Gencecik yaşına neler sığdırdı neler!

risten Stewart hayata 1-0 önde başlayan Hollywood yıldızlarından.
24 yaşındaki Stewart eğlence dünyasının içine doğmuş. Babası menajer ve televizyon yapımcısı, annesi de bir kere yönetmenlik yapmış olan bir senaryo süpervizörü. Küçükken anne-babasını örnek alıp senarist veya yönetmen olmayı düşünmüş ama oyunculuk aklındaki seçeneklerden biri değilmiş. “Hiçbir zaman ilginin merkezinde olmak istemedim. O ‘ünlü olacağım’ diye dolaşan çocuklardan değildim” diyor bir röportajında. Ama neydi, hayat biz planlar yaparken başımıza gelenlerdi. Stewart bir ilkokul müsameresindeki performansı sırasında keşfediliyor. İlk oyunculuk deneyimi 1997’de bir Disney Channel filmi için diyaloğu olmayan küçük bir roldü.

Bu kız için değer mi?

Küçük oyuncunun büyük çıkışı ise 2002 yılında “Panik Odası” filmiyle geldi. Jodie Foster’ın yaşından çok daha olgun ve soğukkanlı kızı rolüyle övgüler aldı ve Genç Sanatçı ödülüne aday gösterildi. Tam da bu sıralarda çekimler nedeniyle okula düzenli gidemez oldu ve evde eğitim görmeye başladı.

2008’e kadar geçen dört yıllık süreye kimisi afişinde ismini büyük harflerle yazdırdığı, kimisi daha küçük rollerle dahil olduğu 12 film sığdırmayı başardı. 2008 yılında ise onu dünya çapında büyük bir üne kavuşturan, milyonlarca hayran kazandırmanın yanında hatrı sayılır miktarda nefretin de hedefi olmasına neden olan “Alacakaranlık” serisi başladı. Seride yakışıklı bir vampirle bol kaslı bir kurtadamı birbirine düşüren Bella olarak izledik onu. “Bu kız için mi birbirine girdi iki erkek!” diyenlere kadar her türlü eleştiri yapıldı hakkında. Hatta filmlerde yüz ifadesi açısından o kadar fakir bir performans sergiledi ki onunla dalga geçen sayısız “caps” hazırlandı.

Eleştirmenler, birkaç istisna dışında, bu konuda izleyiciyle hemfikirdi. “Odun” yorumu yapan bile oldu. Seri devam ederken Pamuk Prenses ya da rock yıldızı olduğu filmlerde rol aldı. 2012 yılında vampir defterini tamamen kapattı. Sonrasında “gençlik serisi üzerime” yapışır korkusuyla belki de “ters köşe” bir rol tercih etti. Henüz ülkemizde gösterime girmeyen “Camp X-Ray”de Guantanamo’da görevli bir askeri canlandırıyor. Bu hafta gösterime giren “Sils Maria ve Perde”de ise genç asistan rolünde izliyoruz onu. “Bu filmde gerçekten parlıyor, şimdiye kadarki en iyi performansı muhtemelen” diyor eleştirmenler onun için.

İyi ki ülkemizde yaşamıyor!

Magazinbasınına göre 2008’den beri “Alacakaranlık” serisindeki rol arkadaşı Robert Pattinson ile birlikteydi ama ikili bu ilişkiyi 2012’ye kadar doğrulamadı. 2012 yılında ise rol aldığı “Pamuk Prenses ve Avcı” filminin evli ve iki çocuklu yönetmeni Rupert Sanders ile yaşadığı ilişkisi uzun süre konuşuldu. Sonrasında çok üzgün olduğunu açıkladı ve Pattison’dan özür diledi. Neyse ki Stewart Türkiye’de yaşamıyor yoksa bir özürle paçayı kurtaramaz, evli yönetmenin karısına tazminat ödemek zorunda kalırdı!

Göz makyajının sırrı!

* Kendini feminist ilan eden Hollywood kadınlarından biri. “Feminist olmadığını söylemek çok saçma” diyor. Sinemadaki güçlü kadın kahramanların eksikliğinden yakınıyor.

* İmzası haline gelen hafif akmış, bir önceki geceden kalma gibi görünen göz makyajı aslında gerçekten bir gece önceden kalmaymış. “Maskara ve eyeliner’ımı hiç çıkarmam çünkü ertesi gün çok iyi görünüyor” diyor.

* Stiliyle dikkat çeken ünlülerden biri olmasa da Chanel ve Balenciaga markalarının yüzü olmayı başardı.

* Forbes dergisinin 2012 yılında hazırladığı listede Hollywood’un en çok kazanan kadın oyuncusu seçildi.

* “Welcome to the Rileys” filminde canlandırdığı fahişe, striptizci rolü için direk dansı yapmayı öğrendi, uykusuz kaldı ve çok fazla sigara içti. Sonunda rolünün hakkını verecek görünüme kavuştu.

* “The Runaways” filminde canlandırdığı rock star rolü için gitar çalmayı öğrendi ve şarkılarını kendisi seslendirdi.