12.08.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:
Dikinciler ve Atasoy'un şakalaşmalarıyla başladı sohbet. Ben sorularımı sormaya çalışırken Atasoy'un "Yetkin, uğraşacak mıyız birbirimizle şimdi?" diye şakayla karışık isyan etmesinin ardından Dikinciler "Evet, soruları dinlesek iyi olur" dedi.Dikinciler ile Atasoy 2007 yılında art arda çektikleri filmlerle yükselişi hızlı olan oyunculardan. Atasoy, "Zeynep'in Sekiz Günü" ve "Beyaz Melek" filmlerinde rol aldı, Dikinciler ise "Sis ve Gece", "Mavi Gözlü Dev" ve "Ulak"ta. 2008 Temmuz'unda da ikisi birlikte yapımcılığını Mete Özok'un, yönetmenliğini ise Bahadır Karataş'ın üstlendiği "Usta" adlı filmde başrolleri paylaşacaklar. Dikinciler ile Atasoy aynı zamanda çok iyi arkadaşlar. Dikinciler, Atasoy için "Fadik beni her daim şaşırtabilen biri. Bu şaşırma durumundan da çok hoşlanıyorum. Çünkü bu şaşırmanın içinde dehşete düşme, hayal kırıklığı yok" derken Atasoy da "En zor kazanılan masumiyet, olgunlukla kazanılan masumiyettir. Yetkin böyle bir masumiyete sahip. Onun içindeki çocuk bile olgun bir çocuk. Çok eğlencelidir, komiktir, şiirseldir, naiftir, duyarlıdır, beyefendidir. Kibardır. İnsancıldır" diyor. Fadik Sevin Atasoy ve Yetkin Dikinciler ile geçtiğimiz haftanın sıcak günlerinden birinde Cihangir'deki bir kafede buluştuk. Röportaj başlayana kadar üç-beş masa değiştirdik. Dikinciler "Ben birazdan şıp şıp terlerim" deyince klimanın açısına denk gelen masa arayışlarına girdik. En sonunda rahat ettiğimiz bir masaya yerleştik. Yetkin Dikinciler: Ekranına bağlı herhalde! Yetkin bey, sizin gerçekte boyunuz ekrandakinden de uzun görünüyor. Yetkin D.: Öyle derler. Bu tiyatro için de söylenir. İrilik ve büyüklük hantallık anlamına gelir. Ama benim hocalarım, arkadaşlarım "Bu kadar iri olmana rağmen çok esnek olabilen bir adamsın. Bunu avantaja dönüştürüyorsun" diyor. Bu da benim hoşuma gidiyor. Tabii ben kendi bedenimde yaşadığım için bana büyük gelmiyorum. Kendime dar bile geliyorum. Sinemada kısa boylu oyuncunun daha makbul olduğu söylenir halbuki. Fadik Sevin Atasoy: Temmuzda çekimlere başlanacak. Fakat bu süre içerisinde dekorlarımız yapılıyor, set hazırlanıyor. Biz de hazırlanıyoruz. Bu önemli ve büyük bütçeli bir proje. Uzun bir hazırlık dönemi gerekiyor. Paldır küldür başlamamak çok iyi. Yetkin D.: Her rol önemlidir. Ama bu filmde sırtlanılacak hayal o kadar büyük ki... Performans olarak da bir ön hazırlık gerekiyor. Yeni çekilecek olan "Usta" adlı filmde ikiniz karı-kocayı canlandıracaksınız. "Aynı anda ödül alamadık!" Fadik S.A.: Normalde çok hızlı giriyoruz filmlere. Geçtiğimiz aylarda Yetkin'le birbirimizin trafiği arasında buluşuyor ve koşturmacada "Haydi dayan" diye birbirimizi motive ediyorduk. Bir yandan birbirimizi itiyoruz ama o koşturmacada bir şeyler kaçıveriyor. Demlene demlene bir şey yapmanın keyfi bambaşka olacak.Yetkin D.: Koşturmaca içerisinde Fadik hep iyiyle kötü bir arada şu cümleyi söylerdi bana: "Bunu sen istedin." "İstediğin olmuyor mu aslında, istediğimiz olmuyor mu?" demek istiyordu ve bu çok doğruydu. Bu hazırlık sürecinde bireysel hazırlığın yanında bir araya gelip çalışacak mısınız? Fadik S.A.: Çok tutkulu bir aşk filmi.Yetkin D.: Hayallerinin ve tutkularının peşinden giden insanlar. Bazen buluşur, bazen buluşamazlar. En çok buluştukları hayalleridir ama tutkularına yenik düşerler.Fadik S.A.: Tutkularına yenik düşüp kendi bencilliklerinde kaybolduklarında, orada yapayalnız olduklarını fark edip yola nasıl çıktıklarını hatırlamaları gerekir. Kadın genelde erkeğe bunu hatırlatır.Yetkin D.: Kadın iyi melektir burada çünkü...Fadik S.A.: İyi değil ya... Hiç de iyi değil.Yetkin D.: Ben Fadik bir melek olduğu için söylemiştim! Meleğin kötüsü olmaz gerçi. Azrail bile can alırken iyi bir sebeple, "Yeter" diye alıyor. Bir söz vardır: "Hepimiz tek kanatlı melekleriz. Ancak birbirimizi kucaklayarak uçabiliriz." Bu film sanki bu kucaklaşan meleklerin uçuşu gibi bir şey olacak. "Usta"nın konusu ne? Fadik S.A.: Aslında Yetkin'le kariyerimiz paralel gidiyor. Yetkin Antalya Devlet Tiyatrosu'ndan ayrıldı, ben oraya gittim. Ben filme adım attım, sonra Yetkin filme adım attı. Hatta bazı adaylıklarımız da aynı zamana denk geldi. SİYAD'da aynı anda aday olduk mesela.Yetkin D.: Aynı anda ödül alamadık!Fadik S.A.: Onun için beraber film yapmaya karar verdik! 2007 kariyer açısından ikinizin de parladığı bir yıl oldu. Art arda filmlerde oynadınız. Fadik S.A.: Asla küçümsenmeyecek bir emek bu. Bir haftada 80 dakika çekmek, her hafta bir film çekmek demek. Oyuncuların sınırlarını ve dayanıklılığını test edebilecekleri bir alan dizi. Oynadığın her yer senin için bir egzersizdir. Ama aynı tip rollerde oynayarak kendini tekrarlama hatasına düşersen, o yaratıcılığından götürebilir. İkiniz de tiyatroda kendini kanıtlamış insanlarsınız. Sinemada varsınız. Dizilerde rol almanızın nedeni birçok oyuncunun söylediği gibi para kazanmak mı? "Birbirimize teslim olabileceğiz" Yetkin D.: Bu yapımcıların seçimiydi. Arkadaş olduğumuzu bilmiyorlarmış. Fadik S.A.: Tabii Yetkin'i düşündüklerini duyduğumda bastırdım, "Yetkinsiz bu film olmaz" diyordum, Yetkin de "Fadiksiz bu film olmaz" diyordu. Yetkin D.: Benim hayata dair, iş programına dair zorluklarım vardı. Film hemen çekilirse bir parçası olamayabilirdim. Sonra Fadik'ten telefon aldım. "Geldi mi o iş sana?" dedi. "Geldi, sen?" diye sordum heyecanla. "Evet evet, ben o işte oldum" dedi. "Ben de olmalıyım o zaman. Sen varsan zaten olmalıyım" gibi karşılıklı bir şey oldu. Birbirimizi yaratıcı anlamda tetikledik. Aynı zamanda iyi arkadaşsınız. Bu filmde başrolleri paylaşmanız bir tesadüf müydü? "Fadik'le uzun bir yolumuz var" Fadik S.A.: Arkadaşız ama sete girdiğimizde o profesyonellik ön plana çıkacak. Birbirimizin ruhunu tanıdığımız için de, o ruhu yırtıp atmak çok daha kolay olacak. Çünkü ben karşımdakine teslim olabileceğim, o bana teslim olabilecek. Yetkin D.: Oyunculuğu hayattan kopuk düşünmediğimiz ve hayatımızı da aynı doğallıkla, içtenlikle paylaştığımız için, setin de bu ortamdan pek farklı olacağını düşünmüyorum. Fadik S.A.: Biz hayatta da oyun oynamayı becerebilen insanlarız. Beraber oyunlar üretip oynayabiliyoruz. Dertleşmemizde, kıskançlığımızda bile. E ne olacak? Bunu daha profesyonel bir alanda, kamera önünde yapacağız. Aslında oyunculuk sokakta top oynayan çocuklar kadar naif bir şey. Biz top oynamayı başarabiliyoruz Yetkin'le, stada çıkacağız sadece. Yakın arkadaşların birlikte çalışması zordur. Setlerde de zaman zaman gergin ortamlar olabildiğini biliyoruz. Arkadaşlığınız açısından böyle bir risk aldığınızı düşünüyor musunuz? Yetkin D.: Bedenlerimizi bilmezden evvel ruhumuzu tanıyormuşuz gibi geliyor bana. Size "Şu kadar yıl" diyebilirim cevap olarak ama net hatırlamıyorum ve hatırlamayışıma da seviniyorum. Benim için yıllar değil, yollar önemli. Fadik'le de uzun bir yolumuz var bizim. Fadik S.A.: İsim olarak birbirimizi hep bildik ama fiziksel olarak tanışmamız...Yetkin D.: Cümleyi düzgün kur!Fadik S.A.: Dünyevi anlamda tanışmamız herhalde üç-dört yıl önceydi. Tanıştığımızdan beri de kopmadık. n Ne kadar eskiye dayanıyor arkadaşlığınız? Fadik S.A.: "Bana hiç peçete koleksiyonunu göstermedin!" Yetkin D.: "Önce yemeğe davet edeyim" Fadik S.A.: Ailemin bir bölümü İngiltere'de yaşıyor. Bütçem olduğu sürece Londra'ya gidip oyun izlemeyi, havayı solumayı tercih ediyorum. Buzdolabı almıyorum belki ama onun parasını kenara koyup İtalya'ya gidiyorum, orayı araştırıyorum. Festivallere gidiyorum. Şarkı söylemeyi çok seviyorum. Bir arkadaşım var, onunla bazen eve kapanır sabaha kadar çalışırız. Sağolsunlar, Devrim (Nas) ve Yetkin arada beni dansa götürür. Ben dans ederim, o bana sahip çıkıp sonra da eve teslim eder. Yetkin D.: Mesleğim dışında ben Fadik kadar faal değilim. Kendi dünyam önemlidir. Mahremiyet mahrumiyeti de beraberinde getiriyor tabii. İçine kapandıkça insan mahrum da kalıyor bazı şeylerden.Fadik S.A.: Niye, sen de çok güzel dans ediyorsun.Yetkin D.: Fadik beni dans ettirebilen ender insanlardan. Yoksa benim dans etmek, şarkı söylemek gibi yeteneklerim yok. Küçükken "Hobilerinizi yazın" dendiğinde yalan söylerdim. Hatta anneme "Bana hobi bulalım" demiştim. Yemek yemeyi çok sevdiğim için gittiğimiz restoranlardan peçete biriktirmeye başlamıştık. Annem ölene kadar da benim için peçete biriktirdi.Fadik S.A.: Duruyor mu bunlar?Yetkin D.: Duruyor, evet.Fadik S.A.: Bana hiç peçete koleksiyonunu göstermedin!Yetkin D.: Önce bir şeyler yemeye davet edeyim. Hepsiyle tek tek silersin. Gündelik hayatınız nasıl geçiyor? "Oyunculuk bir ruh hastalığı değil" Fadik S.A.: Oyunculuk bir ruh hastalığı değil. "Motor" derler, bir karaktere bürünürsün. Tabii ki onun beş gün ya da bir haftalık çalışma aşaması vardır. Onu içine alırsın, rolü canlandırdıktan sonra ondan sıyrılman kolaydır. Fadik var bir de sonuçta. Başka bir şeye dönüşmek, var oluşuna meydan okumak, fiziksel olarak da ruhsal olarak da engellerini aşmak, dolayısıyla özgürleşmek demek oyunculuk. Başka bir karakterin esareti altına düşmek değil. Bu yıl olduğu gibi filmler art arda gelince bir karakterden çıkıp bir diğerine bürünmek zor olmuyor mu? Kimi rolleri canlandırdıktan sonra tedavi gördüğünü söyleyen oyuncular var. Yetkin D.: Hayat devam ediyor ve hayatta bizim oynadığımız roller dışında insanlar belli biçilmiş rolleri oynuyor. İnsanlar aslında bize oyuncu diye bakıp "Kendiniz olabiliyor musunuz?" derken ne kadar kendileri olabildiklerini sorguluyor. Belki de özeniyorlardır oyuncu olmaya. Çünkü farklı renkleri koyarsanız, renklerin birbirinden ayrımı daha net ortaya çıkar. İşte oyunculuk bize böyle bir sağlık imkanı da veriyor. Neyin, nerede, hangi ölçüde, ruh durumunda yaşanabildiğini gösteriyor.Fadik S.A.: Arıza dediğimiz şeyleri biz oynarken yaşayabiliyoruz. O yüzden gerçekte ihtiyacımız olmuyor. Herkesin arızaları vardır. Sizin ne gibi arızalarınız var?