Pazar"Ne sazımın yaşlanmaya niyeti var ne de benim"

"Ne sazımın yaşlanmaya niyeti var ne de benim"

25.12.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Darbukadan arpa farklı müzik aletleri çalan altı ünlü müzisyen ayrılmaz bir parçaları olan enstrümanlarının hikayesini anlattı

Ne sazımın yaşlanmaya niyeti var ne de benim

axpaz011.jpg Orhan Gencebay "Onunla bütünleştim" dediği sazıyla "Batsın Bu Dünya", "Severek Ayrılalım"ın da bulunduğu 1000'in üzerinde beste yapmış. Yeni projesi sazına ithafen bir besteye imza atmak. Şirin Pancaroğlu New York Filarmoni Orkestrası'nın demirbaşlarından olan arpın yeni sahibi olmayı başarmış. 33 yıl boyunca dünyayı gezmiş bu yaşlı arp ona yıllanmış şarapları hatırlatıyor. Özkan Uğur'un bas gitarı, Barış Manço'nun hediyesi. Uğur "Onsuz sahneye asla adım atmam" diyor. Burhan Öçal'ın darbukası "başının tacı". 40 yıllık darbukasını İstanbul'daki evinden çıkarmıyor. Atilla Özdemiroğlu "Firuze" gibi birçok şarkısının "kemanıyla oynaşırken" ortaya çıktığını anlatıyor. "Eğer çalınırsa bir dedektif gibi peşine düşerim" diyor. Onu çalmadığında kendini kemanına ihanet etmiş gibi hissediyor. Garo Mafyan ise hayatının en büyük aşkı olarak gördüğü piyanosunun tuşlarının anılarla dolu olduğunu söylüyor. Müzisyenler ve enstrümanları. Birbirlerini tamamlıyor, birbirleriyle bütünleşiyorlar. Farklı müzik aletleri çalan Orhan Gencebay, Atilla Özdemiroğlu, Garo Mafyan, Şirin Pancaroğlu, Özkan Uğur ve Burhan Öçal... Her biri enstrümanlarından bahsederken gözlerinin içi parlıyor. Nasıl da vücutlarının bir parçası olduğundan bahsediyor, onlara "sırdaşım" ya da "yol arkadaşım" benzetmesini yapıyorlar. Çalınmasını veya zarar görmesini akıllarına bile getirmek istemiyorlar. Kimi enstrümanıyla küçük yaştan beri birlikte. Kimi elindeki tüm parayı onun için harcamış. Satmaları için kendilerine büyük paralar teklif edilse de reddetmişler. Bu saz benim müzik tarihimi anlatıyor aslında. Yaşı 39. Orta boy bir divan sazı. Tınısı aşağı yukarı tamburla aynı. Dış görünüşü çok sadedir ama çok güzel bir sesi vardır. Hem Türk halk müziği hem de Türk sanat müziği parçalarına uygundur. Saz yapımı ustası Ragıp Akdeniz'in ilk yaptığı enstrümanlardan biri bu. 39 yıl önce Kasımpaşa'daki dükkanından iyi bir paraya almıştım. Halkımızın beni tanıdığı "Batsın Bu Dünya", "Bir Teselli Ver", "Kaderimin Oyunu", "Sevemedim Kara Gözlüm", "Severek Ayrılalım", "Sabır Taşı" gibi en ünlü şarkılarımı bu sazla besteledim. Okuduğum 400'ü aşkın beste var ama bu sazla toplamda 1000'in üzerinde beste yaptım. Bizim genç müzisyenler ona bir lakap taktılar: "Orhan Baba". Sazımdan bahsederken bu adı kullanıyorlar.39 yılda onunla bütünleştim. Hiçbir sazla böyle yakın olmadım. Onu çalarken çok rahatım. Ofiste de evde de çalışırım. Ben nereye gidersem onu yanı başımdan ayırmam. Sadece bir kez kaza atlattı. İkiye bölündü. Tamirden sonra sesi daha da iyi oldu. İki ayda bir tellerini değiştiririm. Sesini yeniden canlandırırım böylece. Sazımı kimselere satmak istemem. Onun değerini en iyi ben bilirim çünkü. "1000'in üzerinde besteyi bu sazımla yaptım. 'Batsın Bu Dünya' da ondan çıktı" Onun için "Sırdaşım" adında bir şarkı yapmaya başlamıştım, yarım kaldı. Ama mutlaka bitireceğim o şarkıyı. Birlikte neredeyse 40 yılı devirdik ama ne sazım ne de ben yaşlanmaya niyetliyiz.Sazımın dışında bağlamalarım, gitarım, buzukim, tamburlarım ve utlarım var. 30 kadar enstrümana sahibim. "Onun için bir şarkı yapacağım" Çocukluğumda evimizde piyano vardı. İstanbul'da neredeyse üç evden birinde piyano olurdu. Annem ve babam amatör olarak çalıyordu. Okuma yazma bilmeden nota öğrendim. Üç yaşında piyano çalmaya başladım. Gaveau Paris markalı bu piyano ise hatırladığım kadarıyla anneannemin bana 10'uncu yaş hediyesiydi. 45 yıldır benimle. Yapım tarihini bilmiyorum ama 1930'larda yapılmış olması muhtemel. Müzik Eserleri Sahipleri Grubu başkanlığım nedeniyle çok yoğunum. Piyanom şu an Gelişim Orkestrası'nın Gümüşsuyu'ndaki merkezinde duruyor. Çalmaya zaman bulamıyorum. "Piyanomu 10 yaşımdayken anneannem hediye etmişti" Piyano diğer enstrümanlardan farklı. Bir yere taşıyamıyorsunuz. Çalmak için belli bir yerde olmak gerekiyor. Diğer enstrümanlar insanın daha çok parçası olabiliyor. Ben bu parçamı nereye götüreyim kardeşim? Ayrıca farklı yerlere kurup çalması da zor. Akordu bozuluyor ve tekrar yapmak gerekiyor. Bir defa çok büyük bir revizyon gördü. Telleri yenilendi zamanla.Genelde evimde klavyelerimle çalışıyorum. Ama bu piyanom başka türlü bir şey. Kariyer yaptığım enstrümanım o. Onunla binlerce besteyi tamamladım. Hayatımdaki en büyük aşkım. 88 tuşunun her birinde anılarım var. "Hayatımdaki en büyük aşkım o" Evde üç arpım var. Dönüşümlü olarak üçüyle de çalışıyorum. İlk enstrümanım 1989 yılında Chicago'da Lyon&Healy adlı yapımcı firmadan aldığım arptı. Babamın hediyesiydi. Fiyatı 20 bin dolar civarınaydı. Ama mekanik sorunlar nedeniyle çalınamaz hale geldi. Bunun üzerine aynı üreticiden 1992'de eskisini verip yeni bir arp aldım. Üretim hatası nedeniyle benden para almadılar. İkinci arpımı ABD'de yaşarken satın aldım. 1993'te New York Filarmoni Orkestrası'nın arp sanatçısından ders alıyordum o dönemde. Evinin salonunda 1960 yapımı bu arpı gördüm ve çarpıldım. İlk arpımın yapımcı firmasının imzasını taşıyordu. Çaldığımda sesinden büyülendim. "Muhteşem bir arp" dedim. Arp sanatçısı da "Evet öyle. Hem de satılık" dedi. İçimden "Ama bu kadar güzel bir arpı alacak param yok" diye düşündüm. Bu yüzden fiyatını bile sormadan eve döndüm. Ama arp sürekli aklımda kaldı. Ve telefon açıp fiyatını sormaya karar verdim. Orkestranın arp sanatçısı gazetelere ilan verdiklerini söyledi. Neden satmak istediklerini sordum. "Artık güvenilmez bir hale geldi. Mekanik sorunları var. Yenisini alacağız" cevabını aldım. Cesaret edip fiyatını sordum. "8 bin dolar. Ama hemen 7 bin dolarlık bir çek yollayabilirsen onu da kabul ederim, senin olmasını isterim çünkü" dedi. İnanılmaz şekilde tam o kadar param vardı. Aslında değerinin daha yüksek olması lazımdı. Şansıma çok düşük bir fiyat istediler. 25 bin dolar civarında bir rakam bekliyordum. "Dünyayı dolaşmış, 46 yaşında bir arp. Bu yaşta bu kondisyon bulunamaz" New York Filarmoni Orkestrası'nın 33 yıllık arpına sahip olmak çok hoşuma gitti. Dünyayı birçok kez gezmiş bir enstrüman. Gezgin bir arp. İlk arpımın yolculuğu benimle başladı. Ama ikincisinin bir kimliği vardı. Yıllanmış şarap gibi. Çok güzel bir sesi var. 46 yaşında olacak ama bu yaşta bu kondisyonda bir arp bulmak zor. Alır almaz bir revizyondan geçirdim onu. Yaşlı olduğu için çatlakları vardı. Onlar tamir edildi. New York Filarmoni Orkestrası daha sonra satıştan pişman oldu ve arpı benden geri almak istedi. Satın aldığım paranın çok üstünü, 20 bin dolar teklif ettiler. Tabii, kabul etmedim. En genç arpım ise bana Fransız bir firmadan hediye olarak geldi. İrlanda tipi küçük bir arp. Arplarımı kaloriferden uzak tutuyorum. Ahşap sıcaktan etkileniyor ve kuruyor. Enstrümanın yapısını bozuyor. Türkiye'de arp tamiri yapan biri yok. Mecburen bir sorun olduğunda yurtdışına gidiyor. Her gün birkaç saat geçiriyorum onlarla. Çalmadığımda özlüyorum. Konserlerimde kullandığım bu iki arpı da bir Amerikan şirketine sigortalattım. Her türlü riske karşı sigortaları var. Türkiye'deki sigorta şirketleriyle anlaşmam imkansız. Çünkü arpın taşınacağı aracın plaka numarasını günler öncesinden bildirmek lazım. Ama benim ne zaman nereye konsere gideceğim belli olmuyor ki. "Geri almak istediler ama satmadım" Darbukam Kırklareli'nde çocukken babamın bir arkadaşından hediye olarak geldi. Hatta hediyenin üzerine annem kızdı. "Bu çocuk darbukacı mı olacak?" dedi. Ama ilk darbukamla 40 yıldır birlikteyim. Belki de dünyanın en özel darbuka koleksiyonuna sahibim ancak Çanakkale çömlek darbukam ile 40 yıllık darbukam emektar enstrümanlarım diyebileceğim özellikte. Onlarla yıllarımı geçirdim. Benim baş tacım ikisi de. 40 yıllık "arkadaşımla" önemli resitaller verdim. Küçük kiliselerde, cep tiyatrolarında çaldım. "Darbukamı küçükken babamın arkadaşı verdi" Genelde yurtdışı konserlerime gelen yabancılar darbukamlarımdan satın almak istiyor. Çok ilginç bir enstrüman olarak görüyor ve sahip olmak istiyorlar. Trakyalıların bir lafı vardır "Sazımı ve sözümü bırakmam" diye. Ben de darbukalarımı kimselere bırakmam. Turnelerim nedeniyle ülke ülke geziyorum. Zürih'teki ve İstanbul'daki evimde duruyor enstrümanlarım. Ama o ilk, 40 yıllık darbukamı İstanbul'daki evimden pek fazla çıkarmıyorum. Konser öncesinde onunla evde çalışıyorum. "Trakyalıların dediği gibi, sazımı, sözümü bırakmam" Keman çalmaya 1950'de, yedi yaşımdayken başladım. İlk kemanım yarım boy dedikleri küçük bir kemandı. Türkiye'de yapılmıştı. Babam Ankara Konservatuvarı hocalarını, Ankara müzik çevresini tanırdı. Paul Hindemit Ankara Konservatuvarı'na ziyarete geldiği sırada kemanını satmak istediğini duyunca kemana talip olmuş babam. Çünkü öğretmenlerim "Bu çocuk yetenekli. Ona iyi bir keman alın. Yarım kemanla devam edemez. Tam kemana geçin" demişler. 1952'de 600 liraya alınmıştı. Dokuz yaşında bir araba parasının yarı fiyatına da bir kemanım oldu. 53 yıldır da ayrılmadık. Kemanı yapan ustanın ismi içinde yazıyor: Antonius Stainer. Ama yapım yılı belli değil. Tahminim 1800'lü yılların ortaları. Muhteşem bir solo kemanı. Her solist kemancının çalmak isteyeceği bir enstrüman. Birkaç kez tamire gitti. Bir kez cilası için Ankara'da üç ay bırakmak zorunda kaldım. İyi bir keman cilası 30 kadar kattan oluşur çünkü. Evimin altındaki stüdyomda çellom ve viyolamla birlikte durur. Saatlerce elimden bırakmadan çaldığım da oluyor. Bazen onu ihmal ettiğim, günlerce elime almadığım da oluyor. O zaman ona ihanet etmişim hissine kapılıyorum. Ama düzenli çalıştığım yegane enstrümanım bu kemandır. "53 yıl önce bir araba fiyatının tam yarısı kadar bir kemana sahiptim" Müzikte bana yol arkadaşlığı etti. Bir sürü konsere şahit oldu, pek çok bestemin yaratılışında yardımcımdı. Mesela "Firuze", kemanımla oynaşırken çıkan bir şarkıdır. "Yedi Kocalı Hürmüz"deki "Tanrım" şarkısı da öyle. Dönem dönem onunla çok birlikte oluyorum ya da hiç görmüyorum. Şimdi yine iki-üç ay kemanımla yaşayacağım bir döneme giriyorum. Sonra yine ayrılacağız. Bu böyle sürüp gidecek. Onunla bir ayrılıp bir barışan sevgililere benziyoruz. Kimse cesaret edip kemanımı satın almayı teklif etmedi. Reddedeceğimi tahmin ediyorlardır. Kemanım çalınsa çok üzülürüm. Bir dedektif gibi peşine düşerdim. Keman bana Tanrı'nın sesi gibi geliyor. Hiçbir enstrümanda olmayan bir ifade gücüne sahip. Ve çalınması en zor enstrümandır. Piyanodan temiz bir ses çıkarmak için bir tuşa basmanız yeterli olur. Kemanla aynı sesi çıkarmak için en az birkaç ay uğraşmanız gerekir. "Sevgililere benziyoruz" 15-16 yaşlarında kontrplaktan bas gitar yapıyor, üzerine de don lastiği takıyorduk. Profesyonel müzik yaşantım ise 20'li yaşlarda bu gitarla başladı. Müzik yaşantıma çok büyük katkısı vardır. Kurtalan Ekspres'te çalarken rahmetli Barış Manço hediye etti. Yurtdışından 4 bin liraya almıştı galiba. 1970'ten beri onu kullanıyorum. Onsuz sahneye çıkmam. Yıllardır şehir şehir onunla gezdim. Artık vücudumun bir parçası oldu. Çalınsa bir organımı kaybetmiş gibi hissederim. Hayatım onunla geçti, milyarlar verseler de satmam. Bir kez konser için enstrümanları taşırken yere düşmüştü. Fark etmemişiz. Araba geri geri giderken az daha gitarımı paramparça ediyordu. Allahıma şükürler olsun ki sadece kutusu ezildi. "Gitarım rahmetli Barış Manço'nun hediyesi" Markası Fender Jazz Bass. Pek çok gitar denedim ama benimkinden çıkan tonu başka bir gitarda bulamadım. Onun dışında bir de perdesiz gitarım var. Onların olmadığı bir hayat düşünemiyorum. 36 yıldır aynı renkte. Rengini bile yenilemedim. Tellerini ayda bir kez değiştiririm, gitar temizleme ilacıyla temizlerim ve aslanlar gibi sahneye çıkarım. "Onun sesini bir başkasında bulamadım"

KEŞFETYENİ
Fotoğraflar ele verdi! Sevgilisi 29 yaşındaki fenomen çıktı
Fotoğraflar ele verdi! Sevgilisi 29 yaşındaki fenomen çıktı

Cadde | 18.06.2025 - 11:22

Barcelona'nın 17 yaşındaki yıldızı Lamine Yamal, İspanya'nın tanınmış sosyal medya fenomeni 29 yaşındaki Fati Vázquez ile aşkı ortaya çıktı.

Yazarlar