PazarFerhangi birkaç anı

Ferhangi birkaç anı

24.06.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Müdür, Fransızca öğretmenini yatakhaneye atmak değil de, kahvaltıya geç kalmak suçmuş gibi davrandı"

Ferhangi birkaç anı

Ferhangi birkaç anı

"Müdür, Fransızca öğretmenini yatakhaneye atmak değil de, kahvaltıya geç kalmak suçmuş gibi davrandı"

Ferhangi birkaç anı
Elif Korap

Ferhan Şensoy doğumundan Galatasaray Lisesi’nde okuduğu yıllara, Strasbourg’daki konservatuvar günlerine dek anılarına yer verdiği bir roman yazdı. Romanın adını bir Karadeniz türküsüne ithafen "Kalemimin Sapını Gülle Donattım" koyan Şensoy "Karadeniz’de herkes silahla gezerdi. Bir benim silahım yoktu. Ben de hep kalemimi silah olarak düşündüm" diyor.
Romanda yer alan anılar, ailesi, sevgilileri, okul yılları ve Galatasaray Lisesi’ndeki arkadaşlarıyla Şensoy’un kişisel tarihine ışık tutuyor. Bunun bir ilk cilt olduğunu söyleyen Şensoy romanın ikinci cildinde ise Türk tiyatrosunu ve bu tiyatronun içinde yaşananlarla son dönem anılarını anlatacak. İşte Şensoy’un kitapta yer alan anılarından bazıları...

Öğretmenle aşk
Şensoy’un anıları, Galatasaray Lisesi’nde Fransızca öğretmeni Madam Somerville’le yatakhanede okulun müdürüne yakalanmasıyla başlıyor. Müdür duruma değil de, derse geç kalmasına kızıyor Şensoy’un. Şensoy, derse indiğinde Fransızca öğretmeni Madam Somerville’in sınıfta olmasına çok şaşıyor. Çünkü aslında yaşadıkları yalnızca bir rüya ama bundan hiç haberi yok. Bu yüzden, kendisini sözlüye kaldıran öğretmene "Aramızda her şey bitti" deyiveriyor. Ve bütün sınıf arkadaşlarını gece yaşananlar hakkında bilgilendiriyor.
"Fransızca öğretmeni Madam Somerville’i yatakhaneye atmak suç değilmiş de, kahvaltıya geç kalmak suçmuş gibi garip bir tutum sergiliyor müdür. Madem müdür o konuyu açmıyor, ben niye açacakmışım? Onun derdi geç kalmam. İyi be, o zaman bu gece de Madam Gavard’ı atarım ben yatakhaneye, uyumam icabında, sabah etüdüne pırıl pırıl inerim."

Yazar olacak çocuklar
Edebiyat öğretmenleri Tahir Alangu’nun yaptığı ve Şensoy’un hiç unutmadığı konuşma şöyle yer alıyor romanda: "Sen! Sen! Sen! Sizler yazar olacaksınız, bu işin peşini bırakmayın... Çok okuyun! Günlük tutun mollalar!"
Tahir Alangu’nun parmakla gösterdiğinde, utanarak önüne bakan, yüzü kızaran bu küçük çocuklar, Nedim Gürsel, Selim İleri, Mahir Şaul, Engin Ardıç, İzzet Yaşar, Ferhan Şensoy..."

12 Mart’ta bildiri dağıttı
Tarih 12 Mart. Şensoy, Akademi’de öğrenci...
"12 Mart’ta ordu yönetime el koyuyor. Okul girişinde askerler, polisler, tanklar, aramalar, taramalar başlıyor. Bildiri dağıtmak kesinlikle yasaklanıyor. Sabahın köründe çıkıyorum Akademi’nin damına, Ergin Kolbek’in cebinde ödenmemiş senetleriyle kendini boşluğa attığı noktadan savuruyorum bildirileri gökyüzüne. Boğaz rüzgarıyla savruluyor kağıtlar. Daha gasteciler çok fena denetlenen gasteleri dağıtmadan ulaşıyor İstanbul’a Dev-Genç’in çok sert bildirisi."

Dilligil’e sert eleştiri
Şensoy, kitabında Avni Dilligil’in tiyatrosunu da eleştiriyor: "Bir akşam Avni Dilligil tiyatrosu geliyor. Boktan bir Fransız bulvar oyununun uygulamasını oynuyor Avni Bey, derme çatma bir turne ekibiyle. Kendisi iyi bir oyuncu ama ortada olup biten bir şey yok. Yakalayamıyor izleyiciyi. İzleyici kendi arasında konuşuyor. Sinirleniyor ve oyunu keserek, oyun nasıl izlenmeli üzerine uzun bir söylev çekiyor Dilligil. Islıklar ve protestolarla son buluyor Dilligil’in Ünye turnesi, 5 Ağustos 1968 gecesi."

Vedat Günyol’dan mektup
Şensoy genç bir yazar. Öykülerini gönderiyor Yeni Ufuklar dergisine. Vedat Günyol’dan yanıt geliyor: "Hikayelerinizi, özellikle ‘Dalgındır Hüsam Kusura Kalmayın’ adlısını çok beğendim. Yer yer Sait Faik ve Orhan Duru’yu yansıtan anlatımınızla yepyeni bir çeşni getirmişsiniz. Sait Faik’in duygusallığı, Orhan Duru’nun humour’uyla belki hikayeciliğimize bir yenilik aşısı yaparsınız. Dört beş sayı sonra Yeni Ufuklar’da çıkmasını isterseniz adı geçen hikayenizi sıraya koyayım. Başka hikayelerinizi de okumak isterim. Saygılarımla.
Vedat Günyol"

Charles de Gaulle taklidi
Eski Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle’ün Galatasaray Lisesi’ni ziyaretinin ardından, hemen bir de Gaulle şapkası yaptırıyor Şensoy ve taklitler başlıyor. Taklidini oyunlaştırarak tüm Galatasaray’a oynuyor. Ve yıllar sonra, Galatasaray’da okurken yaptırdığı şapkayla sunduğu De Gaulle oyunuyla Strasbourg’da konservatuvarı kazanıyor. "Fransızlar’ın cumhurbaşkanı Charles Degaulle’ün Türkiye ziyareti programının içine Galatasaray Lisesi de konuşlandırılmıştı. Ben, Degaulle’ün gittikçe güzelleşen konuşmasının bir yerinde artık dayanamayarak, bilinçaltı bir hıncımı kusarak, fısıltıyla, ‘ibne Degaulle!’ diye söylenmeye başlamışım. Biraz sonra baktım, sağımdaki Kuku Mesut ve solumdaki Makas Adnan da bana katılmışlar, üçlü koro halindeyiz. Ben birden panik halinde sustum fakat slogan ön sıralara bulaşmıştı bile..." (Olayın sonunu merak edenler, kitaptan okusun!) Charles de Gaulle gider gitmez Yüksekkaldırım’da şapkacılara koşup lazımlık biçimindeki şapkanın aynısını yaptırıyor Şensoy ve bu olayı Fransızlar’a sunarak Fransızlar’ın konservatuvarına kabul ediliyor.

Büyük aşkı Civciv
Şensoy’un yıllar önce Paris yakınlarında THY’ye ait uçağın düşmesiyle kaybettiği, anılarında çok önemli bir yeri olan Gönül Bayraktar, namı diğer Civciv’le tanışmaları, ona yazdığı mektup ve uçak kazası haberini alışı da romanda yer alan anılardan.
Şensoy, Ciciv’le Akademi’nin güzel sanatlar sınavında tanışıyor. Tanışma kitapta şöyle yer alıyor:
"Akademi’ye sonuçlara bakmaya gelmişiz. Baraj sınavı sonuçları listesinde kendi adımı buluyorum, notum on beş! Sevinçten zıplıyorum... Yanımda sarı saçları kısacık kesilmiş bir kız zıplıyor, barajı aşmış. Birden birbirimize dönüyoruz kızla, bakışıyoruz... Şak sarılıyoruz barajı aşmanın sevinciyle ve hikayenin icabı tanışıyoruz Gönül’le. Bu benim ilk başrolüm."
Şensoy mimarlık bölümünü kazanıyor. Civciv ise İzmir’e ailesinin yanına dönüyor. Böylece mektuplaşmalar başlıyor. "Civciv’im benim, ayrılalı iki saat oldu senden, özledim. Ben iyiyim yavrum, gözlerim ağlıyor! Becerebildiğim tek bok vardı: ağlamamak. Belki de ağlayamamaktı bu, beceriksizliğim yani. Bilmiyorum. Artık onu da beceremiyorum, ya da beceriyorum bu işi artık, lar ler nuz."
Ayrılık sürüyor. Civciv artık hostes. Şensoy, Fransa’da tiyatro okuyor. Ve bir gün gazeteden Civciv’in öldüğü haberini okuyor.
"... Sabah Almanya baskısı bir Türk gazetesi alıp biniyorum trene. Gazetenin birinci sayfasında bir uçak enkazı fotoğrafı! Paris’te Boulogne ormanına düşmüş bir THY uçağı. Kimi ölenlerin isimleri, kimilerinin fotoğrafları var. En başta Civciv’in fotoğrafı..."




PAZAR

































EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler