PazarKitap sevginiz daim olsun

Kitap sevginiz daim olsun

25.12.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Sevdiğim birçok kitabı bu köşede tanıttım. Artık nokta koyma zamanı. Bu benim Milliyet'teki son yazım. Hoşça kalın!

Kitap sevginiz daim olsun

"Sevdiğim" diyorum, doğrudur. Kim bilir kaç kere belirttim bu sayfada, eleştirmen değilim ben. Bu yüzden, sevmediğim ya da ilgimi çekmeyen kitapları neden eleştirmeye kalkayım! Bir şair dostum, bu sayfada kitaplardan hep övgüyle söz ettiğimi söyledi, beni kolay beğenilirlikle suçladı.O da doğrudur. Birinci nedenini yukarıda söyledim.Bir neden daha var:Tanıdığım kimi yazarların kitaplara olumsuz önyargılarla yaklaştığına az tanık olmadım. Benim yaklaşımım öyle değil.Vedat Türkali bir gün, "Çok kişi tanıştığı insana sıfır verir. Sonra onu yakından tanıdıkça notunu yükseltir. Ben ise biriyle tanıştığımda ona on numara veririm. Gerekirse, zamanla notunu düşürürüm" demişti.Benim kitaplara yaklaşımım Türkali'nin insanlara yaklaşımına yakın. Bir kitabı, özellikle genç bir yazarın yapıtıysa, sevgiyle alırım elime. Okudukça o sevgi ya aynı kalır ya da azalır, silinir gider.Silinip giden o kitaptan niye söz edeyim ki! Tekrarlıyorum: Eleştirmen değilim ben. Kitapsever yazarın tekiyim. Yılın son yazısı. Benim de Milliyet'te son yazım. Arkaya dönüp bakıyorum da, yıllardır her hafta aralıksız yazmışım, sevdiğim kitapları tanıtmışım. Kitapsever... Bu sayfada yıllar önce çıkan ilk yazımda kitap sevgisine değinmiştim. Kitabın içeriğine değil, kendisine. Elinizde tutabildiğiniz o somut nesneye."İnternet'ler, site'ler, web'ler, com'lar... Yakında kitap almak için kimse kitapçıya gitmeyecek, geçecek bilgisayarının başına, tıklayacak. Sayfa çevirmenin keyfi, kâğıt kokusu, mürekkep kokusu bütün bütüne yok olacak" demiştim.Kim bilir kaç yıl oldu... Edith Hamilton'ın "Mitologya"sını çevirmiştim. Yaşar Nabi'ye götürdüm. Daktiloyla yazılmış sayfalardan oluşan bir dosya. Yaşar Nabi dosyanın üstüne hemen kadratı, puntoyu yazdı, birini çağırdı, çeviriyi basımevine gönderdi."Okumayacak mısınız?" diye sordum."Yayımlanınca okurum" dedi. "Kitap olarak okumak daha güzel."Çeviri ücretini alıp kendimi Ankara Caddesi'ne vurunca dünyalar benimdi. Hem cebim para görmüştü, hem de çevirisini Yaşar Nabi'nin tek satırını bile okumadan yayımlayacağı, güvendiği bir yazardım.O arada kendi kendime mırıldandığımı hatırlıyorum:"Doğru. Kitap okumanın keyfi, ne olursa olsun, dosya kâğıtları okumaya değişilir mi?" Kitap okumanın keyfi Çocukluktan ilkgençlik yıllarına adım attığım dönem. Antep. Arif Güzel'in üç-dört metrekarelik kitabevinden kitap alırdım. Sardırmazdım kitabı. Yolda kapağına bakardım uzun uzun. Eve gelince doğru mutfağa. O sıralar bizde kitap açacağı, kağıt keseceği ne gezer! Küçük, keskin bir bıçak, tamam. Salondaki masanın başına oturur, sayfaları özenle açmaya koyulurdum. Şimdiki gibi üç yanı "tıraşlı" olmazdı kitapların. Minicik yürek çarpıntılarıyla, bitmesini istemediğim bir sevinçle sevecenlikle, usul usul açardım. Sonra mutfağa götürürdüm bıçağı. Yine salona geçer, kitabı alıp pencerenin yanına otururdum.Hemen okumaya başlamak yok öyle. Önce kitabı koklayacaksın, kağıt kokusunu, mürekkep kokusunu alacaksın. Elindeki kitabı, beyninde, yüreğinde, bütün bedeninde duyacaksın.Okumaya bu törenden sonra geçilebilirdi.Sinemaya film başlamadan bir süre önce gidip salonu koklamak, kendini bir coşkuya hazırlamak gibi. Önce koklayacaksın Ne zaman bir kitap okudumsa, onun içeriğini hep elimdeki nesneyle bütünleştirdim. Grimm kardeşlerin "Gençlik Hikâyeleri"nden başlayıp Reşat Nuri Güntekin'in "Çalıkuşu"suyla, O'Henry'nin "Bolivar İki Kişiyi Çekemez"iyle, Anatole France'ın "Allahlar Susamışlardı"sıyla süren okuma serüvenimde o nesneyi içimin bir yerlerindeki titreşimle korudum.Bilemiyorum, tutuculuk mu bu? Belki de bugünün gençleri kitapları bilgisayar tıklarıyla hatırlayacaklar ileride. Yeni gelişmelere benim gibi burun kıvıracaklar, "Nerede ekranda kitap okuduğumuz o güzel günler" diyecekler.Ama ben elime alıp sayfalarını çevirebildiğim kitaplardan dünyada vazgeçemem.Hoşça kalın. Kitap sevginiz bol olsun, daim olsun. Asla vazgeçemem