PazarPamuk prenses ve cüceleri

Pamuk prenses ve cüceleri

13.10.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Pamuk prenses ve cüceleri

Pamuk prenses ve cüceleri


İtalya’da öğleden sonralarımı annemin mutfağında geçiririm. Evin kalbi olan, sıcak, yaşanmış pek çok şeyin duvarlarına sindiği, o kocaman demode mutfakta... Artık iyice yaşlansa da hâlâ çok neşeli ve hareketli olan annem (eve her dönüşümde onu bir daha bulamamaktan öylesine korkuyorum ki!) pişirmeyi sadece onun becerebildiği yemekleri hazırlarken kendimi onun kahkahalarına ve sesine bırakır, böylece nihayet dinlenebilirim.
Annem saygı duyulan her İtalyan gibi çok konuşur ve daima İtalya’da benim haberdar olmadığımı düşündüğü şeyleri anlatır. (Artık kendisine buradan da İtalyan kanallarını seyredebildiğimi, gazetelerini okuyabildiğimi, ülkemde neler olup bittiğini takip edebildiğimi söylemekten vazgeçmiş bulunuyorum.)

Pamuk prenses ve cüceleri
Halbuki ben sabırla ve şefkatle güncel hayatla ilgili hikayeleri dinliyor ve her seferinde kendimi "dünyalarımızın" ne kadar farklı olduğunu düşünürken buluyorum. "Bu enflasyonla yaşamaya kim bilir ne kadar devam edeceğiz?" (Aşağı yukarı yılda yüzde 4 kadar.) "Biliyor musun, komşumuzun yeğeninin bebeği oldu." (Sesindeki gurur ve sevinç tınısı hemen hissediliyor çünkü artık İtalya’da kimse çocuk doğurmuyor.) "Berlusconi emekli maaşının artacağını söyledi. Ne büyük adam!" Ve derin bir nefes alarak "Ah, ah! Aynı Benito’yu andırıyor." (Onların jenerasyonu birkaç partizan dışında Berlusconi’ye tapıyor, Mussolini’nin arkasından ağlıyor.) "70 yaşını dolduranları doktor eve gelerek muayene edecekmiş bundan sonra. Gerçekten çok yakışıklı" diyerek çapkın çapkın parlayan gözlerle tamamlıyor cümlesini. "Müslüman çocuklar rahatsız oluyor diye sınıflara haç koyulmasını yasakladılar." (Dindar bir Katolik olduğundan bahsetmezse içi rahat etmiyor ama Müslüman bir ülkede yaşayan kızı alınır diye korktuğundan bu konu üzerinde fazla durmak da istemiyor.) Sonra doktorun kendisine yasakladığı sigarasını yakarak yokluğumda ülkede yaşanan daha "önemli" ve "komik" olayları anlatmaya geçiyor.
"Pamuk Prenses, o genç ve güzel Romalı bayanın yeni işi ‘hayat kadınlığına’ başlamadan önce kendine seçtiği isimdi. Küçük bir daire kiralamış ve kısa süre içinde kalabalık bir müşteri potansiyeline sahip olmuştu. Öyle ki komşular evdeki bu hareketliliğin farkına varıp jandarmayı uyarmışlardı."
Buraya kadar garip bir şey yok. Hikaye diğerleri gibi günlük hayatta duymaya alışık olduklarımızdan. Olayın trajikomik yanı şu: Komşuları endişelendiren şey Pamuk Prenses’in kapısının 15 yaşında, elleri kitap, yüzleri ergenlik sivilceleriyle dolu onlarca çocuk tarafından çalınıyor oluşuydu. Evet, Bayan Pamuk Prenses aşkı çocuklara öğretiyordu!
Tabii ki skandal çok büyüktü! Pamuk Prenses çocukları usulsüzce kandırmaktan hemen tutuklanarak hapishaneye atıldı.
Duruşma sırasında birçok evebeyn Pamuk Prenses’i protesto etmek için çocuklarıyla birlikte salonu doldurdular. O ise kaybedecek hiçbir şeyi olmayan kadınların arsızlığıyla yerinde rahatça oturuyor, birilerini ararcasına etrafını gözlemliyordu. Etraftakilerin şaşkın bakışları arasında salondan bir ses yükseldi ve ardından kocaman bir alkış koptu. Çocuklardan biri Pamuk Prenses’e bir çiçek atarak şöyle bağırmıştı: "Pamuk Prenses! Cücelerin seni hep sevecek. Çabuk dön. Seni bekliyoruz!"
Ufak müşterilerinin sevgi gösterileri, kadının serbest bırakılması için yararlı olmamıştı ve tabii ki Pamuk Prenses cezasına boyun eğdi.
Annem gazete sayfalarında yer alan olayı anlatırken yaramazca gülüyordu. Hikayesini bitirdiğinde ekledi: "Ne hikaye... Ülkemizde yaşanan onca olay varken... Hem ne kötülük var ki? Dünya dünya olalı erkekler aşkı hep hayat kadınlarının kollarında öğrendiler."