak benim siyasi olmayan bir film yapmaya hakkım yok mu? Kürt ailelerinin hayatında, zengin de olsa fakir de olsa siyaset hep çoktur. Mesela devlet baskısı ya da takibatı hissediliyor mu bu komprador ailenin üzerinde? Politika bu kadar bile yok mu? Özel olarak mı kaçındınız bir politik film yapmaktan? Ben o ülke dışından gelen adamı oynuyorum. Kerem Alışık milletvekilini oynuyor. Ceyda Düvenci benim karım rolünde. Ahmet Mekin de babayı oynuyor ve bu projeyle yeniden sinemaya dönmüş oldu. Kimler oynuyor filmde? "Sekiz saat çalışır, sekiz saat kültürel faaliyet yaparım" Yılmaz Güneyin etkisi mi bilemeyeceğim ama toplumumuzun sinemaya aktarılacak sorunları o kadar çok ki. Yılmaz Güneyin etkisi mi Kürt erkeklerinin sinemaya bu ilgisi? Bekar hayatı. Gündelik hayatınızı nasıl geçiriyorsunuz? Hayır, benim hayatım bu kalıplara uymuyor. Ama tek yaşadığım için mutlaka yardım eden birileri oluyor. Benim hayatım kısaca şöyle geçiyor. Sabah erken kalkarım, işime gelirim. Gece hayatım, gayrimeşru hayatım yoktur. Ne yaparım gece? Okuyorum, bilgisayarımla yazı yazmaya çalışıyorum. Öyle size ailenizin şifahi tarihini aktaran ihtiyarlar yok yanınızda yani aşiret reislerininki gibi. Ya da hizmet eden, çay, yemek servisi yapan erkekler... Saat 22den sonra 2ye kadar yazı yazarım, kitap okurum. Günümün sekiz saatinde çalışırım, sekiz saati istirahatle geçiririm, sekiz saat de kültürel faaliyet yaparım. Hikayelerinizi gece mi yazıyorsunuz? Evet. Tabii, ailemiz kalabalıktır. Aile meclisi toplantılarınız oluyor mu memleketinize gittiğinizde? Böyle ailenin erkeklerinin bir odada çepeçevre oturdukları... Yerimin olduğu koltuğa mutlaka oturtuyorlar. Eğer bunu hak ediyorsam. Bunlar kültürümüzde olan şeylerdir. Buna gelene kadar değişmesi gereken birçok başka şey bulunuyor bizim kültürümüzde. Sizi hangi koltuğu oturtuyorlar? Başköşeye mi?