29.11.2020 - 03:05 | Son Güncellenme:
Ceyda Ulukaya
Kovid-19 salgınının yeniden ivme kazanmasıyla birlikte önlemler de devreye girdi, kafe ve restoranlar geçen hafta itibarıyla kapılarını tekrar kapattı. Kimileri, yalnızca paket servis ya da gel-al hizmeti verse de, mart ayında yaklaşık üç ay boyunca kapalı kalmış olmanın ekonomik şokunu henüz atlatamayan birçok işletme için bu, devede kulak denebilecek türden bir çaba. Özellikle kendi yağıyla kavrulan küçük ve orta ölçekli işletme sahibi esnaf için durum çok daha zor. İstanbul’un beş farklı semtinden, her biri uzun yıllara dayanan tecrübesiyle alanında birer klasik sayılabilecek tatların temsilcisi lokanta ve restoranlara kulak verdik, ayakta kalmak için duydukları acil ihtiyaçları ve çözüm önerilerini dinledik.
Nişantaşı’nın gözdelerinden Hünkar Lokantası’nın sahibi Feridun Ügümü anlatıyor:
“Kapasiteye göre destek lazım”
“İlk kapanma döneminde 3 ay kapattık, hiç açmadık. Açtıktan sonra yavaş yavaş toparladık, yüzde 30‘lardan 50‘lere kadar geldik diyeyim, şimdi tekrar kapandık. Tamam paket servis yapıyoruz, hatta bugün hiç yapmadığımız şeyi yaptık, Göktürk’e sipariş gönderdik ama paket servisin bize yetmesi mümkün değil. Bizim yemeklerimiz sebze ve tencere yemeği ağırlıklı, zannediyorum pide ve lahmacun türleri paket serviste daha fazla ilgi görüyordur. Biz paket servisle kendini döndürecek seviyeden çok çok uzağız. Burası kocaman bir lokanta. Kirası da çalışanı da ona göre. İstanbul’un en pahalı bölgelerinden birindeyiz. 26 çalışanımız var. Şu anda tabii her kalem için ihtiyaç var ama en önemlisi kira ve çalışanların maaşı. Her lokantanın kapasitesine göre, aylık giderlerinin en azından yarısının karşılanması lazım. Bir de burası öyle bir müessese ki, en yeni çalışanımız 20 yıllık. Artık aile gibiyiz. Onları da düşünmek zorundayız. Bu işler bir an evvel bitsin diye dua ediyorum ama... Dişimizi biraz daha sıkacağız, sonrasını düşünmek bile istemiyorum açıkçası.”
Beyoğlu’nun klasiklerinden 9 Ece Aksoy’un sahibi Ece Aksoy anlatıyor:
“Esnaf koronadan değil, dertten ölecek”
“İlk kapanma dönemini zaten atlatamadık, borçlandık. Açıldıktan sonra da fazla bir şey değişmedi; çünkü açılınca masraf da arttı ama virüs tehlikesi ortadan kalkmadığı için o kadar müşteri de gelmedi. Dükkanların açılmasıyla mesele çözülmedi yani. Daha bugün mesaj geldi, doğalgazınızı ödemezseniz faize girer diye. Paket servis ya da gel-al diyorlar ama o ayrı bir iş. Onun için tekrar masraf edip o düzeneği kurmanız lazım, onun için de yine para lazım. 3 tane müşterimin gelip almasının bana ne faydası var? Daha fazla masraftan başka anlama gelmiyor. O yüzden tamamen kapalıyız. Şu anda sadece ve sadece para yardımına ihtiyaç var, bakın borç demiyorum. İnsanlar zaten borçtan boğulmak üzere. Borçsuz bir tane esnaf bulamazsınız. Koronadan değil, dertten kederden ölecek esnaf. Somut maddi desteğe ihtiyaç var, başka bir şey değil. Bu şekilde giderse enerjisi olanlar başka iş yapmaya başlayacak, ben de bilmiyorum, kaportacılık yapacak halim yok, bir çözüm bulmaya çalışacağım. 37 yıllık dükkanım, İstanbul klasiğiyim ama bu şekilde yok ediyorlar. Yoksa ben korona önlemlerine A’dan Z’ye katılıyorum. Açık olduğumda da neler yaptığımı bilseniz. Elbette tedbir alınmalı ama bu tedbiri alırken insanları da mağdur etmemenin yolları aranmalı.”
Kadıköy’ün sembollerinden Çiya Sofrası’nın kurucusu Musa Dağdeviren anlatıyor:
“İhtiyaca yönelik dönüşümlü hizmet verilsin”
“İlk kapanma döneminde, tamamen kapalıydık. Bu kez bir restoranı açtık, paket servis çalışıyoruz ama gelmek de çalışmak da başka dert. Açıkçası hem çalışanlarımızı düşünerek hem de müşterilerin isteğiyle açtık, tamamen kapalı olmak ekonomik anlamda daha avantajlı. Tabii zorlandığımız çok şey var. Kira konusunda destek olunmaması ciddi bir problem. İş yok ama kira ödüyorsun, vergi ödüyorsun. Örneğin, ilk kapanma döneminde kredi de almıştık, daha ödemesi gelmeden içten yemeye başladık. Bu bana sağlıklı gelmiyor. Böyle bir dönemde işe kâr mantığıyla bakmayı zaten ahlaksızca buluyorum ama ne yapılabilir diye düşündüğümde şu bile olabilir: Devlet geçici kamulaştırmayla kiraları kısa vadeli dondurabilir. Diyelim ki, bu dönemde kimse ne kâr edecek, ne kira alacak ne kira verecek ama asgari ölçüde gelir sahibi olacakdenebiir. Ve virüsle baş edinceye kadar da mekanlar asla açık olmayacak; sadece ihtiyaca yönelik dönüşümlü olarak hizmet verecek. Bu tür, herkesin temel yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayabildiği bir sistem düşünülmeli. Ve onun bir adım sonrasında, bu dönem çok ağır koşullarda çalışan sağlık çalışanları ya da çok mağdur durumdaki insanlara nasıl destek olabiliriz, bunu düşünmeliyiz. Bu olmazsa, boşuna avunuyoruz diye düşünüyorum.”
Fındıkzade’de 40 yıldır faaliyet gösteren Tarihi Vardar Köftecisi’nin sahibi Nasuf Vardar anlatıyor:
“Kira ve vergi ödemelerine destek gerekiyor”
“Normalde günde 10 çeşit yemekle 250 kişiye hizmet veren bir lokanta burası. 5 kişi çalışıyor. Geçen kapanmada yaklaşık iki buçuk ay kapalı kaldık. Kiramızı verdik, elemanların maaşını tam verdik, idare ederiz dedik. Ama şimdi durum öyle değil. Bizim müşterimiz gel geçtir, yer kalkar. O yüzden şu an sunulan paket servis imkanı bizi kurtarmıyor. Paket servis yapsam yüzde 10‘luk bir katkısı olur, o da açtığım elektriğe, doğalgaza değmez. Daha çok içeri girerim. Şu anda en büyük kalemimiz kira. Kira yardımı ya da kira ödemelerinde bir düzenleme yapılması gerekiyor. Vergiydi, sigortaydı, çalışanların maaşıydı, bu giderlere destek olunsun, kapatayım ben de, istedikleri kadar kapatayım. Ben kendime bir lira istemiyorum. Yeter ki bu hastalık bitsin. Ama öyle değil. İlk kapanmada esnafa verilen bir kredi vardı, onun ödemesi de aralık ayında başlıyor. E ne yapacağız? Onun da ötelenmesi gerekiyor, en az hazirana kadar. Biz mümkün olduğu yere kadar dayanmak istiyoruz, dişimizi sıkıyoruz ama bu işler marttan sonra da böyle devam ederse, artık Allah kerim.”
Üsküdar’daki tarihi Kanaat Lokantası’nın üçüncü kuşak temsilcisi Mustafa Kargılı anlatıyor:
“Paket servisle bu müesseseler yaşamaz”
“İlk kapanmada yaklaşık 80 gün kapalı kaldık. Sonrasında açıldığımız ara dönemde zaten zar zor karşılıyorduk, yüzde 40‘larla çalışıyorduk diyeyim. Şu an paket servis yapıyoruz ama tabii ki paket servis hiçbir şeyi karşılamıyor. Bizim en büyük avantajımız, kiracı olmamamız. Kiracı olsaydık dayanmamız mümkün olmazdı herhalde. Paket serviste belli platformlarla çalışıyoruz, evet bu platformların aldığı komisyonların düşürülmesi destek olabilir ama paket servisle bu müesseseler yaşamaz, onu söyleyeyim. Şu an dönüşümlü sistemle 7 kişi çalışıyoruz. Gittiği yere kadar gidecek. Burası bir aile şirketi, hazır olan imkanları kullanıyoruz. Geleceğe dair hiçbir öngörüde bulunamıyorum.”