Pazar "Paniği önlemek için aileler mutlaka tatbikat yapmalı"

"Paniği önlemek için aileler mutlaka tatbikat yapmalı"

14.08.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Kandilli Rasathanesi Müdürü Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu, aile fertlerinin deprem anındaki davranışlarını mutlaka önceden konuşup tatbikat yapması gerektiğini söylüyor: "O anki panik duygusunu böyle yok edebilirsiniz"

Paniği önlemek için aileler mutlaka tatbikat yapmalı

yapraka@milliyet.com.tr Büyük depremin yıldönümünün yaklaşması nedeniyle aldığı telefonların arttığını söyleyen Barbarosoğlu'yla Kandilli Rasathanesi'nde görüştük. Bizim orada bulunduğumuz süre içinde beş deprem kaydedilmişti. Ama bu çok normalmiş. Çünkü "deprem kuşağında" yer alan ülkemizde zaten günde 20 deprem oluyormuş. Çarşamba günü 17 Ağustos Marmara Depremi'nin 6'ncı yıldönümü. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü müdürü Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu, geçtiğimiz yıllarda da yaptığı gibi depremin yıldönümünde Gölcük'e gidiyor. Altı yıl önce yaşadıkları felaketi şiirlerle, anılarını paylaşarak anan Gölcüklüler, Barbarosoğlu'nu her yıl bu anmalara davet ediyor: Barbarosoğlu "Depremle iç içe olan bir kurum olduğumuz için o gün Kandilli Rasathanesi'ni yanlarında görmek istiyorlar" diyor. Adapazarı, Düzce, Gölcük civarında toplumsal psikoloji tam olarak düzelmedi bence. Fiziki yaraları çok başarılı sardılar. Ama travmasını atlatamadılar diye düşünüyorum. Zaten sosyal bilimciler bu olayın travmasının beş yıl sonra değişik bir boyut kazanacağını söylüyorlardı. Depremi yaşayan ve yakınlarını kaybedenler için olay kapanmadı. 17 Ağustos depremi sonrası oluşan korku, panik kayboldu mu? Unutuldu mu deprem? Marmara bölgesindeki yerel yönetimler, belediyeler ve valilikler de bu işi unutmadılar. Çok yoğun çalışıyorlar. Halk bunun çok farkında olmayabilir ama tüm mesaisini buna ayıran kurumlar var. Türkiye deprem bölgesi. O yüzden bence ne halk ne de kamu yöneticileri depremi unuttu. Türkiye'nin genelinde durum nasıl? Son bir haftadır, 17 Ağustos'un yıldönümü yaklaştığından dolayı aldığım telefonlar çok arttı. Dün gece sabaha kadar "Hocam deprem mi olacak?" diye sayısız telefon aldım. Korku sürüyor mu peki? Toplum psikolojisi. 17 Ağustos'un yaklaşıyor olmasından dolayı halkımız tekrar deprem korkusunu yaşamaya başladı. İstanbul ve Marmara bölgesindeki halk hâlâ korkuyor. Bunu baskı altında tutuyor, zaman zaman gazetede çıkan bir haber o korkuyu yüzeye çıkarıyor. Niçin? Depremin ne zaman olacağını bilmediğimiz için acil müdahale çok önemli. Belki de binaların güçlendirilmesi daha tamamlanmadan bir deprem yaşayabiliriz. Bu yüzden her kurum acil müdahale olanaklarını geliştirmeli. Zamanını bilmediğimiz bir duruma hazırlıklı olmalıyız. Bu konuda 1999'dan beri her kurum çok ciddi bir hazırlığa girişti. Sürekli tatbikatlar yapılıyor. Bakırköy'de, Zeytinburnu'nda çok önemli bir dönüşüm planı uygulanıyor. 1999'a ve önceki yıllara göre çok iyi durumdayız. Kızılay'ın, Sivil Savunma'nın kapasitesi arttı. Umarım afet sonrasında da bu kapasitelerini kullanabilirler. Çünkü afetin kendisi en büyük tatbikat. Yerel yönetimler, belediyeler çalışıyor dediniz. Neler yapılıyor? Kamu binalarının güçlendirilmesi için biliyorsunuz Dünya Bankası'ndan kredi alındı. İstanbul Sismik Riski Azaltma ve Acil Durumlara Karşı Hazırlıklı Olma Projesi (ISMEP) ile okul, hastane, yurt gibi binalar güçlendirilecek. Bunun gerçekleştirilmesi çok önemli. Karayolları köprülerde ve viyadüklerde çalışmalara başladı. Bazı statlar elden geçirildi. Fenerbahçe ve Olimpiyat Stadı ile ilgili bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Deprem sırasında evde olmama ihtimali de yüksek. Bu anlamda örneğin kamu binalarının durumu nedir? "Şirketlerin İstanbul dışında yedekleme yaptığını umuyorum" Depremi felaket yapan içinde yaşadığımız binadır. Öncelikli konu bunları hazırlamak. Bir yanda yıllar önce farklı deprem yönetmeliklerine göre yapılmış binaların güçlendirilmesi var, diğer yanda hızla yapılan yeni binalar var. İstanbul Deprem Mastır Planı ve JICA (Japon Uluslararası İşbirliği Ajansı) raporları hazırlanırken 700 bin binadan söz ediyorduk. Şimdi bu sayı 1 milyon 200 bine çıktı. Bu yapıların depreme dayanıklı olduğuna inanmamız gerekiyor. Bu noktada en büyük görev halka düşüyor. Yeni bir depreme ne kadar hazırız? Konut alırken, kiralarken son derece duyarlı tüketici bilincine sahip olmalıyız. Ne gibi görevler bunlar? Kandilli'nin bildiği, 2004-2005 arasında bu beklentiyi değiştirecek bir bulgu elde edilmedi. Yani zamanını tam bilemediğimiz, Marmara'dan geçen fay üzerinde, İstanbul'u çok derinden etkileyecek, hasar verici bir deprem olasılığı çok yüksek. Zamanını bilemediğimiz için her an olabilecek, hazırlıklı olmamız gereken bir deprem bu. 30 yıl içinde Marmara'da 7.2 büyüklüğünde bir deprem beklediğinizi açıklamıştınız. Bu hâlâ geçerli mi? Tabii ki. Çünkü kırılacak fay, nerede kırılırsa kırılsın Marmara Denizi'nin içinde olacak. Diğer Marmara illeri de çok etkilenecek ama tabii ki en büyük hasar, nüfusun ve kentleşmenin en çok olduğu İstanbul'da olacak. Bu deprem diğer Marmara illerini de çok etkileyecek mi? İçinde bulunduğumuz tüm coğrafyayı etkileyecek. İstanbul; Ortadoğu'ya, Kafkaslara, Doğu Avrupa ülkelerine büyük hizmet veren bir kent. Bu bölgenin derinden etkileneceğini düşünüyorum. İstanbul'da olacak bir deprem tüm Türkiye'yi etkilemez mi? Büyük ekonomik, ticari ve kültürel bir yıkım olacak. Borsalardan banka merkezlerine, üniversitelerden sağlık merkezlerine ve hatta kültür varlıklarına kadar her şey yerine konulamayacak derecede etkilenirse çok büyük zarar olur. O yüzden Türkiye'yi ayakta tutan finans, ekonomi ve ticari kurumların İstanbul dışında bir destek ve yedekleme sistemlerinin olduğunu ümit ediyorum. Can kaybı ve yaşanacak travmaların dışında çok büyük bir maddi kayıp da söz konusu o zaman. Hızlı bir şekilde koruma altına alarak ve depremden sonra onları kaldırarak. Örneğin çevresine perde duvarlar yapılabilir, sabitlenebilir. Ve depremden sonra eski hallerine getirilebilir. Kültür varlıkları nasıl korunabilir? "17 Ağustos 1999'da ailem İstanbul'daydı. Bense Pekin'de deprem konulu bir toplantıdaydım. Konferansın birinci günüydü. Akşamüstü toplantılar bitip de odama geldiğimde CNN açıktı. Girdiğim anda ilk gördüğüm manzarayı çok iyi hatırlıyorum. Ekranın altında "İstanbul'da felaket. İstanbul tamamen yok oldu!" yazıyordu. Toplantıdaki tek Türk bendim. O yüzden konuşabileceğim, ulaşabileceğim kimse yoktu. CNN'in karşısına oturdum ve tam altı saat boyunca telefonla İstanbul'daki birilerine ulaşmaya çalıştım. Sonunda eşime ulaştım. Konferansın sonuna kadar durmadım tabii, hemen döndüm. Konferans da matem havasına büründü. Kapanışında saygı duruşunda bulunmuşlar. O altı saat çok kötüydü. Sürekli dua ettim herkes için. Ailemi bir daha yalnız bırakamayacakmışım gibi geldi. Uzun zaman da ayrıldığımda bir felaket olacakmış gibi hissettim. Depremi yaşayan mı yoksa yaşayan yakınlarına uzak kalanlar mı daha kötü hissetti, bilemiyorum." "Aileme ulaşıncaya kadar altı saat boyunca dua ettim" "Cep telefonum her saat, herkese açık. Arayıp 'Deprem olacak mı?' diye soruyorlar" Evet. Hissedilen her depremde, saat kaç olursa olsun, gece gündüz geliyorum. Deprem olduğunda hemen rasathaneye mi koşuyorsunuz? Tabii. Çünkü benim telefonum internette de olan, açık bir telefon. Zaten gizli olmaması gerekir. Deprem bilgisine ve tüm resmi makamlara açık olduğu için halka da açık olmalı. Burada bulunma nedenimiz o. Telefonla arıyorlar dediniz. Tanımadıklarınız da mı arıyor? Sakinleştirici konuşmak durumunda kalıyorum. Çünkü zaman zaman bunu çok büyüten kişiler de arıyor. "Şu mahallede oturuyorum, acaba binam güçlü mü?" diye soranlar oluyor. Bunları tuhaf bulmuyorum. Halkın endişesini paylaşmak istediği yetkili bir kişiyim ben. "Deprem olacak mı, olmayacak mı bilmiyorum" mesajını veriyorum tabii ama o psikoloji içindeki biri sakinleşmek istiyor. Ailem de alıştı bu duruma. Ne diyorsunuz arayanlara? Hayır. Çünkü Sayın Işıkara kadar tanınmıyorum. Sizi sokakta tanıyıp sorular soranlar oluyor mu? Ben daha bilimsel olarak ne biliniyorsa onu paylaşmak istiyorum. Ahmet Mete Işıkara medyatikti. Siz niçin daha uzak duruyorsunuz? "Depremin önceden tahmin edilmesi dünyanın hiçbir yerinde mümkün değil" Ölçümle ilgili Türkiye'de çok önemli gelişmeler var. Kandilli de sismik istasyonlarını ve haberleşme ağını geliştirdi. Ama deprem tahmini şu anda dünyanın hiçbir yerinde mümkün değil. Bırakın depremi, dünya Sumatra'daki koca tsunamiyi bile öngöremedi. Fransızların Demeter uydusu depremden dokuz saat önce Sumatra'nın tam üzerindeymiş. Bu işin başındaki bilim adamı buraya geldi ve "Biz onu göremedik" dedi. Veriler daha sonra da incelendi ama belirti bulunamadı. Demek ki doğa kendini bu kadar ele vermiyor. Deprem ölçüm ve tahminlerinde 1999'dan beri ne gibi gelişmeler oldu? Fay kırılınca doğada değişiklikler oluyor. Ama bu değişikliklere bakarak ve ölçerek "Deprem olacak" demek mümkün değil. Örneğin yer altı sularının yükselmesi, ısınması o kadar çeşitli nedenlere bağlı ki, bunları depremden ayrıştırabilmek mümkün değil. "Yer altı suları ısınıyor, deprem olacak" gibi haberler okuyoruz sıkça.. Çok zor durumda kalıyoruz. Bilhassa resmi makamlar sorduğunda işimiz daha da zorlaşıyor. "Deprem olacak" demek mümkün değil. Şahsen ben bu konuda şanslıyım çünkü benim zamanımda "Sular ısındı" gibi tahminlerin tamamı yanlış çıktı. Ama deprem bölgesi bir ülkede "Deprem olmayacak" dememiz de çok zor çünkü sürekli deprem oluyor. Belki başka bir kurgudan dolayı deprem olacak. Dolayısıyla akıllı bir cevap vermek gerekiyor. "Deprem öngöremiyoruz, bulgularımızda bir anormalite yok" diyoruz. Böyle haberler çıktığında Kandilli Rasathanesi ne yapıyor? Artık dünya sadece deprem değil, bütün çevresel riskler ve afetlerle ilgi belirtilerin izlenmesi için uzay ve uydudan takibe gidiyor. Alçak yörünge uyduları belirli parametreleri toplayarak çevresel riskleri takip eder. Rusya'da, NASA'da, ESA'da bu çalışmalar var. Bu konuda bizim de geç kalmamamız gerekiyor. Dünyada bu konudaki teknolojik gelişmeler ne durumda? "Evimizin bir kolonu çok sağlam çıkmadı" 1996'dan beri Zekeriyaköy'deyim. Sağlamdır diye düşünmeden zemin etüdü yaptırdım, binayı da denetlettim. Bir kolon çok sağlam çıkmadı. Hangi semtte oturuyorsunuz? Açıkçası yok. İnsan kendi söküğünü dikemezmiş misali, koşuşturmaktan kendi çantamızı hazırlayamadım. Ama mutlaka hazırlamak gerekiyor. Deprem çantanız var mı peki? Düşebilecek, ağır mobilyaları sabitledik. Avizeleri yatakların üzerinden çektik ve yatakların çevresine devrilebilecek mobilya koymadık. Ev içinde ne gibi önlemler aldınız? Müstakil bir evde oturuyorum. Tatbikatta öncelikle evden çıkabilir miyiz diye baktık ama zor. O yüzden de çök-kapan-tutun ve başını koru yöntemini uygulamalıyız. Depremin vücudunuza zararını en aza indirecek kadar kapanmak ve başınızı korumak. Sonra da artçı sarsıntılarda elektriğin kesilmesi için görev bölümü yaptık. Arada bir yaptırıyorum çocuklara. Deprem tatbikatı yaptınız mı? "Zeminin yapısı belirlendiği sürece her zemine uygun bina yapılabilir" Taşındığınız konutun depreme dayanıklı olduğunu mal sahibinizin size kanıtlaması gerekiyor. Ayrıca aynı apartmanda yaşayan kat maliklerinin de uzlaşması gerekiyor. Çünkü onlar kader birliği yapmış durumdalar. Anlaşıp her türlü güçlendirmeyi yapmaları lazım. Zafiyet durumunda da güçlendirme yapılmalı. Yeni bir konuta taşınıyorum mesela, ne yapmalıyım? Eğer bina ekonomik ömrünü doldurduysa güçlendirme çok pahalı olabilir. Ekonomik olmayabilir veya alınan önlemlerle bina güçlenmiyor da olabilir. Güçlendirme kesin çözüm müdür? Okul yönetimi ve aile birliklerinin inisiyatif alması gerekir. İstanbul'daki okulların çoğunun bunu yaptığını düşünüyorum. Çocuğumuzu yolladığımız okulda böyle bir yaptırım uygulanabilir. Çocukların zamanının çoğu okullarda geçiyor. Oralarda neler yapılmalı? Devrilebilecek eşyaları sabitlememiz gerekiyor. Özellikle dolap ve büyük mobilyaların, avizelerin güçlendirilmesi gerekiyor. Deprem anında camlardan, balkon ve merdiven boşluklarından uzak durmak gerekiyor. Elektrik ve doğalgaz ikincil büyük problem olabilir. Tabii ki belediyeler bunları kesecektir ama yine de bireysel olarak binalarda da bunların kapatılması, şalterlerin indirilmesi, sobaların söndürülmesi gerekir. Kapıcılar mutlaka kalorifer kazanlarını kapatmalı. Ama aile fertlerinin bir araya gelerek bunu konuşması, tatbikat yapması gerekir. Çünkü deprem sırasında herkes panik halinde olacaktır. Bu panik duygusunu kontrol etmenin tek yolu da o anla ilgili önceden tatbikat ve iş bölümü yapılmasıdır. Peki bina içinde ne gibi önlemler almalıyız? Zeminin yapısı incelenirse her zemine uygun ve depreme dayanıklı bina yapılabilir. Yani sıvılaşmanın olabileceği dolgu zeminlerde ve deprem büyütmesi yapacak zeminlerde bile yapabilirsiniz aslında. Ama maliyeti çok artırır. Zemin konusunda da sivil toplum kuruluşları, belediyeler, meslek odaları ve üniversiteler yardıma hazır durumda. Bina sağlam olduğu sürece zeminin yapısı ne derece önemli?