Pazar Ot modası Büyükada'ya da ulaşmış

Ot modası Büyükada'ya da ulaşmış

24.07.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Büyükada'da gittiğim lokantada masaya beş çeşit ot dizdiler. Bunları İzmir'den getirtiyorlarmış

Ot modası Büyükadaya da ulaşmış

Geçen hafta Adalar Festivali nedeniyle diğer adalar gibi Büyükada'da da kültürel faaliyetler vardı.Bu yıl günübirlik gelen Arap turist sayısında artış var. Giyimi kuşamı düzgün olmayan, alt gelir grubundaki Arap turistler para harcamıyor, görüntü kirliliği yaratıyor.Büyükada'nın manavlarına ve balıkçılarına eskiden beri hayranımdır. Manavlarda her meyvenin ve sebzenin tazesi var. Fiyatları da şehirdeki manavların fiyatından ucuz. Balıkçılarda şu günlerde ayıklanmış, torbalanmış sardalye balığı satılıyor. Tepsinin altına üzüm yapraklarını yayıp, üzerine sardalye balıklarını dizip, zeytinyağı ile fırında pişirdiğinizde tadına doyamazsınız.Sıcaktan mıdır, yoksa faytoncuların özen göstermemesinden midir bilemiyorum, bu yıl adada at pisliği kokusu fazlalaşmış.Bindiğim fayton dökülüyordu. Atlar çelimsiz ve yorgundu. Yine de fayton ile çamlıkların altında tur atmak pek zevkli.Dikkatimi çam ağaçlarının bakımsızlığı, perişanlığı çekti. Acaba neden kimse adaya yeni çam ağacı dikmiyordu?Ada çamları üzerine araştırması bulunan Orman Fakültesi Sivilkültür Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Melih Boydak ile konuştum. Hoca, bana Büyükada'daki çamların "kızılçam" olduğunu, Büyükada ile diğer üç adada doğal olarak yetiştiğini anlattı. Kızılçam en hızlı büyüyen iğneyapraklı ağaç türüymüş. Yangına karşı kendini koruma özelliği varmış.Ağaçlandırma amacıyla fidanlıklarda yılda 200-300 milyon fide üretilirmiş. Büyüklüğüne göre bir fide 1 ile 20 YTL arasında satılırmış.Ama Büyükada'da yıllardır gençleştirme için hiçbir şey yapılmamış. Bu tür ağacın kendi tohumundan üremesi için ağaç diplerinin temiz olması, güneş görmesi gerekiyormuş. Fidelerin de korunması önemliymiş. Büyükada'da at baskısı tohumdan üremeyi önlüyormuş. Adalıların fide dikmeyi düşünmemelerine üzüldüm.Büyükada vapur iskelesinin terasında bulunan ve Turing tarafından işletilen kahve İstanbul'un en güzel kahvelerinden biri... Turing'in yönetimini bakanlık devraldı. Yakında bu kahvenin işletmesi de partililere geçer diye korkuyorum. En iyisi imkanınız varsa, kahve rezil olmadan gidin. Güneşin batışını oradan seyredin.Büyükadalı dostum Ali Gömeç'in tavsiyesiyle sahilde Milto Lokantası'na gittim. 1935 yılında Vasil isimli bir Rumun açtığı, Vasil Yunanistan'a gittiğinden bu yana ortağı Emin Sadakan'ın oğulları Turgut ve Tamer tarafından işletilen Milto'da geçen yıl masayı Rum mezeleri ile donatmışlardı. Bu yıl beş çeşit otu masanın üzerine dizdiler. Ot modası Büyükada'ya da ulaşmış. Otları İzmir'den getirtiyorlarmış. Otlardan sonra sinarit balığını buğulama hazırladılar.Büyükada'ya gidip de Sinek Kahve'ye uğramamak olamaz. Sinek Kahve, Saat Kulesi'nin hemen arkasındaki Düz Sokak'ta. Nilay ve Osman Arman ile Nilgün ve Osman Mısırlı'nın açtığı Sinek Kahve'de her şey orijinal. Servis elemanları genç, sevimli. Masalar, tabaklar, fincanlar en iyisinden. Kahve, çay farklı biçimde masaya getiriliyor.En iyisi imkanınız varsa Büyükada'ya gidin. Bu iş anlatmakla olmuyor. Siz anlattıklarımı kendiniz görün, yaşayın. Memnun kalacaksınız. Her yaz en az bir defa Büyükada'ya giderim. Faytona biner, çamlıklarda bir tur atarım. İskele meydanına döner, o güzelim çarşıyı gezerim. Büyükada vapur iskelesinin çatısında rahmetli Çelik Gülersoy'un yaptırdığı Turing Kahve'den güneşin batışını izlerim. Kıyıya sıralanan balıkçı lokantalarından birinde yemek yerim. Sinek Kahve'de çay içerim. Sonra şehre dönerim.