26.06.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:
fturkmenoglu@milliyet.com.tr En sevdiğim şey, yol boyu yeşillik ve çiçek. Tekirdağ'ın gitgide değişen siluetine hayretle bakarken, hadi adettendir, yol kenarındaki bir köfteciye daldık. Çoban salata, patates tava, süzme yoğurt ve köfte. Sonra tekrar yol.Enez adını çok duyduğum, hakkında çok okuduğum ama bir türlü göremediğim yerlerden. Hele Keşan'ı geçip son virajlı yola da girince, coğrafya ve insan profili iyice değişince, "Buralarda bir durum var" dedim kendi kendime. Yol sorduğumuz adamlar, arabaya kadar gelip tarif ediyorlar; köy kahvelerinde başka türlü bir batılılık seziliyor, sokaklarda sarı saçlı bebeler oynuyor. Ayçiçeği tarlaları, tek şerit yol, verandalı kahveler, ortam siyah-beyaz bir film efekti yaratıyor. Sanki gitgide geriye, temize, bakire varıyoruz. Enez'in küçücük meydanında, kendimizi kaybediyoruz."Bu sezon çok yağış oldu, sezon bir türlü başlayamadı" diyor Sait Balcı. Aslında emekli matematik öğretmeni ama Enez'e aşık olup kendine bir otel yapmış. Topu topu iki ay süren sezonda, masraflarını çıkartmanın derdinde. "Enez çok güzel de, mazlum. Kumsalımız bakımsız, limanımızın açılması lazım."Enez'in bir hayli uzun süren askerliği, Ocak 2004'te son bulmuş. Hâlâ yollarda kasabadan olmayan bir kişi, yerlilerin gözünde "yabancı". Şimdi, eskiden olduğu gibi, askeriyeden izinler almaya, yazışmalar yapmaya gerek yok ama biz onlar için hâlâ aynıyız: Yabancı!Enez'in yerleşik nüfusu sadece 3 bin 500. Yazın, daha çok İstanbul'dan gelen yazlıkçılarla nüfus artıyor. Biraz biraz Yunanistan'dan da gelmeye başlamışlar. Ama yol problem, oysa liman yat limanına dönüştürülüp gümrük kurulsa, komşu sadece 10 dakikalık mesafede. Antik çağlardaki adı Ainos. Bölgedeki yerleşimin MÖ 3000'lere kadar indiği sanılıyor. Ege'nin kuzey sahilinde, Meriç'in denize döküldüğü yarımada üzerindeki bu kasaba, neredeyse 500 kilometrekarelik bir alana yayılmış. Fatih Sultan Mehmet 1456'da, karadan ve denizden kuşatarak Osmanlı topraklarına katmış. Piri Reis, 16'ncı yüzyılda yazdığı "Kitab-ı Bahriye"de, Enez'i çift limanlı bir ticaret merkezi olarak tanıtıyor.4 kilometrelik sahili olağanüstü. Deniz, yerlilere göre, kendini temizleyen ender denizlerden. Göller denizle karıştığından, hem tatlı hem de tuzlu su balıkları lezzetli. Belediye çok zayıf kalmış, bir çiçek dikmemiş, doğru dürüst yol yapılmamış. Plajlara su götürülmemiş, duş yok. Ama hammadde çok güzel. Olağanüstü bir güneş batışı seyrettim. Sabah, serin ve taze denizde yüzüp, göllere, dağlara vurdum kendimi. Ta Alexandroplis-Dedeağaç'a kadar engin manzarayı seyrettim. Ayı Ahmet'in meyhanesinde, yerlilerden acıklı kaçak hikayeleri dinledim. Ayı Ahmet, "Afganlılar, Iraklılar doldurup getiriyorlar. Sallarda telef oluyorlar. Kucaklarında bebeleriyle sularda yok oluyorlar. Ölmeyen de yakalanıyor zaten, hemen sınırdışı ediliyor" diye anlatıyor; bir de güzel anlatıyor, insanın üç gün üç gece dinleyesi geliyor.Ben Enez'de az kaldım. Ne Enez'in güzelliğine, ne Ayı Ahmet'e, ne kaymakam Sedat Sırrı Arısoy'a, ne de Enezli ilk dostum Sait Balcı'ya doyabildim. UNESCO'nun ayırdığı 450 bin avroluk ödeneğe, Enezliler kadar sevindim. Bu yaz bitmeden, gene gitmeye karar verdim. Hem eve bu kadar yakın hem bu kadar uzaklarda başka bir kasaba tanımadım. İstanbul'un pençelerinden kurtulduğu zaman, insan kendini başka türlü hür hissediyor. Sanki üzerinden yük kalkıyor, sanki güneş başka türlü parlıyor. Ayı Ahmet'in yerinde veya Emre Restaurant'da balık yenir. Enez Kalesi ve Meriç'in denize döküldüğü delta ziyaret edilir. Aslında bir Osmanlı kervansarayı ama 1. Dünya Savaşı sırasında İngilizlerin kullandığı "İngiliz kışlası" gezilir. Tuz Gölü, Peso Gölü ve Gala Gölü'nde yürüyüşler yapılır. Kuşların cıvıltısı dinlenir. Hisar Dağları'nda yürüyüş yapılır, Yunanistan ve Türkiye aynı karede seyredilir. Plajda yürünür, koşulur, yüzülür. Deniz muhteşem. Ne yapılır? Mutlaka balık. Kefal, yılanbalığı, cıbır, melendros... Fiyatlar çok uygun, balıklar çok taze. "Ayı Ahmet", Ahmet Günenç'in meyhanesinde sohbet çok zevkli. Ne yenir? İstanbul'dan gidiyorsanız, Kınalı çıkışından sonra, Tekirdağ, Keşan yönünü takip edip, Çanakkale ve Keşan, en son da Enez oklarına sapın. İstanbul-Enez arası 280 km. Otobüsle gitmek isterseniz de, Keşan'a gidip Enez minibüslerine binebilirsiniz. Yol çok güzel, hiç yormuyor. Nasıl gidilir? Tom Peters'in yazdığı, Boyner Yayınları'ndan çıkan "İşinizi Yeniden Yaratın" kitabını okudum. Orijinal adı "Re-imagine" olan kitap, çok güzel yan bilgilerle bezenmiş. Ayrıca, ana hikaye de çok iyi anlatılıyor. Yani şimdi, bu cennet köşede, "Tabii ki hayatımı da işimi de yeniden şekillendiririm" diyenlere...Radyo istasyonları bangır bangır Yunanca çalıyor. İyisi de var kötüsü de. Hazır ortam uygunken, son yılların en güzel Yunan albümlerinden birini tavsiye ediyorum: "Mazi". Yorgo Dalaras'ın Marinella ile birlikte konser kayıtlarından yapılmış. Damardan Yunan. En güzel şarkısının adı "Prin to telos". YOL // müziği // kitabı