PazarCentral Park’ta da çalıyor, düğünlerde de...

Central Park’ta da çalıyor, düğünlerde de...

02.06.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Laço Tayfa geçen hafta New York, Central Park’ta çaldı. Liderleri Hüsnü Şenlendirici "Artık Ay’da çalmak isterim" diyor

Central Park’ta da çalıyor, düğünlerde de...

Central Park’ta da çalıyor, düğünlerde de...

Laço Tayfa geçen hafta New York, Central Park’ta çaldı. Liderleri Hüsnü Şenlendirici "Artık Ay’da çalmak isterim" diyor

Mefaret Aktaş

Amerikalı grup Brooklyn Funk Essentials (BFE) ile yaptıkları "In the Buzzbag" albümünden beri bir Laço Tayfa çılgınlığıdır gidiyor. Onlar her yerdeler. Maslak Venue’de, Açıkhava’da, Avrupa’da ve en son New York’ta Central Park’ta...
Laço Tayfa yani "güzel tayfa" hepsi virtuoz kalitesinde enstrümanına hakim Roman müzisyenlerden oluşuyor. Liderleri Hüsnü Şenlendirici kurdu grubu. BFE ile albüm kaydettikleri ilk günden beri çok yol kat ettiler müzikseverlerin gözü önünde. Bir de kimseler fark etmeden Hüsnü Şenlendirici’nin kat ettiği yol var.
1996’da 38 yaşında ölen trompetçi Ergün Şenlendirici’nin oğlu olan Hüsnü, Bergama’da büyüdü. Ailesinin enstrüman kiraladığı dükkana gide gele ısındı müziğe. Beş yaşında bulduğu tüm enstrümanları çalmaya çalışırken klarneti seçti. "Bir baktım klarnet çalmaya başlamışım. Konuşmayı öğrenir gibi. İlk ‘Harmandalı’nı çaldım" diyor. İlkokulun ardından İstanbul’a gelip İTÜ Devlet Konservatuarı’na yazılıyor. Herkes onu yalnızca "alaylı" müzisyen olarak tanıyor ama tam olarak öyle değil işte. Okulla birlikte sahnelerde de çalmaya başlıyor. 11 yaşındayken eski Galata Köprüsü’nün altındaki restoranlarda, Sulukule’de çalıyor. "Ufakken çok durgun çocuktum ben. Biraz açılayım diye özellikle o tarz yerlere gönderdi babam ama ben biraz fazla açıldım galiba" diyor gülerek. İTÜ’nün klarnet bölümünde dört sene okuduktan sonra "atıyorlar" Şenlendirici’yi...

Yeni albüm haziranda
Henüz 18’indeyken evlenip aynı yıl çocuk yapıyor. Askere gittiğinde organizasyon ve plak şirketi Pozitif buluyor onu ve BFE projesi ortaya çıkıyor. O tarihten sonra kader biraz daha hızlı çalışmaya başlıyor onun için. Ardından Laço Tayfa’nın albümü "Bergama Gaydası" çıkıyor.
Şu anda 26 yaşında Hüsnü Şenlendirici. Sahnede ve fotoğraflarda daha yaşlı göründüğünü düşünüyor. 100 kilo ve 1.87 m. boyunda. Ama daha ufak tefek görünüyor! Pozitif’te çalışan birinden müzik dersi karşılığı İngilizce öğreniyor. Müziğini geliştirmesi için İngilizce öğrenmesinin daha iyi olacağının da farkında. "Başka ne yaparsınız hayatta?" diye sorunca "Çok çalıyorum, o yüzden boş zamanımda ne yaptığımı unuttum" diyor. Çalışmak deyince, merak edenler vardır, Laço Tayfa ikinci albümü için haziranda stüdyoya girecek.
Beş yaşında "Harmandalı"yla klarnete başlayan Şenlendirici’nin bugünkü "Harmandalı" solosu için "2001’in en iyi doğaçlama solosu" diyenler var şimdi. "Çok yol kat etti" demiş miydim?

Pozitif sizi ilk kez nasıl buldu?
Konservatuvardan atıldıktan sonra Yenikapı’daki yaşlı fasılcı amcalarla çalıyordum. Okay’la da dünya müziği yapıyorduk. Balık Ayhan ve Engin Düzyol’un kurduğu İstanbul’un Sesi Orkestrası’nda da çalıyordum. Kafam o zamanlar açılmaya başladı. Onlar beni Okay Temiz’den tanıyorlardı. Bir de babamla benim müzikal kariyerimizi inceleyen Kaliforniya Üniversitesi’nden bir müzikolog / klarnetçi vardı. Onun da etkisi olmuştur. Askerden önce babamla ikimizin Laço diye bir grubumuz vardı. Ama Laço Tayfa yoktu. Türk müziği enstrümanlarından kurulu 11 kişilik bir grup yaptım. İzne geldiğimde provalar, stüdyo, konser ve Laço Tayfa başladı. BFE, Laço Tayfa’nın kurulmasında etkili oldu.

"In the Buzzbag"in kayıtları sırasında sizi görmüştüm stüdyoda. İnsanlar o zaman size farklı, BFE’ye farklı davranıyordu. Şimdilerde bu davranışlar değişti. Durum eşitlendi. Ne hissediyorsunuz?
Bunun içinde Türk misafirperverliği var diye algılıyordum ben onu. Hâlâ da öyle algılıyorum. Yanlış değerlendirmek istemiyorum. Öyle değerlendirirsem bozulurum. Ama o şimdi de olsa bana koymaz. Onlar misafirdir, daha çok ilgilenilmeli. Bir insan bir yerlere gelmek için belli aşamalardan geçmeli. Kendini yaptığın müzikle, kişiliğinle ispat etmen gerekir.

Siz küpe takıyor muydunuz daha önce?
Yok, takmıyordum. Askerden sonra takmaya başladım. Ama benden sonra gelenler de benden öğreniyor. Baktım bizim müzisyen camiasında benim gibi küpe takan çocuklar var! Büyük cesaret benim gibi adamın küpe takıp da Kasımpaşa’daki, Kurtuluş’taki Müzisyenler Lokali’ne gitmesi.

Yabancı müzisyenlerden ne öğrendiniz? Zamanla siyah müzisyenlere benzediniz biraz. Fark ettiniz mi?
(Gülüyor) Allah Allah. Yok, hiç fark etmedim.
Ama siyah müzisyenlerin rahatlığını çok seviyorum. Ben o kadar rahat değilim. Senin gibi sıcak insanlar olmazsa hâlâ konuşamam, tutulurum. Siyahlarla Romanlar arasında çok benzerlik var. En iyi basketbolcular, en iyi cazcılar siyahlar; Türkiye’de de belirli bir tarzda en iyi müzisyenlerin büyük bölümü Romandır. Ama benim babam da çok modern bir insandı. Ben o benzetmeyi sevmiyorum ama "Amerikalı gibi adam ya, artist gibi" derlerdi. Devamlı şapka ve gözlük takardı. Hareketleri çok doğaldı. Yabancılardan çok babamı örnek aldım. Çok yenilikçiydi. Aslında hem kıyafette hem müzikte hem de insanlarla diyalogda onun çizdiği yoldan gidiyorum.

"Tıraş olacak vakit bulamıyorum"
Köklerine bağlı kalıp aynı zamanda yeniliklere bu kadar açık olmak zor mu?
Zor değil. Ama zamanım çok kısıtlı. Son zamanlarda tıraş olmaya, tırnaklarımı kesmeye bile vakit yok. Diyeceksin ki çok mu çalıyorsun? Yok, dostlar alışverişte görsün. Kimseyi de kıramıyorum. Ben hâlâ gidip düğünlerde çalabiliyorum. Kimseden çekinmem.

En son ne zaman düğünde çaldınız?
Daha üç-dört gün önce Buzuki Orhan’ın düğününde çaldım. Sokakta da çalarım.

Siz yabancılarla çalmaya başladıktan sonra müzisyenler kahvesindeki arkadaşlarınızın tepkileri nasıl oldu?
Gurur duydular. Ben çıkınca sahneye önce çingeneliğimle çıkmıyorum, var öyle abiler de sağolsunlar çıkıp hep göbek atıyorlar. Müzisyenliğimle, kalitemle çıkıyorum. Sorulduğu zaman "Ben Romanım" diyorsun, güzel şeyler söylüyorsun. İşte o zaman o insanlara büyük mutluluk veriyor. Seninle gurur duyuyorlar. Adam beni televizyonda gördüğü zaman geceyarısı arayıp "Hüsnü’cüm seninle gurur duyuyorum" diyor. Rahatsız olan da vardır ama söylemezler. İnsanın ne kadar dostu varsa o kadar da düşmanı vardır.

Konservatuvarda çok Roman var mı? Varsa neden sizin gibi adlarını duyuramıyor?
Var tabii. İsim vermeyeyim. Nedense Romanlar hep alınıyorlar Romanlıklarından. Ben çok kızıyorum. Çok saçma. Türkiye’nin müzik potansiyelinin yarısından çoğu Romanların elinde. Türkiye’de müzik gelişiyorsa bunda Romanların çok büyük payı var. Stüdyo müzisyenleri, Kültür Bakanlığı Devlet Koroları, radyolar, operalar her yerde varlar.

Brooklyn Funk Essentials’dan başka yabancı müzisyenlerlerle de çaldınız. Kimler var?
Çok yok. Bir de Embryo’nun albümünde dört-beş parçaya eşlik ettim. Şimdiki hayalim Aziza Mustafa-Zadeh, Paco de Lucia ile beraber bir albüm yapmak. Aziza son gelişinde biraz konuştuk, inşallah olur.

"Küçük Laço Tayfa" kuruldu!
Siz sahnede ara verdiğinizde çalan "Laço Tayfa Jr." var bir de. Onlar kim?
Onlar bizim etrafımızda olan küçük hayranlarımız. Kanuncunun kardeşi, basçının oğlu, yeğenler vs... Kendi kendilerine çalışmışlar, gelip "Abi bir gün çalalım mı?" diye sordular. "Nasıl çalacaksınız ya?" dedim. Provaya çağırdım. Baktım herifler çalıyor. Biz ara verdiğimizde, ikinci yarının başında sahneye çıkıyorlar. Seyirci "Aa ne oluyor, diye şaşırıyor. Bizim gibi onlar da 8 kişi, aynı enstrümanları çalıyorlar. Güzel de çalıyorlar.

Sizin oğlunuz da var mı aralarında?
Hayır. O daha çok ufak, 7 yaşında.

Çok genç yaşta evlenmişsiniz. Karınız ne hissediyor başarılarınızla ilgili?
Nazire de müzisyen bir aileden geliyor. Babası klarnetçi. Benimle gurur duyuyor, gözlerinden anlıyorum. Çaldığım şeylerde yorum yapar. Akıl hocam bile diyebilirim onun için. Tek isteğimiz oğlumuzun da iyi bir müzisyen olması. Bir de annemdir akıl hocam... O da hep yorum yapar.

Çok geziyorsunuz, kız hayranlarınız var. Karınız kıskanıyor mu?
Bilmem. Ona sormak lazım. Kız hayranlarım var ama biliyorum. Biri bir gün mendile adımı işlemiş, getirmiş Babylon’a. Bazen arıyorlar, "Çok seviyoruz" diyorlar, numaramı nereden buluyorlarsa...

Yabancı kadınlar çok asılıyorlar mı?
Onlar Türk erkeği diye bakıyorlar işte... Ama oralara girmeyelim. Ben mimliyim zaten. Kaçıyorum kızlardan. Ama yanlış anlaşılmasın "Kaçıyorum kızlardan" deyince, öyle kaçmıyorum.

"Bu adam Tanrı’nın söylemek istediklerini mi çalıyor?"
Müziğinizle ilgili aldığınız en güzel iltifat neydi?
Babylon’da ya da Açıkhava’da çaldığımızda öndeki gençler şöyle "tapınma hareketi" yapınca hoşuma gidiyor. "Bunlar ne yapıyorlar böyle ya?" diyorum. Central Park’ta çalarken Amerikalı kadıncağızın biri dayanamamış, "Ya bu çılgın adam Allah’ın bize söylemek istediklerini mi çalıyor? Öyle bir şey hissediyorum" demiş. Bir de "Harmandalı"nın başında yaptığım solonun dünyada 2001 yılının en güzel doğaçlama solosu olduğunu söylüyorlar. Resmi değil tabii ama ben bir yerlerden duydum, çok hoşuma gidiyor. En iyi yapabildiğin şeyin insanlar tarafından beğenilmesi acayip bir mutluluk. İyi bir evlat yetiştirdiğin zaman duyduğun gurura benziyor bu.

En büyük hayaliniz ne?
Ne bileyim, Ay’da çalmak herhalde.

Gerçekten mi? Niye?
Niye çok güzel olur! Çoğu yerde çaldık dünyada. Amerika, İngiltere, Fransa’da... Kanada’da çalacağız. Ama çaldığım en önemli yer Açıkhava Tiyatrosu. Orada Laço Tayfa ile çalarken gurur duyuyorum. Binlerce insan sadece seni dinlemeye geliyor. En son Central Park konseri de gurur verdi bana.




PAZAR




























KEŞFETYENİ
Herkes merak ediyordu sır perdesi aralandı: Harika Avcı'ya ne oldu?
Herkes merak ediyordu sır perdesi aralandı: Harika Avcı'ya ne oldu?

Cadde | 27.05.2025 - 14:39

Bir döneme güzelliği, sesi ve oyunculuğuyla damga vuran, Türkiye’nin kalbinde özel bir yer edinen ünlü sanatçı Harika Avcı, yıllardır süren sessizliğini nihayet bozdu.

Yazarlar