07.06.2009 - 01:00 | Son Güncellenme:
BADE GÜRLEYEN bade.gurleyen@milliyet.com.tr
Begüm Buğdaycı 25 yaşında bir veteriner. Onu diğer meslektaşlarından ayıran en önemli özelliği, Türkiye’nin ilk özel deney hayvanlar laboratuarını kurmuş olması. Buğdaycı projesini 2008’de düzenlenen “Bir Fikrin mi Var?” adlı yarışmada iş dünyasının temsilcilerine açıklamış, orada da 750 kişiyi geride bırakıp birinciliği almıştı.
Beklendiği üzere Buğdaycı laboratuarı yüzünden hayvan hakları savunucularından tepki de almış. Ama hayvan haklarını ihlal etmek için değil, aksine onların haklarını korumak için böyle bir merkez açtığı konusunda ısrarlı. Çünkü Türkiye’de kendi deyimiyle ruhsatsız “merdivenaltı” laboratuarlarında hayvanlar çok kötü şartlarda birtakım önemli-önemsiz araştırmalara kurban gidiyor, binaların bodrum katlarında aç-susuz telef oluyorlar.
Başka laboratuarlardan ne farkı var merkezinizin?
Evlerin bodrum katında, hiçbir ışık görmeyen yerler var. Oralarda hayvanlar pis su, kuru ekmek ve yemek artıklarıyla besleniyor. Mesela bir merkezde, ortama kedi girmesin diye farelerin arasına köpekleri salmışlardı. Köpekten de fareye kene geçmişti. Merkezler ruhsatlı olmalı. Ruhsat alabilmek için Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın istediği çok fazla şartı yerine getirdik. Almanya’dan fare, İtalya’dan özel kafesler ithal ettik. Laboratuardaki hayvanlar bir örnek olmalı. Yani denek olarak kullanılan hayvanlar aynı laboratuarda aynı yemi yemeli, aynı suyu içmeliler. Aynı anneden aynı ortamda doğmalı, aynı bakım şartlarında olmalı.
Bakım şartlarınız nasıl?
Bulundukları odanın sıcaklığı 22 derece olmalı, odanın havası özel filtrelerle saatte 20 kere değiştirilmeli. Odalarımızdaki nem oranı yüzde 35. Hayvanların altlıklarını haftada iki kere değiştiriyoruz. Suları sterilize ediliyor. Yem firmasıyla ise oturup konuşuyorum: Yem şu kadar protein, şu kadar su, şu kadar aminoasit, şu kadar yağ içersin gibi... Ayrıca sevkiyat çok önemli. Genellikle hayvanlar otobüsün bagajına konup telef olana kadar şehir şehir dolaştırılıyor. Biz klimalı, sarsıntıya karşı süngerlerle döşenmiş İtalya’dan gelen özel taşıma kaplarıyla, onları dinlendirerek, mama vererek araştırmacılara ulaştırıyoruz.
Hayvanseverlerden tepki var
Hayvan hakları savunucularından olumsuz tepkiler aldınız mı?
Evet, “Hayvanlar kullanılmazsa olmaz mı?” gibi sorular aldık. İnsanlara kurallar çerçevesinde çalıştığımızı anlatıyoruz. Ayrıca hayvan deneylerine alternatif yöntemler için de yatırım yapacağımızı belirtiyoruz.
Müşterileriniz kim?
Tıp fakülteleri, veteriner fakülteleri, aşı firmaları, biyoloji bölümleri, eczacılık fakülteleri, farmakoloji bölümleri, ilaç firmaları ile birlikte çalışıyoruz. Benim için önemli olan insan sağlığı için kullanılacak ilaçlar ve yöntemler. Fare kanser edilip daha sonra iyileşmesi için geliştirmek istenen ilaç veriliyor mesela. Bunu insanlar üzerinde yapamazsınız.
Fare fiyatları ne kadar?
Fiyatlar 18 TL’den başlayıp 50 TL’ye kadar gidiyor. Hamile fareler 50 TL mesela.
Bu laboratuarı açmanın maliyeti nedir?
200-300 bin TL civarında. Yarışma sayesinde pek çok işadamıyla tanıştım. Böylece kendime ortaklar buldum. 40 bin TL para ödülü kazanmıştım. 35 bin TL’sini şirketim için harcadım. İşadamlarından oluşan yedi ortakla bir anonim şirket kurdum. Eylül 2008’de de burayı açtık.
“DNA’sı insana çok yakın ve çok doğurgan”
Neden deneylerde fareler çok tercih ediliyor?
Hayvanlar arasında DNA’sı insana en yakın olan fare, maymun ve domuzlar. Ama fare en doğurganı. 1,5 ayda bir 5-10 yavru doğurabiliyor. Ayrıca yaşam süreleri kısa olduğu için kısa sürede, insanlarda uzun süreli bir hastalıkla ilgili sonuç alabiliyorsunuz. Kullanacağınız hayvanlarla ilgili Hayvan Deneyleri Etik Kurulu’ndan onay almak gerekiyor. Kurul mümkün olduğunca küçük hayvanların kullanılmasını istiyor. Mesela araştırmanın, eğer aynı sonucu verecekse, iki maymun yerine beş fareyle yapılmasını istiyor. Kedi-köpek kullanılması ise artık yasak. Merkezimizde fare, sıçan ve kobay türlerimiz var. Yakında tavşan da alacağız.
Eskiden kedi beslerdim, artık sadece fare...
Farelere özel bir merakınız mı var?
Hayır. Üniversitede laboratuar hayvanları dersimiz vardı. Yurtdışında çok iyi şartlarda, ruhsatlı merkezlerde üretim olduğundan söz etmişti hocamız. O an aklıma böyle bir işle uğraşmak geldi. Böyle bir yarışma olduğunu duyunca da bu fikri sundum. Elemeye giderken kutu içerisinde bir de laboratuar faresi götürmüştüm. Herkesin çok ilgisini çekti.
Veteriner olmayı hep istediniz mi?
Evet. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi tek tercihimdi, üçüncü olarak mezun oldum. Hayvanları çok severim. Şu an bütün zamanımı farelere ayırdığım için evde hayvan besleyemiyorum. Ama eskiden kedim, köpeğim, kuşum, balığım her türlü hayvanım vardı.