Bizim düşünce özgürlüğü diye özetlediğimiz şey aslında düşüncemizi ifade etme özgürlüğüdür.
İnsanlık adına engizisyon mahkemelerinde, ülkemiz adına sıkıyönetim mahkemelerinde düşünceyi ifade etmenin bedelini ödeyen çok oldu.
Bugün bir başka noktaya geldik.
Emperyalist ülkeler artık düşüncemizi ifade etmemizle değil, düşünce biçimimizi şekillendirmekle uğraşıyorlar.
Bunu yaparken de en çok sosyal medyayı kullanıyorlar.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, dünyada hükümetleri rahatsız eden açıklamalarıyla bilinir değil mi?
Bu örgüt, 2021 yılından beri, Batı Şeria’da Yahudi işgalcilerin evlerinden attıkları Filistinli insanların dramının anlatılmasına izin vermeyen Facebook ve Instagram’ın sahibi META ile mücadele ediyor.
Emperyalizmin yumuşak gücü BBC, yaptığı bir çalışmada 7 Ekim’den sonra META’nın sadece Hamas değil tüm Filistin medyasının erişimini yüzde 77 düşürdüğünü, buna karşın İsrail medyasının erişimini yüzde 100 arttırdığını ortaya çıkardı.
Bildiğiniz şeyleri neden tekrar yazdığımı anlatayım şimdi:
Bir İngiliz haber ajansının yaptığı global araştırma da ABD’de en fazla haber alınan kaynağın sosyal medya olduğunu ortaya çıkarmış.
Soru şu, Twitter, ilk başkanlığı döneminde Trump’ın hesabını bloke etmişti.
META, Malezya Başbakanı’nın Hamas Lideri İsmail Haniye ile çekilmiş fotoğrafını sildi, paylaşılmasına izin vermedi.
Bizim Diyanet İşleri Başkanlığı da gıyabi cenaze namazı nedeniyle META tarafından canlı yayın yasağıyla cezalandırıldı.
***
Hazırlanan rapordan devam edeyim:
Elon Musk’ın Twitter’ı X yapmasından sonra “çok daha fazla sağ görüşlü insanın, özellikle genç erkeklerin ağa akın ettiği, bazı ilerici kitlelerin ise ağı terk ettiği veya daha az kullandığı” belirlenmiş.
Aşırı sağ dedim ya, Hollanda’da 2017-2022 arasında paylaşılan ve 32 milyon sosyal medya mesajının incelendiği bir çalışma yapıldı.
O araştırmadan çıkan sonuç şu oldu; aşırı sağın popülizm dezenformasyon yayma eğilimi açısından en güçlü belirleyici olduğu ortaya çıktı.
Sosyal medyanın haber kaynakları arasında birinci olması bertaraf edilebilir bir durum, zira klasik medya yerinde duruyor ve yalana geçit vermiyor.
48 ülkede 100 bin kişiyle yapılan çalışmaya göre tüm yaş grupları, genç nüfus da dahil olmak üzere doğruluk konusunda geçmişi olan güvenilir markalara değer vermeye devam ediyor.
Türkiye dahil kimsenin farkında olmadığı durum şu, bu sürdürülebilir bir durum olmaktan çıktı.
İspanya’da 83 medya kuruluşu birleşerek, META’nın kullandığı algoritmalarla reklam pazarını domine ettiği ve İspanyol medyasını yok olmanın eşiğine getirdiği için 550 milyon avroluk tazminat davası açtılar.
Tüm AB üyesi ülkelerde, Güney Afrika’dan İngiltere’ye, Yeni Zelanda’dan Kanada’ya kadar benzer davalar açılıyor, Türkiye’de yasal çalışmalar bitmediği için ulusal medyanın tamamı büyük zorluklar yaşıyor.
Mesele tıklanma, mesele reklam bütçesi meselesi değil, ulusal medyası kalmayan ülkelerin bir süre sonra özgürlükleri de kalmaz.
İngiltere yıllarca Ortadoğu liderlerinin çocuklarının okuduğu ve istenildiği gibi şekillendirildiği ülke oldu sonra buna ABD katıldı.
Bugün, Gazze’deki soykırıma sessiz kalan liderlere bakın hepsi o tornadan geçmiştir. Bafıl Talabani’nin başında bulunduğu IKYB’yi, ABD’nin isteğiyle YPG’ye yamamasının sebebi, İngiltere ve ABD’deki askeri okullarda aldıkları eğitimdir.
Artık sadece parası olan lider çocuklarının beyinlerini yıkamak yetmiyor, sosyal medya toplumlar üzerinde o işi layıkıyla yapıyor.
Düşüncemizi eğip bükme harekâtı karşısında biz ne yapıyoruz peki?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli başta olmak üzere tüm siyasi partilerin üzerinde düşünmeleri gereken bir konu. Yaşadığımız şeyin adı dijitalleşme değil, dijital dünyada bir düşünce biçimi oluşturmak.
Telegram’ın sahibi Rus ama Rusya ulusal güvenlik gerekçesiyle yerli bir platform oluşturma kararı aldı. Düşünün Putin’e kızdıkları için Rus vatandaşlarının tamamını cezalandıran sosyal medya şirketleri de gördük şu geçen 5 yılda.
***
Youtube’a da ayrı bir başlık açmak lazım.
Youtube’da haber içeriklerinin çoğunu klasik medya kuruluşları oluşturur.
Haber program diye öne çıkanlar, klasik medyada yayımlanan haberler üzerine yapılan yorumlardan ibarettir.
Youtube’da insanlar çok vakit harcarlar, zira televizyon kanalları içeriklerini bedavaya bu platforma yüklüyorlar son 15 yıldır.
İddia ediyorum kanallar bölüm başı maliyeti 20 milyon liralar seviyelerinde olan dizileri yüklemeyi bıraksınlar, Türkiye’de Youtube trafiği baş aşağıya gider.
Sadece bu değil, İran ya da İsrail’e muhabir yollayacaksınız, bunun hem finansmanı hem de gidilecek ülkelerdeki izinleri için medya kuruluşlarına ihtiyaç var.
Ama Podcast ve Youtube röportajları diyenler çıkacaktır.
Yine aynı rapordan devam edeyim: Dünya çapındaki popülist politikacılar “geleneksel gazeteciliği giderek daha fazla atlatarak, dost canlısı partizan medya, ‘kişilikler’ lehine hareket ediyorlar. Rapordaki en çarpıcı bölüm: “Çevrimiçi etkili kişiler ve kişilikler, popülerliklerine rağmen dünya çapında insanların neredeyse yarısı (%47) tarafından yanlış veya yanıltıcı bilginin başlıca kaynağı olarak gösteriliyor.”
Haber ve yapay zekâ diye itiraz edecekleri de es geçmeyeyim:
Yapay zekâlı sohbet robotlarından haber almak 25 yaş altında popüler ama araştırmaya katılan çoğu kişi yapay zekânın haberleri daha az şeffaf, daha az doğru ve daha az güvenilir hale getireceğini düşünüyor.
Gözden kaçırmamamız gereken bir nokta daha var, yapay zekânın her 25 soruda bir yarım litre tatlı su harcaması, gelecekte kullanımının fazlasıyla değişeceğini gösteriyor, iklim şartları bugünkü hoyratlığa izin vermeyecek sanki...
***
İnsanların haber almak için bedel ödedikleri tek medya yapılanması gazetelerdir.
Televizyon, radyo diğer tüm haber kaynakları reklamla yaşar, gazeteler okurlarının ödedikleri bedelle hayatta kalırlar.
Güney Afrika’nın devlet kurumları Google gibi devlere ceza verirken haksız rekabete uğrayan klasik medya organlarına bütçe aktarıyor.
Türkiye’de bazen cezalar kesiliyor ama o da devletin kasasına gidince, gerçek, dosya haberi üreten, fikri takip yapan medya kuruluşları giderek zorlanıyor.
İthalatı düşürmenin yollarını arayan ekonomi yönetiminin bu yabancı mecralara akan 4 milyar dolar seviyesindeki bütçe, ulusal güvenlikle ilgili tüm birimlerin, ulusal medyası olmayan bir ülkenin durumu, muhalefet partilerinin de aşırı sağın egemen olduğu bir dünyanın tek haber kaynağı kalmasının yaratacağı tahribatı düşünmesi gerekiyor artık.
Bu ülkede yaşayan bize gelince, düşüncelerimizi, yaşam biçimimizi hamur gibi yoğuruyor, diledikleri şekle sokuyorlar.
En muhalifinden en destekçi medya kuruluşlarının takipçilerine kadar hepimiz risk altındayız...