Bu yaz hangi şaraplar içilecek?

Gazete ve dergilerin kültür-sanat sayfası editörleri, her yaz başında "Bu yaz neleri okumalı? İşte size bir öneri listesi..." başlıklı sayfalar hazırlar, "yaz okumaları" için, havuz ve plaj kenarlarında, şezlonglara uzanmışken okunacak hafif ve akıcı kitaplar önerirler. Ben de bu hafta onlara özendim, "yaz içmeleri" için şaraplar ve içkiler önereceğim. Sert içkileri gelecek haftaya bırakıyorum, bu hafta bu yaz keyifle içilebileceklerini düşündüğüm şarapların bir listesini vereceğim.
Öncelikle Semillon’lar... Niye mi hemen beyaz şarap? Çünkü yaz aylarında şarapseverler bol bol beyaz şarap içerler. "Ben kırmızıdan başkasını şarap saymam!" diyen kırmızı şarap fanatikleri bile, çoğu kez balıklı ve bol yeşillikli, iç açıcı bir yaz sofrasında, buz gibi buğulanmış bir kadehteki beyaz şaraba hayır diyemezler. Onları çok iyi anlıyorum, zira ben de bir kırmızı şarap tutkunuyum. Ama 18-20 derece civarlarında bir ısıda içilmesi gereken kırmızı şaraplar, yaz sıcaklarında bekledikleri ortamda 30 dereceleri bulup sofraya geldiklerinde o kadar ağır içimli ve sert oluyorlar ki, onları öyle içip sevdiğim şaraplardan soğur hale gelmektense, ben de beyaza yöneliyorum.

Ucuz ama iyi
Fransız kökenli olmasına rağmen Trakya bağlarımıza son derece iyi uyum sağlayan ve güzel şaraplar veren Semillon, benim bu yaz favorim. Zira ülkemizin en makûl fiyatlı beyazları bol yetiştirilen bu üzümden yapılıyor. Malûm, her kuruşun önem taşıdığı günlerdeyiz... Ayrıca Türk Semillon’ları hayli güzeller, çünkü her üretici yıllardır işlediği bu üzümde iyice ustalaşmış. Şarap üreticilerimizin yeni tanıdığı ve yeni yeni işlediği bazı yabancı kökenli beyaz üzüm şaraplarındaki oturmamışlık, Semillon’larımızda yok. Semillon’lar kötü sürpriz pek yapmıyorlar. Ayrıca hemen her üreticimizin bir Semillon’unun ya da Semillon’lu kupajının olması, bu üzümün şarabını da kolay bulunur kılıyor. Tekel beyaz Trakya, Çankaya, Kavaklıdere beyaz Selection, Villa Doluca, Doluca Beyaz Antik gibi şaraplarımız birer Semillon ya da Semillon kupajı. Bu arada bulursanız, yeni bir üreticinin, Umurbey’in alışılmadık dolgunluktaki Semillon’unu da deneyin derim.
Çok belirgin ve baskın aromalara sahip olmaması, nisbeten ortadan giden, orta gövdeli, rahat içimli bir şarap olması sayesinde, aperitif olarak da, yemekle de güzel yudumlanıyor bu şaraplar.
Kuşkusuz daha "büyük" beyaz şaraplar yudumlamak isteyenler, bu tür şarapların içilmesi gerekecek klas ortamlar da olacaktır. Tabii ki bu anların favorileri de, banko olarak Chardonnay ve Narince’ler... Sarafin’in artık klasikleşmeye başlayan fıçı görmüş Chardonnay’i, Kavaklıdere’nin yine fıçıdan şişelenen Narince’si, Pamukkale’nin fıçıya girmemiş daha meyvemsi Narince’den yapılma Diamond’u, ilk aklıma gelenler.
Tabii ki yaz sezonu, birkaç çeşit şarapla geçmeyecek... Kimi zaman yemek öncesi balkon, teras veya sahil barı sefalarına, kimi zaman da geceyarısı sonrası disko eğlencesine başka içkiler eşlik edecek. Neler mi? Onlar da haftaya...

Yağlı yemeklerle, zeytinyağlılarla ve ağır balıklarla ise dömisek, yani yarı tatlı şaraplarımızı önereceğim. Zira şaraptaki şeker damağa sıvanan yağı temizliyor, finalde sek şaraplardan daha güzel bir tat bırakıyor. Ayrıca zeytinyağlı yemeklerimize pişirilirken atılan bir tutam şeker de, bu yemeklerin hafif tatlı şaraplarla pekâlâ güzel gitmesini sağlıyor. Dömisek şaraplarımız da bol, hemen her firmada var. Ama doğrusu favorim, Diren’in Narince üzümlerinden yapılma "Vadi"si. Bu arada bir zamanlar ince ve uzun kalem gibi şişelerde satılan, yine Narince’den yapılma "Narbağ" dömisek şarabını hâlâ özlemle andığımı da, bu güzel şarabın üretimini durduran Tekel’cilere bir sitem olarak belirtmeliyim...