27.01.2019 - 08:15 | Son Güncellenme:
BUKET AYDIN
Çok komik, eğlenceli ve sevimli... Bu hafta bir süredir sosyal medyada yaptığı taklitler ve yarattığı karakterler ile aşina olduğumuz Aslı İnandık’la bir araya geldik. Sebebi Aslı’nın pek çok karakterini izleyebileceğimiz filmi “Aslı Gibidir”. Aslı İnandık şahane bir yetenek, ayrıca enerjisi de çok yüksek; yerinde duramıyor. Bence başarısındaki en büyük etken okullu bir oyuncu olması ve gözlem yeteneği; gündelik hayatta aşina olduğumuz karakterleri çok başarılı bir şekilde hicvediyor. Aslında bizi bize anlatıyor. “Aslı Gibidir” tam 8 ayrı Aslı İnandık karakteriyle sinemada da bizi bol bol güldüreceğe benziyor.
- Sizi ilk Bilkent Üniversitesi’ne giden şımarık kız olarak tanıdık değil mi? O videoyu herkes gerçek sanmıştı. Sonra ne oldu da Aslı İnandık bir sinema filmine hem adını hem de karakterlerini verdi?
Bilkent’teki şımarık kız videosunu gerçek zannettiler. Arabada çekilmiş bir viral olabileceğini hatta bir markayı temsil edebileceğini bile düşününler olmuştu. Çünkü çok organik bir şekilde ve çok fazla yayıldı. Oysaki o benim en yakın arkadaşımın taklidiydi. Aslında yaptığım birçok tipleme vardı. Sosyal medyada fenomen kavramı yeni giriyordu hayatımıza. 6-7 saniyelik videolar çekip Facebook’ta, Vine’da, Instagram’da yayınlamaya başladım. Kısa sürede yayıldı.
- Ne kadar sürede bu kadar büyüdü peki?
Dört yılda bu hale geldi. Ki ben yavaş gittiğimi de düşünüyorum. Takipçi odaklı olmaktan çok yapımcıların görüp, “Bu kız oyuncu bu kızın bir yeteneği var, cevheri var” deyip, keşfetmesiyle başladı.
“İnternet fenomeniyken sinemaya transfer olmadım, zaten oyunculuk okuyordum”
- Artık galiba Instagram’da, Youtube’da adını duyurup, dizilere ya da sinema filmlerine transfer olmak var. Sizin amacınız dizide ya da sinema oynamak mıydı, kendinizi eğlendirmek mi?
Ben kendimi ve sadece yakın çevremi eğlendirmek için başladım aslında. 10 kişiden bahsediyorum bu arada, çok gülüyorduk. Hiç tahmin edebileceğim rakamlar ya da bir hayat değildi şu an yaşadığım. Ben eğlendiğim için çekiyordum videoları o ayrı ama internet fenomeniyken sinemaya transfer olmuş gibi hissetmiyorum kendimi, zaten oyunculuk okuyordum video çekmeye başladığımda. Hayatımın bir döneminde sosyal medya öne geçti ve bir araç oldu benim için. Amaç kesinlikle değildi. Ve şu anda bana bu kapıları daha kolay açtı.
- Oyunculuk olarak baktığımızda şanslı bir nesilsiniz aslında değil mi? Eskiden daha çok uğraşmak gerekiyordu belki de?
Sosyal medya özgür bir platform, kendiniz patronsunuz. Her şey sizin filtrenizden geçiyor. Bu anlamda çok şanslıyım. Tabii kapılar da açıyor. Ama şu anlamda da şansızım artık insanlara ulaşabilmek çok kolay dolayısıyla kötü yorum yapmak da, onları incitmek de çok kolay.
- İnciniyor musunuz gerçekten kötü yorumlar geldiğinde?
İnciniyorum bazı yorumlar çok aşağılayıcı ve kırıcı olabiliyor bir şey üretmeye çalışan insanlar için. Keşke daha sevgi dolu olsak… Ki ben nefret ettiğim bir şeyi bile yazmamayı tercih ederim mesela.
- Zamanla öğrenilmiyor mu kırılmamak, incinmemek?
Tabii ki çok değiştim başlangıçtaki kadar kırılan bir Aslı değilim şimdi. Ama yine de bazen böyle “Tüh sevilmemiş ama ben ne kadar eğlenerek yapmıştım, ne kadar incitici bir yorum bu” dediğim oluyor ama kendimi buna kaptırıp, günlerce evden çıkamadığım bir duruma dönüşmüyor.
- Siz aslında müzik eğitimi aldınız değil mi? Oyunculuk nasıl oldu? Yani o şımarık kız videosundan sonra mı karar verdiniz?
Aslında sahnede açtım gözlerimi bir nevi. Güzel sanatlar lisesinde müzik okudum. Çello ve piyano çaldım. 4 sene de Gazi Üniversitesi Müzik Öğretmenliği Bölümü’nde çello ve piyano eğitimimi devam ettirdim. Okul bittikten sonra müzik öğretmeni olmak için sınava hazırlanırken bir kaza geçirdim ve “Ben ne yapıyorum müzikle çok mutsuzum aslında, burası benim için doğru yer değil” dedim. Çünkü çocukluğumdan beri etrafımdakileri güldüren bir yapıdaydım. Lisede de öyleydim hep hocaların taklitlerini yapardım. Çello için sahneye çıktığımda kendimi tiyatro için sahneye çıkmış gibi hayal ediyordum. Ertelemeyeceğim hayallerimi daha fazla diyerek tiyatroya hazırlanmaya başladım ve kazandım. İkinci üniversitemdi oyunculuk.
- Ben şunu gözlemliyorum; sosyal medyada hepimizin gözü önünde bu işe başlayıp, büyüyen, ünlü olan kişiler sanki daha çok sahipleniliyor, doğru mu? Kaan Sekban da sizin gibi çok sahiplenildi mesela.
Evet, galiba… Çok acayip bir his, bunu siz anlatın bence. Çok güzel bir şey söylediniz.
- Normalde ünlü ve göz önünde olan insanlar kıskanılır; hiçbir şey yapmadan çok para kazanıyorlar düşüncesi oluyor genelde. Sanki sizler söz konusu olunca bu kıskançlık olmuyor gibi. Çünkü çabayı görüyorlar. Ne dersiniz?
Çünkü kazanamıyoruz, bu kayıtlara geçsin (kahkahalar). Çok mutluyum, bu söylediğiniz şey çok güzel, paha biçilemez. Bu tam olarak gerçek sevgi, öteki hayranlık olabiliyor. Çünkü en doğal hallerimizle neyimize güveniyorsak; hiç gözaltı kapatıcısı bile süremeden mesela en doğal halimle video çekiyorum ve insanların evlerine giriyorum küçük ekranlarından. O an neredeyse; otobüste, metrobüste her yerde izleyebilecekleri bir içerik sunuyorum onlara. Dolayısıyla daha samimi geliyor herhalde. Çok saçma bir karakter de sunmuyorum, daha günlük hayatta gözlemledikleri tiplemeler. Biraz önce patronuyla aynı kavgayı yaşamış, açıyor ve benim beyaz yaka skecimi izliyor ya da Kaan’ınkini (Kaan Sekban).
“Eşim ‘Sesini duymayı özledim’ diyor”
- Filme dönersek “Aslı Gibidir”de hangi karakterlerinizi göreceğiz?
Bir falcı tiplemem var onu çok az yayınladım sosyal medyada. Yaşlı teyze Rencide hanım, blogger kız, Lara Su’nun annesi, müşteri temsilcisi, öğrenci işleri ablası, muhabir ve bir de Ankaralı kız var.
- Bütün bu karakterler sizde bir kavram kargaşası yaratmıyor mu?
Hakikaten bazen kafam karışıyor, alt kişilik gibi aslında. Bir de 12- 13 tane farklı tiplemem var aslında daha fazlalar, bunlar sekiz tanesi. Hatta evde kendi kendime çalışırken “Eşim senin sesini duymayı özledim” diyor bazen. Hakikaten zaman zaman kavram kargaşasına neden oluyor.
- Siz nelere gülüyorsunuz sosyal medyada?
Kaan Sekban’a gülüyorum ki biz onunla beraber başladık bu yola. Çok önceden arkadaştık 6-7 seneden beri.
- Bir de yeni nesil ünlüler artık iyi aile çocukları gibi değil mi? Hem internetle herkes yeteneğini sergileyebilir durumda hem de artık eskisi gibi dramlar duymuyoruz.
Evet değişti, artık ünlü olmak kolaylaştı bir taraftan. Bunun hem avantajı hem de dezavantajı da var. Önüne gelen ünlü oluyor gibi bir durum da var gerçekten. Bazen çok boş şeyler de yapılıyor. Konuşulan her şey ya da herkes ünlüdür demek de yanlış aslında. Ama şöyle; mutlu hayatlar sergileniyor sosyal medyada. Sosyal medya tam da bunun için var. Şikayetçi değilim ama Instagram’da göründüğü kadar herkesin mutlu olduğunu düşünmüyorum. Kendim için de bunu söylüyorum.
“Kendi olanak ve imkanlarımı sosyal medyadan yarattım”
- Sizin eşiniz de bu sektörde. Hem kast direktörü hem de menajer Ahad Akmaz’la evlendiniz. Size torpil geçtiği oluyor mu hiç?
Valla geçmiyor, boşayacağım (kahkahalar) Bana torpil geçme gibi bir durumu olmuyor. Ben biraz kendi olanaklarımı ve imkanlarımı sosyal medyadan yarattığım için kast direktörlük bir durum kalmadı. Zaten yönetmen ya da yapımcı beni tanıyor oluyor. Son işlerde hep öyle oldu. “Güldür Güldür”ün yapımcısının keşfiyim mesela. Sosyal medyadan beni çok seviyormuş, ulaştı ve çağırdı. Ancak eşim bana çok yardımcı oluyor ve yol gösteriyor. Her şeyimi ona danışıyorum diyebilirim.
- İnternet sinemaya geçmek için atılan ilk adım mı artık?
Bence değil, hayır hiç değil. İnternet fenomeni olan herkes sinema filmi çekecek diye bir şey yok.
- Takipçi sayısının bir şekilde filmin gişesini etkileyeceği düşünülüyor bu doğru mu?
Benim aslında o kadar çok takipçim yok, 300 bin artık normal çünkü milyonlarca takipçinin konuşulduğu bir mecra oldu sosyal medya. Takipçiden çok şöyle bence, oyunculuk çıkışlıyım, konservatuar mezunuyum, bulmuşken hem yetenekli bir kız hem oyunculuk geçmişi var hem de takipçileri var. Bütün güçleri birleştirelim demişlerdir. Ama diğer kişiler için nasıl yürüyor bu süreç onu bilemiyorum açıkçası.
“En sevdiğim karakterim Lara Su’nun annesi”
- Konusu ne “Aslı Gibidir”in?
Ziraat mühendisliği okumuş bir kız fakat hayalleri başka, benim gibi oyuncu olmak istiyor ama ailesi desteklemiyor. Hem maddi durumları yok ikinci üniversiteyi okutacak hem de “Mis gibi mesleğin var ne yapacaksın oyunculukta sürünüp” diyorlar. Ama Aslı bunu kafaya takıyor ve oyunculuk sınavına gizli gizli giriyor ve özel bir üniversitede oyunculuk bölümünü kazanıyor. Oranın da harcı 20 bin lira. Bunu ailesine yük olamadan kendi ödemesi gerekiyor. Bir gün sokakta yürürken gerçek yaşam dublörleri ilanı yüzüne çarpıyor. Hikaye böyle başlıyor.
- Filmdeki karakterleri neye göre seçtiniz?
Akışa ve hikayeye ne uyar, bunu nasıl organik bir şekilde görürüz diye düşünerek seçtik.
- En sevdiğiniz karakteriniz hangisi?
En sevdiğim karakterim Lara Su’nun annesi. Çok seviyorum onu. Yaşlı kadını da seviyorum. O da babaannemi hatırlatıyor.