Pazar Filistinli gençlere Türkiye’de burs arıyor

Filistinli gençlere Türkiye’de burs arıyor

04.07.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:

Melek el Nimer, 30 yıldır Beyrut’ta yaşayan bir Türk. Yaklaşık 20 yılını yardım projelerine vermiş. Şimdi de Filistinli mülteci gençler için bir projede çalışıyor

Filistinli gençlere Türkiye’de burs arıyor

Kurucusu olduğunuz
“Unite Lebanon Youth Project” projesinden başlayalım...
Lübnan’da bulunan Filistinli mülteci çocuklar kamplarda, ayrı bir gezegende yaşıyor gibiler. Çok ümitsizler. Filistinli ve Lübnanlı çocukları bir araya getirip birbirlerini tanımalarına yardımcı oluyoruz, değişen dünyaya ayak uydurmalarını sağlıyoruz.

Bu projeye başlarken size hangi kişi ya da kurumlar destek oldu?
Bu projenin gerçekleştiği
24 bin metrekarelik çiftlik rahmetli kayınpederimindi, ben oraya el
koydum! Ayrıca elçilikler, sivil toplum kuruluşları, Birleşmiş Milletler çeşitli yardımlarda bulundu.

İstanbul’da şu an bir başka proje için bulunuyorsunuz...
Üniversiteye gitmek isteyen mülteci kamplarındaki Filistinli öğrencilere burs bulmaya çalışıyorum. Bir bursla sadece bir çocuğun hayatını değil bütün bir ailenin hayatını değiştiriyorsunuz. Filistinli öğrenciler BM’nin 60 yıl önce mülteciler için kurduğu okullarda okuyor. Lise sona kadar bedava liseye gidiyorlar. 9’uncu sınıfta bir imtihana giriyorlar ve yüzde 70’i başarısız oluyor. Kalan yüzde 30 liseyi bitirene kadar devam ediyor. Bu sene 900 öğrenci mezun oluyor. Bunlar için sadece
225 tane burs var.

Türkiye’den kimler burs verdi?
Okan ve Yeditepe üniversiteleri. Görüşmelerim devam ediyor. KKTC’de de 15 genç için burs
alacağım. Bu konuda YÖK’ten ve diğer üniversitelerden destek bekliyorum.
(İletişime geçmek için internet sitesi www.unitelebanonyouth.org)


“Kızım daha az problemli bir yerden koca bulamaz mıydın?”
Türkiye doğumlusunuz ve 30 yıldır Beyrut’ta yaşıyorsunuz...
Üsküdar Amerikan Lisesi’nde okudum, 17 yaşında üniversite için İsviçre’ye gittim. Orada eşimle tanıştım. Eşim Filistinli. Üniversiteyi beraber bitirdik. Ardından evlenip Beyrut’a geldik. Eşimin ailesinin bankasında 10 yıl çalıştım. Aralık 1981’den beri Beyrut’tayım. İki çocuğumuz var. Rıfat 20, Nur 25 yaşında.

Eşinizin Filistinli olmasına aileniz ne tepki verdi?
Babam vefat etmişti zaten. Annem “Yabancıyla evlenmenin hiçbir mahsuru yok ama daha az problemli bir yerden birini bulamaz mıydın?” dedi. Eşim Rami ile tanıştıktan sonra onu çok sevdi.

Siz hiç endişelenmediniz mi Beyrut’ta yaşayacak olmaktan?
Eşimi çok iyi tanıyordum. O yaşta insan bunları düşünmüyor. Nişanlıyken bir kere gidip gördüm. Çok güzel bir yer Beyrut, insanları bize çok benziyor. Beni çok sıcak karşıladılar, hiçbir zaman yabancı muamelesi görmedim. Onların açısında da aynı şey geçerliydi; düşünün, çok kıymetli tek erkek çocuğu, hiç tanımadığı bir aileden Türk gelin getiriyor.

Siz savaş dönemini de yaşadınız Beyrut’ta...
Çok zor günler geçirdik gerçekten. Neler gördük.

Savaş döneminde Beyrut’ta tanık olduğunuz en trajik olay neydi?
1982’de Beyrut’tan çıkarken Hıristiyan tarafına geçip oradan Suriye’ye devam ettik. Havaalanı olmadığı için arabayla gidiliyordu. Eşimin ailesinin sahip olduğu bankanın şubeleri vardı o tarafta. Şubelerden birinin müdürü bizim oraya geçmemizi sağladı. Hıristiyan milis kuvvetlerden biri bizi geçiş noktasına götürdü. Daha sonra müdüre teşekkür etmek için şubeye gittik; o sırada şubede çalışanlardan biri Hıristiyan milis kuvvetlerine şikayet etmiş “Müdür Filistinli kaçırıyor” diye. Oysa kaçırılıyor dediği adam bankanın sahibi, onun maaşını ödeyen insan. Eşim bunu 15 sene bildiği halde bir şey söylemedi. Şikayet eden adam emekli olurken, eşim tazminatını verdi. Zarfın içine fazla para koymuş ve “Bu da 1982’de ettiğin telefon için” demiş. Adam ağlamaya başlamış.

Savaş döneminde yaşantınız nasıl devam ediyordu?
Aslında o dönem yaptıklarımız da normal değildi. Apartmanın en üst katında biz oturuyorduk, çatışma varsa alt kattakiler bize gelirdi. Eğer yukarıdan bombalanıyorsak da bu sefer biz alt kata inerdik. Evde gamlı baykuş gibi oturmazdık. Yemekler yenilirdi, kağıtlar oynanırdı, fondü bile yapılırdı.