Pazar Liverpool’un bir numaralı taraftarının hikayesi...

Liverpool’un bir numaralı taraftarının hikayesi...

17.06.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

Bu hafta vizyona giren “Will / Babam İçin” Türkiye sineması açısından önemli bir yapım. Çünkü bir Türk şirketinin uluslararası sinema için ürettiği ilk film...

Liverpool’un bir numaralı taraftarının hikayesi...

Bu hafta vizyona giren “Will / Babam İçin”, her yönüyle ilginç bir proje. Bir kere ister filmin küçük kahramanı Will gibi Liverpool’u tutun, ister başka bir takımı, futbol takipçilerini hemen etkileyecek bir yönü var. Ne de olsa ana karakterimiz, Şampiyonlar Ligi finali için Avrupa’yı aşıp, İstanbul’daki maça tek başına gitmeyi göze alacak kadar futbol âşığı. Bir de efsane futbolcu Kenny Dalglish’i finalde görme mutluluğunu da unutmamak lazım. Ama Will’i İstanbul’a sürükleyen sadece Liverpool değil. Bu, aynı zamanda maça birlikte gitmeyi planladığı ama aniden kaybettiği babasının anısı için yaptığı bir yolculuk. Bu yüzden de film, Babalar Günü için de biçilmiş kaftan. Yapım süreci ise ancak işin içindekilerden öğrenebileceğimiz hikayelerle dolu. Filmi izlerken Paris olduğuna şüphe duymadığınız mekanın Balat olduğunu filmin yapımcılığını üstlenen Galata Film’in kurucularından Muharrem Gülmez ve Taha Altaylı’dan öğreniyoruz. Filmde Bosna Hersekli acılı bir anneyi canlandıran Canan Ergüder ise prodüksiyon şartlarından duyduğu memnuniyeti anlatıyor.

Haberin Devamı

Liverpool’un bir numaralı taraftarının hikayesi...

“Önceden planlamadık ama filmin gösterimi Babalar Günü’ne denk geldi”

Galata Film projeye hangi noktada dahil oldu?

Muharrem Gülmez:
Biz dahil olduğumuzda senaryo vardı. Tamamen aynı değildi ama aynı kahramanlar ve tema etrafında dönüyordu. Mesela filmdeki futbolcu bir Avrupa ülkesinde futbol oynuyordu, Bosna olması konusunda ısrar ettik. İstanbul çekimlerini artırdık.

Senaryoda sizi ilk çarpan neydi?

Taha Altaylı:
11 yaşındaki bir çocuğun babasıyla ilişkisi çok güzel anlatılıyordu. Bir de filmin kahramanının ulaşmak istediği yer İstanbul’du. Bu üç etken bir araya gelince çok etkilendim.

Filmin yönetmeni Ellen Perry belgesel kökenli bir isim. İlk kurmaca filminde rahat çalıştı mı?

Muharrem G.:
Drama kurgu bir iş çekmek kolay değil. Ama profesyonel ekibin yönetmene çok katkısı oldu. Bizim de güven pompaladığımızı düşünüyorum.

Taha A.: Ellen Perry’nin bu işi başardığının en önemli göstergelerinden biri, The Huffington Post’ta çıkan bir yazıydı. Yazı özetle şunu söylüyordu: Ey büyük stüdyolar neredesiniz, neden böyle filmler çekmiyorsunuz?

Muharrem G.: İyi futbol seyircileri ve eleştirmenleri futbolun endüstrileşmesinden şikayetçiler. Yazı da, sinemada aynı şeyden şikayet ediyor denebilir.

Endüstriyelleşen futboldan bahsetmişken, Liverpool çok başarılı bir takım ama o çarkın içinde yer almıyor...

Taha A.:
Liverpool’un pek çok başarısı olmasına rağmen filmdeki 2005 İstanbul Şampiyonlar Ligi finalini içindeki amatör ruhtan dolayı tarihlerindeki en büyük başarı gibi addediyorlar. Sebebi de Milan 3-0 öndeyken, ikinci yarıda Liverpool’un peri masalı gibi o maçı alması...

Muharrem G.: Van’da deprem olduğunda twit attılar. “Bizi kardeşleri gibi ağırlayan Türk halkının acılarını hissediyoruz” diye.

Haberin Devamı

Bob Hoskins’in rol alacağı, proje size geldiğinde kesinleşmiş miydi?

Taha A.:
Bize geldikten sonra belli oldu. Aslında o rol için düşünülen isim Gèrard Depardieu’ydü. Senaryodan çok etkilendi ama tarihleri uymadı.

Canan Ergüder’le çalışmaya nasıl karar verdiniz?

Muharrem G.:
Bosnalıları oynayanların hepsini Türkiye’den bulmak istedik. Ama İngilizce konuşan aktör ve aktriste çok büyük sıkıntı var. Canan hemen kaptı rolü.

Haberin Devamı

Sony Entertainment’ın dahil olduğu süreç nasıl işledi?

Taha A.:
2011 Ekim ayında film bittikten sonra dünya prömiyerini Liverpool’da yaptık. Gösterimden sonra Sony Entertainment, dünya haklarını satın almak istediğini söyledi. Bu, Türkiye’de ilk defa olan bir şey. Anlaşma tamamlandıktan sonra Türkiye ve Kuzey Kıbrıs haklarını vermediğimiz için buralarda gösterime soktuk. Haziran sonunda Sony dünyadaki gösterim planını bize bildirecek.

Vizyon için Babalar Günü haftasını önceden mi seçmiştiniz?

Taha A.:
Babalar Günü’nde gösterelim mi diye önceden plan yapmadık ama galaya gelenler kendileri yaptılar bu yorumu. Babanın oğluna söylediği tek bir cümle ömür boyu peşimizden geliyor ve öyle bir anda karşımıza çıkıyor ki, belki de biz hakikaten hayat karşısında sallanırken o sözü hatırlayıp sağlam basıyoruz.

Haberin Devamı

Filmin bütçesi 12 milyon dolar mı? Türkiye’de duymadığımız bir rakam bu.

Muharrem G.:
Sinema da diğer sektörler gibi gelişiyor. Yakında 10-12 milyon dolarlık filmler yapılacak. En son “Fetih 1453”, 6-6.5 milyon seyirci yaptı. Bu, ancak bütçesini çıkarabilecek bir rakam. Ben büyük para yatırılırken uluslararası boyutta satışa uygun filmler çekilmesi gerektiğini düşünüyorum. “Will” bize dünyada bu işlerin nasıl yapıldığını öğretti.

Taha A.: Şimdi 60 milyon dolar toplam bütçesi olan bir Hollywood projesini konuşuyoruz.

Biraz bahsedebilir misiniz bu yeni projenizden?

Taha A.:
Adı “Unbound Captives”. 3-5 sene önce oyuncu Madeleine Stowe projeyi Ridley Scott’a götürmüş. Scott çok beğenmiş ve yapacağım demiş. Stowe ben ne olacağım diye sorunca, Ridley Scott “Sen başrol için yaşlandın, başkasını oynatmam lazım” demiş. Stowe sinirlenip, almış projeyi. Stowe şimdi bu filmi kendisi çekecek, ama “Başrolde oynamayacağım hakikaten yaşlandım,” diyor. Hugh Jackman’la ön anlaşmalar yapılmış. Eğer biz mutabık kalır ve şartlarda anlaşabilirsek, 2013’de Kanada’da çekilecek film. Amerikan İçsavaşı’nda Kızılderililer ve Amerikalılar arasındaki mücadelede yaşanan dramları, aşk öyküsü etrafında anlatıyor.

Haberin Devamı

Liverpool’un bir numaralı taraftarının hikayesi...

Filmin yapımcıları Muharrem Gülmez (solda) ve Taha Altaylı.

“Balat Paris oldu, Bursa da Bosna”

Bosna sahneleri nerede çekildi?

Muharrem G.:
Bursa’da Cumalıkızık’ta çektik. Filmin Paris sahneleri de İstanbul’da çekildi. Balat, Yüksek Kaldırım Caddesi gibi mekanları Paris olarak kullandık.

Bu sezon izlediğimiz İngiliz filmi “Köstebek / Tinker Tailor Soldier Spy” da İstanbul’u Paris olarak kullanmıştı.

Muharrem G.:
Bizim filmde İstanbul’u Paris yaptığımız için onlar da aynı şeyi yaptılar. İki filmde de çalışan ortak insanlar var.

Liverpool galası nasıl geçti?

Muharrem G.:
Liverpool taraftarları büyük ilgi gösterdi tabii ki. Filmde rol alan eski teknik direktörleri Kenny Dalglish de katıldı oradaki galaya.

Taha A.: Kenny, gala için buraya gelmeyi de çok istedi. Avrupa Kupası’na rağmen gelebileceğini söyledi. Ama gelirse Liverpool’un teknik direktör değişikliğinin filmin önüne geçeceğini söyledi. Haklıydı. Kenny çekimler için İstanbul’a geldiğinde senaryoda bir değişiklik yaptık. Mustafa Denizli’yi de dahil ettik. Kenny’nin Will’i görüp İstanbul’da stada aldığı sahnede, Kenny ile Denizli sohbet ediyor olacaktı ve onu stada ikisi götürecekti. Çekimlerden önce Mustafa Hoca’yı Atatürk Stadı’na götürdük. Ama oyunculuk başka bir şey, kamera onu tedirgin etti.

Liverpool’un bir numaralı taraftarının hikayesi...

Canan Ergüder: “Şartları Türkiye’nin örnek alması lazım”

Filmin kara mayınlarıyla ilgili sosyal mesajının öne çıktığı Bosna bölümüyle yer almakla ilgili hisleriniz neler?

Genel olarak filmde yer almaktan gurur duydum. Böyle bir prodüksiyon yapılmadı. Ama Bosna bölümünde yer almak ayrıca sosyal mesajı açısından da önemliydi. Bana oyunculuk anlamında da dolu dolu bir 10 dakika verildi.

İngilizce oynadığınız roller var ama burada bir aksan da katılıyorsunuz. Aksan için özel bir çalışma yaptınız mı?

Bosna aksanlarını dinledim. Benim İngilizcemde aksan yoktur, Amerikan İngilizcesidir. Onda hep zorlanmışımdır. Aksan yapmakta zorlanmam da, kendi İngilizcem güzelken bozmayı sevmiyorum. Ama rol için gerekliydi.

Uluslararası prodüksiyonlara yabancı değilsiniz ama yine de nasıl farklar oluyor?

Her şey çok profesyonel. Mesela çocuklar belirli bir saate kadar çalıştırılıyor. Will’i oynayan Perry Eggleton İngiliz olduğu için oranın yasalarına göre çekildi, sette öğretmen vardı... Bence bunlar çok önemli ve Türkiye’nin de örnek alması gereken şeyler.