Pazar 'GEÇMİŞ OLSUN' TELEFONLARI CANIMI SIKIYOR

'GEÇMİŞ OLSUN' TELEFONLARI CANIMI SIKIYOR

02.01.2011 - 01:00 | Son Güncellenme:

Hamileliği beklenmedik şekilde son bulan Hande Ataizi yaşadığı bu olayı travma haline getirmek yerine ders almayı tercih ettiğini söylüyor: “Dünyanın sonu değil. Kadere inanıyorum, böyle olması gerekiyormuş. Belki de önce evleniriz sonra çocuğumuz olur”

GEÇMİŞ OLSUN TELEFONLARI CANIMI SIKIYOR

Hande Ataizi geçtiğimiz günlerde bir kadının başına gelebilecek en talihsiz olaylardan birini yaşadı. 2,5 aylık hamileyken bebeğinin kalbi durdu, apar topar ameliyata alındı ve uzun zamandır hayalini kurduğu anneliğe şimdilik veda etmek zorunda kaldı.
Ataizi ile Nişantaşı’nda buluşmaya karar verdik. Yol boyunca endişelendim, onun nasıl bir ruh hali içinde olduğunu düşünüp durdum. Ama neyse ki hiçbir şey düşündüğüm gibi olmadı.
Salomanje’nin kapısından içeri girdiğimdeyse Ataizi gülümseyerek arkadaşlarıyla sohbet ediyordu. Meşhur purosundan bir nefes aldı ve “Merak etme iyiyim, hayatın sonu değil ki. Bir dahakine daha dikkatli oluruz” dedi. Derin bir oh çektim, konuşmaya başladık.
Ataizi’nin şu an hayatındaki en önem şey 13 Ocak’ta başlayacağı tiyatro oyunu. Profilo Alışveriş Merkezi’ndeki Tiyatro İstanbul’un “Özel Hayatlar” isimli yeni oyununda Cihan Ünal ile başrolü paylaşıyor. “Konservatuvar yıllarıma geri döndüm. Çok yoruluyorum ama çok da mutluyum” diyor. Ataizi’nin yeni bir diğer projesi de TNT kanalında yayımlanacak “Desti İzdivaç” isimli evlilik programı. Aktrist sunacağı bu programla üzerine yapıştığını düşündüğü kendini beğenmiş imajını kıracağına inanıyor.

* 2,5 aylık hamileyken bebeğinizi kaybettiniz. Bu, bir kadının başına gelebilecek en talihsiz olaylardan biri. Çok güçlü görünüyorsunuz, bu durumla nasıl başa çıkıyorsunuz?
Büyük hayal kırıklığı yaşadım. Anne olmak dünyanın en kutsal şeyi. Ben de doğru zaman ve doğru insanı bir arada bulduğumu düşünüp bebek sahibi olmaya karar verdim. 2,5 ay da az bir zaman değil; vücudunuz değişmeye başlıyor, hormonlar alt üst oluyor. Derken pat diye böyle bir olay yaşanıyor. Tabii ki çok acı ama hayatın sonu da değil. Bir de bu yalnızca benim başıma gelmiyor, birçok kadın anne olma sürecinde böyle durumlarla karşılaşıyor. Bu yüzden olayı bir travma haline getirmek yerine ders almaya çalışıyorum. Şu an tahliller devam ediyor, sorunun ne olduğu anlaşılacak. Böylece bundan sonraki bebeğimizde bunun gibi bir durumla karşılaşmayacağız.

* Ne zaman yeniden hamile kalmayı düşünüyorsunuz?
Sonuçlar bir çıksın da. Ama mutlaka yeniden anne olmak istiyorum çünkü artık kendimi aile kurmak için hazır hissediyorum. Yalnız bu defa 3,5 aydan önce kimseye bahsetmemeye kararlıyım. “Sevinmekte de üzülmekte de acele etme” derler ya. Çok doğru. Bu defa kendimi tutamadım, çocuk mağazalarını gezdim, kitaplar okudum, insanlarla mutluluğumu paylaştım. Bir dahaki sefere böyle olmayacak çünkü sonradan gelen “Geçmiş olsun” telefonları insanın canını fena sıkıyor. İnsanlar ister istemez size o olayı yeniden hatırlatıyor.
“Benjamin beraber yaşamak istediğim insan. 11 aydır beraberiz”

* Sevgiliniz ve ilişkiniz hakkında çok az şey biliyoruz.
Böyle olmasını istiyoruz. İlişkiler göz önünde yaşandığında yıpranıyor. Benjamin ile 11 aydır birlikteyiz. Arkadaş ortamında tesadüfen tanıştık. O ilişkimizden ve kendisinden bahsetmemi sevmediği için detaya giremeyeceğim ama çok mutluyuz.

* Hamileliğinizden bahsettiğiniz röportajınızda “Yakında evlilik var” dediniz. Hâlâ geçerli mi bu plan?
Benim “Hamile kalırsam evlenirim” ya da “Zamanım daralıyor eli yüzü düzgün bir adam bulayım da çocuk doğurayım” gibi düşüncelerim de yok. Bazı insanlar hayatları boyunca anne olmayabiliyor, bu da mümkün. Önemli olan beraber yaşamak istediğin insanı bulmak. Benjamin benim için öyle. Kadere de inanıyorum, böyle olması gerekiyormuş. Hani derler ya bu işin sırası var; önce evlilik sonra çocuk diye. Belki önce evleniriz sonra çocuğumuz olur. Kim bilir...

“Şimdi olsa göğüslerimi yine yaptırırdım ama burnuma dokunmazdım”
* Kendinizi güzel buluyor musunuz?
Fena değilim. En azından elimdeki malzemeyi en iyi şekilde değerlendiriyorum. Her gün fitness yaparım, küçüklüğümden beri tenis oynuyorum. Vücuduma dikkat ederim, zararlı şeyler yemem.

* Geçirdiğiniz estetik ameliyatlar da çok konuşuldu. Şimdi olsa yine bu ameliyatları yaptırır mıydınız?
Sanki çok büyük bir değişim geçirmişim gibi bahsedilir bu konudan da. Oysa sadece burnumu ve göğüslerimi yaptırdım. Şimdi olsa göğüslerimi yine yaptırırdım ama burnuma dokunmazdım. Çok kanca gibi bir burnum yoktu, gayet karakteristikti. Estetiğe karşı değilim ilerleyen dönemde de ihtiyacım olursa yaptırabilirim. Ancak yüz ifademin değişmemesine özen gösteririm.

* Sizin için “Türkiye’nin en iyi giyinen kadınlarından biri” diyorlar. Modaya çok meraklı mısınız? Tarzınızı nasıl tanımlarsınız?
Sağ olsunlar. Ben moduma göre giyiniyorum. Spor ve klasik parçaları birleştirmeyi seviyorum. Sadelik ana kuralım. Diyelim ki çok gösterişli bir şapka takmak istiyorum o halde mutlaka pastel tonlarda sade bir kıyafet tercih ederim. Favori markam Chanel. Mesela Chanel’in ceketlerinin altına jean pantolon giymeyi çok seviyorum.

“Seksi pozlarım, oyunculuğum için önemli bir gelişmeydi”
* Bir dönem hemen hemen her gün basında sansasyonel haberlerle yer alıyordunuz. Pencereye sıkışmanız olay oldu. Şimdi geri dönüp baktığınızda “keşke yapmasaydım” dediğiniz şeyler var mı?
Tanınmış olmanın bedelini ağır ödedim. Çok genç yaşta çok göz önünde oldum. Attığım her adım takip edildi. Ben de “Aman evimde oturayım, sakin durayım” diyecek bir tip değildim. Gençtim ve o yaşımı doya doya herkes gibi yaşamak istedim. Bu yüzden de ekstra dikkat çektim, zorlandım ve yıpratıldım. O meşhur pencereye sıkışma olayı mesela. Hâlâ insanlar o olaydan sanki ben affedilemeyecek bir şey yapmışım gibi bahsediyor. Yok reklam olsun diye pencereye çıkmışım, yok basına haber vermişim. Böyle bir reklam olur mu? Siz söyleyin. O olayın derinine indiğinizde üzerine çok fazla gelindiği için kaçmak, kurtulmak isteyen genç bir kız çıkıyor.

“Biz çıplaklıktan nefret eden bir milletiz”
* Madem göz önünde olmaktan bu kadar rahatsızdınız, dergilere neden seksi pozlar verdiniz?
Ben oyuncuyum ve göz önünde olmak için bu mesleği seçtim. Sorunum yanlış anlaşılmak, yaptıklarımın çarpıtılması ve altında başka anlamlar aranması. “Mum Kokulu Kadınlar” da çıplak bir sahnede oynadım, sanki porno film çekmişim gibi davrandılar. Ben de bunun üzerine çıplaklığın bu derece abartılmasına karşı bir tepki verdim. Biz çıplaklıktan nefret eden, kendi memesinden, poposundan korkan bir milletiz. Pişmanlık duymuyorum ama şimdi olsa biraz daha dikkatli olurdum. Çünkü burası Türkiye ve dünya vatandaşı gibi değil de Türk vatandaşı gibi düşünüp davranmak gerekiyor galiba. O pozlarla ilgili pozitif bir detay da şu: Onlarla birlikte içimdeki seksi kadını keşfettim. Gayet çekingen biriydim, baktım ki içimde böyle bir kadın varmış. Bu oyunculuğum açısından önemli bir gelişmeydi bence.

“Desti İzdivaç’ programının sunuculuğunu yapacağım”
* Bir süre New York’ta yaşadınız. Oraya gitme nedeniniz neydi?
Biz kariyer kadınları kendimize hediyeler veririz, çantalar, ayakkabılar alırız ya. Bu da öyle bir şey. Buradan ve içinde bulunduğum tempodan uzaklaşmak, “Hande Ataizi” değil de “Hande” olmak için New York’ta ev tuttum. Orada geçirdiğim yedi ay bana çok iyi geldi. Oyunculuk atölyelerine katıldım, İngilizcemi geliştirdim, metroya binip insanları gözlemledim, sokaklarda burnuma kamera dayanmadan rahat rahat yürüdüm. Nefes aldım ve buradaki Hande’ye uzaktan bakma şansını elde ettim. Anladım ki para benim için ikinci plandaymış. En önemli şey içsel tatminmiş. İnsanlar istedikleri kadar “Şöyle güzelsin, böyle başarılısın” desinler, sen kendini iyi hissetmiyorsan hiçbirinin önemi olmuyor. New York’ta konservatuvar yıllarıma geri döndüm. Buraya gelir gelmez de tiyatro yapmaya karar vermemde bu hissin büyük payı var.

* Okuldan sonra ilk kez mi tiyatro yapıyorsunuz?
Okul dışında tiyatro ile ilgilendiğim ilk dönem bu. Mezun olur olmaz “Mum Kokulu Kadınlar” geldi, orada aldığım ödülle de bir anda bambaşka bir dünyanın içinde girdim. Bazı insanlar bunu “Hande hemen TV’ye odaklandı, para kazanma derdine düştü” şeklinde yorumlayabilirler ama hiç alakası yok. Ödülden sonra dizi teklifleri geldi ve ne yazık ki ne tiyatroya ne de sinemaya vaktim kalmadı.

“Üzerime yapışmış bir imaj var”
* “Sinema entelektüel kesimin elinde” demişsiniz. Burada tam olarak ifade etmek istediğiniz şey ne?
Oyuncular kilimden yelek giyer, az para kazanır, kötü koşullarda yaşarlar gibi bir imaj var. Böyle olmak zorunda değil. Oyuncu işini iyi yapar, para kazanır ve lüks de yaşayabilir. İyi ve kaliteli şeylerden hoşlanmak suç değil. Benim üzerime yapışmış bir imaj var. Basın “Kazandığı parayı görgüsüzce harcayan” bir Hande yarattı. Mesela para kazanınca güzel bir arabam olsun istedim. Öğrenciyken minibüsle okula giderdim. Bu bile o kadar çok abartıldı ki. “Hande Ataizi Jaguar aldı” diye manşetler attılar. Magazin önemli bir unsur. Okuyucunun kafasında bir imaj yaratabiliyor. Ben de kendimi ifade edemiyorum ve üzülüyorum.

* Şu an gündemde olan bir sinema projeniz var mı?
Teklifler var. Bağımsız filmleri destekleyebilirim, genç yönetmenlerle çalışmak isterim. Ayrıca yeni sezonda da TNT’de yayımlanacak “Desti İzdivaç” programının sunuculuğunu yapacağım. Böylece üzerime yapışmış olan “Kendini beğenmiş kadın” imajının kırılacağını düşünüyorum.