PazarFotoromanların kaldığı yerden televizyon dizileri devam ediyor

Fotoromanların kaldığı yerden televizyon dizileri devam ediyor

01.09.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

Çizgi roman ve fotoromanlardaki erkekleri inceleyerek günümüzdeki cinsiyet meseleleri üzerine bir kitap yazan Doç. Dr. Bahadır Türk: “Fotoroman ve dizilerimizin çoğu ortak özelliklere sahip; klişe karakterler, son derece sınırlı bir hikaye... Kötü adam, iyi kadın, kötü kadın, yasak aşk, iyi çocuk...”

Fotoromanların kaldığı yerden televizyon dizileri devam ediyor

Doç. Dr. Bahadır Türk, kendi deyişiyle zihniyet tarihiyle ilgilenen genç bir akademisyen. İktidar ilişkilerine olan merakı onu, Türkiye’de bir döneme damgasını vuran çizgi roman ve fotoromanlarda toplumsal cinsiyet kurgularını mercek altına almaya kadar götürmüş. İletişim Yayınları’ndan çıkan “Hayali Kahramanlar Hakiki Erkekler: Çizgi Roman ve Fotoromanda Erkeklik Temsilleri Üzerine Denemeler”, hemen herkesin az çok aşina olduğu Tarkan, Karaoğlan, Bahadır, Kilink gibi erkek kahramanlar üzerinden eril zihniyet kodlarını çözüyor. Türk’e göre, cinsiyet eşitliği algısında o günden bugüne değişen pek bir şey yok...

Kitapta yer verdiğiniz kadarıyla, dönemin çizgi romanları epey erotik içeriğe sahip. Bu cüretkar çizgileri neye borçluyuz?

1960’ların atmosferi bir hayli özgürlükçü. Türkiye’de 27 Mayıs darbesinin ardından tekrar ayağa kalkan bir toplum, okur-yazar nüfusta artış ve maddi imkanlarda düzelme görüyoruz. İnsanların pek çok şey alıp bunları tartışarak kültürel zevk geliştirebildiği bir dönem. Genel bir serbestlik ortamı var. Bir de merak var. Ama bence bugün de dizilerde benzer örtük bir erotizm hep var.

Haberin Devamı

Örnek vermek gerekirse...

“Muhteşem Yüzyıl”. Bülent Arınç’ın da eleştirilerine hedef olmuştu; “Tarih böyle gösterilemez” diye. Bunun altında, “Ecdadımızın eşi, kızı dekolteli geziyor” kaygısı var. Yasak aşk fikri hemen her dizide karşımıza çıkıyor. “Aşk-ı Memnu”da dekolte ya da kahramanlar arasındaki ilişki gibi erotizm hep alttan alta işleniyor.

“Kahramanların babaları ya kayıp ya ölmüş”

Türkiye’de fotoroman sevgisinin, dizilere duyulan tutku ile bir bağı olduğunu savunuyorsunuz. Neden?

Fotoroman ile dizileri kurgusal olarak birbirine yaklaştıran bazı şeyler var. Diziler bir sonraki bölümü bekletecek şekilde biter, fotoroman da öyle. İkincisi, Türkiye’deki fotoroman ve dizilerin büyük bir kısmı aynı ortak özelliğe sahip: Anlatı yapısının basitliği. Klişe karakterler, son derece sınırlı bir hikaye... Mesele şu; “Basit hikaye üzerinden ne kadar kâr edebiliriz?” Kadın, yasak aşk, efendi çocuk, kötü adam, iyi kadın, kötü kadın...

Haberin Devamı

“Örümcek Adam için radyoaktif bir örümcek tarafından ısırılmak neyse, tarihi çizgi roman kahramanlarımız için baba kaybı odur.” Bunu biraz açar mısınız?

Kitaptaki temel tezlerimden biri şu: Tarihi çizgi roman kahramanlarının ortak özelliklerinden biri, hepsinin kahraman kimliklerini inşa etme sürecinin baba kaybıyla olması. Bu, ya babanın kaybolması ya da ölmüş olmasıyla kendini gösteriyor. Kahramanlar, babalarını bulmak veya babalarının intikamını almak için arayışa çıkıyorlar. Yetim olmak, pek çok süperkahramanda ortak bir nokta.

“Evlenip çocuk yaparsa macera da biter”

Kitapta bahsettiğiniz, çizgi romanlardaki babadan oğula geçen erkekliğin biyolojik yani değişmez bir özellik olduğu yönündeki özcü yaklaşım, güncel dizilerde devam ediyor mu?

Bazı küçük değişikliklerle ettiğini düşünüyorum. “Kurtlar Vadisi”ndeki baba-oğul ilişkileri, “Battal Gazi” evreninden bildiğimiz şeyler: Polat’ın aile kurmakta zorlanması, kurduğu ailenin kalıcı olmaması, babaların daha çok sembolik olması. Nasıl Karaoğlan’ın çevresinde aksiyon arkadaşları varsa, Polat Alemdar’ın da Memati gibi arkadaşları var. Macera mantığı aynı. Polat da baba meselelerinden dertli. Ömer baba sembolik baba, gerçek babası düşmanı sandığı kişi. Kötü adam Aron Feller, Polat’ın çocuğunu Hıristiyan olması için kaçırıyor. Çocuğu Hıristiyan yetiştirme teması, “Battal Gazi”de karşımıza çıkar. Erkek kahraman neden evlenip çocuk yapmaz ya da evlenip çocuk yaptığında işler ters gider? Çünkü evlenip çocuk yapması, maceranın bitmesi demek.

Haberin Devamı

“Hakiki erkek” olabilmek için erkek kahramanların çeşitli sınavlardan geçtiğini görüyoruz. Şimdilerde “erkeklik ispatı” için nasıl sınavlar veriliyor?

Polat Alemdar’ın tüm sınavı, hakiki eril bir kahraman olduğunu ispatlama çabası aslında. Erkeklik, gerçek hayatta da ispatlanması gereken ve ritüeller üzerine kurulu bir şey. Ergen erkeklerin porno değiş tokuşu, “Kulübe hoş geldin” demek.

Kahramanların “Türk ve bağlama göre Müslüman” olduğunu söylüyorsunuz. Bu, hangi bağlama göre değişiyor?

Tarihi çizgi romanlarda temel akış, Türklük ya da Türklük artı Müslümanlık olarak kodlanıyor. Milliyetçilik konsept gereği olmazsa olmaz. Bazı istisnalar var. Nadiren kahramanlar Türk ya da Müslüman olmayan taraftan da arkadaşlar ediniyor. Bu nadiren “Türk olmayan ama iyi olan” insanlar, daha sonra Müslüman oluyorlar. Gösterilen şu:
İyi bir Hıristiyanın dönüp dolaşıp geleceği yer Müslümanlıktır.

Haberin Devamı

“Romantizmin kahramanı yumuşatma riski var”

Erkek kahramanların hayatında romantizmin yok denecek kadar az olması, romantizmin kadına, dolayısıyla “hafifliğe” dair olduğu algısıyla mı alakalı?

Romantizm var ama sınırlarını kahramanımız çiziyor. “Romansı benim kurallarıma göre yaşamamız gerekiyor” durumu var. Kahramanı “yumuşatma” tehlikesi var. Bu yüzden gerçek aşka karşı ihtiyatlı bir yaklaşım var. Aşk, popüler anlatılarda hep bir sorun kaynağı çünkü düşmanın vuracağı ilk yer duygusal zayıflığındır. Kadın üstünden adamın canını acıtmak gibi.

“Kadınlar hep ikiye ayrıldı: İyi ve namuslu, baştan çıkarıcı ve kötü”

Haberin Devamı

Kitapta dikkat çeken bir unsur da kadın kahramanların seks için ilk adımı atıyor olması.

Tarihi çizgi romanlarda Türklüğü temsil eden kahramanımıza her kadın hayrandır ama kahraman genelde kadınlar için ikili ayrım yapar. Bu, günümüzde de devam eden bir durum: “İyi ve namuslu” ya da “baştan çıkarıcı ve kötü”. Namuslu ve saf kadın, Türk olarak sunulur ve korunması gereken odur. Yabancı yani “femme fatale” kadınsa, kahramanımızı kandırıp onunla birlikte olur. Bu da eril bakışın gündelik hayatta çok yaygın kullandığı bir sınıflandırma. “Evlenilecek” ve “eğlenilecek” kadınlar gibi. Dizilerde de bu ikilik devam ettiriliyor.

Bu ikiliğin çok keskin olduğu hangi diziler var?

“Adını Feriha Koydum”. Hazal Kaya’nın kapıcının kızı olarak oynadığı saf ve masum kadın, kahramanın asıl hak ettiği kadın olarak veriliyor. Ceyda Ateş’in oynadığı karakter ise son derece fettan, kötü ve her anlamda düzenbaz olarak sunuluyor.

Günümüz Türkiye’sinde bir kadın, tarihi çizgi romanlardaki kadın tasvirini nasıl değerlendirir?

Popüler dizileri nasıl yorumluyorsa, aynısını düşünür bence. Orada da kahramanla buluşsun diye dertlenilen iyi kadınlar ya da “Bak gördün mü” gibi konuşma malzemesi çıkaran kötü kadınlar var. Hikaye büyük ölçüde aynı. Fotoromanların kaldığı yerden televizyon dizileri devam ediyor.

“Erkeklerin trajedisi: Hem Kıvanç Tatlıtuğ hem Polat Alemdar olmaya çalışmak”

Tarihi çizgi romanlardaki erkeklik kurguları, Tarzan, Karaoğlan gibi hikayelerle büyüyen erkek nesli nasıl etkilemiştir?

Etkilenme çok boyutlu bir mesele.
Bu karakterler, erkek algısını kuran unsurlardan biri olabilir. Erkeklik
biraz da “İdeal erkek kimdir” ile alakalı. Erkeklerin trajedisi şu: Bir tarafta
Kıvanç Tatlıtuğ gibi çekici olmaya,
bir tarafta da Polat Alemdar gibi
ağır ve siyasal olaylara hakim olmaya çalışıyorlar. Tüm bunlar, ideal erkeklik kurguları içinde bir imgeler nehri gibi akıyor. Nehrin bir yerinde biriken, bu toplumun erkeklik tahayyülü. Erkek kadına ne zaman şiddet uyguluyor? İktidar alanından çıktığı, iktidarında gedik açıldığı zaman. Kadın cinayetleri de, erkeklerin iktidarla sahip oldukları sorunlu ilişkiden kaynaklanıyor.

KEŞFETYENİ
Fotoğraflar olay olmuştu! Tren yolculuğunun maliyeti dudak uçuklattı
Fotoğraflar olay olmuştu! Tren yolculuğunun maliyeti dudak uçuklattı

Cadde | 30.05.2025 - 07:57

Hande Erçel ve Hakan Sabancı aşkı doludizgin devam ediyor. Sık sık tatile giden ikili Roma-Paris hattında yolculuk yapmıştı. Yolculuğun maliyeti ortaya çıktı.

Yazarlar