Pazar "Panik"e gerek yok ama bir de sığınak olsa

"Panik"e gerek yok ama bir de sığınak olsa

05.02.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Özellikle Amerika ve İngilterede panik odalarının sayısı artıyor. Türkiyede ise ABDnin olası Irak saldırısı nedeniyle sığınakların durumu gündemde

Panike gerek yok ama bir de sığınak olsa

Biri panik odası, diğeri sığınak. Biri Londrada, diğeri Şanlıurfada. İsim değişse de amaç aynı: Korunmak. Haliyle kraliçeninki çok daha donanımlı. Kraliyet sarayına panik odaları yapılacağı ile Şanlıurfada mağaraların sığınağa dönüştürüldüğü haberi gazetelerde birkaç gün arayla yayımlandı. Kraliçe, 11 Eylülden mi yoksa Ortadoğu sıcağından mı etkilendi bilinmez ama ortada bir "panik" var. Çünkü Iraka müdahale gündemde. Bir yanda pazarlıklar sürüyor. Pazarlıkta söz sahibi olmayan "sıradan"lar ise ken-dince, kendini koruma yolları geliştiriyor. Özellikle Türkiye için sığınaklar önemli bir sorun. Sadece olası bir savaş durumunda değil, deprem nedeniyle de. Yeterli sayıda yoklar, olanlar ise sığınılacak kadar sağlıklı görünmüyorlar. 17 Ağustos depreminden sonra MAY (Mahalle Afet Yönetimi) projesini geliştiren mimar Ahmet Turhan Altıner, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Eyüp Muhcu sorularımızı yanıtladılar. Ahmet Turhan Altıner (Mimar-yazar) Afet ve acil durum yönetiminde dört önemli başlık vardır: Risk azaltma, hazırlanma, müdahale, iyileştirme. Amerika her şeyi müdahalede çözmeye çalıyor. İşin esası risklerin azaltılmasında ama ne Türkiye ne de dünya buna hazır değil. Panik odası yapalım, 40 yıldır kullanılan koli bantlarıyla pencereleri kapatmaya çalışalım! Saçmalık bunlar. Panik odaları paniğin ta kendisi. İnsanlar komşularıyla, mahalleleriyle, belediyeleriyle yaşarlar. Evimde panik odası var ama çocuğumu okula gönderdim! 3 bin okul var İstanbulda, yüzde 90ının beli kırık. Ne olacak? Saçma sapan kraliyetin saçma insanları 11 Eylülden sonra korkup popolarını kurtarmaya çalışıyorlar. Dünyadaki 6 milyar insan için bir milyar panik odası mı yapılacak? Risk azaltmadır esas olan. Bizde böyle bir organizasyon var mı? Afetin şekli, tarzı, yönü belli mi? Panik odası insanların kafasını çarpıtan, birtakım uyanıklara para kazandıran saçma bir şey. Türkiye bıçak sırtında bir ülke. Sivil savunma kanununun, afet kanununun değişmesi gerekiyor. Herkes kendi başına yaparsa, Mısır Çarşısının girişinde satılan koli bantlarına mahkum olur. Toplu olarak afetin içindeyiz, silkinmemiz lazım. "Panik odaları paniğin ta kendisi" Eyüp Muhcu (Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Başkanı) Toplu sığınaklarımız yok, buna ilişkin hukuki düzenlemeler son derece yetersiz. İmar mevzuatımız sığınaklarla ilgili kurallar getiriyor, belli teknik koşullarla sığınak yapımını şart koşuyor. Projeler sivil savunma müdürlükleri tarafından onaylanıyor ve ilgili yerel yönetim ya da kurum ruhsat veriyor. Buraya kadar esaslı bir sorun gözükmüyor. Ancak bundan sonra süreç doğru bir şekilde işlemiyor. Sığınaklar genellikle standartlara uygun yapılmıyor; nükleer, biyolojik, kimyasal etkilere ve yakıcı, yıkıcı etkilere karşı koyabilecek koşullar sağlanmıyor. Genellikle başka amaçlarla işgal ediliyor, kullanılamaz hale geliyor. Ciddi bir denetim yok. Tek yapı ya da site ölçeğindeki sığınaklarda amaç insanların toplu sığınaklara nakil öncesi en fazla bir hafta süresince barınmalarını sağlamaktır. Uzun süreli koruma sağlamaları söz konusu değil. Sığınaklarla ilgili sorunlar güvensizlik yaratıyor, bu ortamda panik odaları gündeme geliyor. Ancak bir kısım varsıl ailelerin panik odası yaptırabilmesi söz konusu. Etkili ve uzun süre koruyucu olduğunu söylememiz mümkün değil. Sanki savaş birkaç günde bitecek psikozu altında makul sanılıyor. 17 Ağustos sonrasında deprem güvenliğinin sağlanması çalışmalarının nasıl ticari kaygıya dönüştüğü ortadayken, şimdi de savaşın etkilerine karşı sağlanması gereken gerçek bir korunma yerine korunma duygusunun istismarına dayanan ticari kaygıların öne çıkmaya başladığını görüyoruz. Mimarlar Odası İstanbul Şubesi öncelikle savaşa karşı çıkılması ancak gerçekleştiği koşullarda "savaşa karşı korunma bilincinin geliştirilmesi" ve bu bağlamda sığınaklarla ilgili tedbir ve düzenlemeleri gündeme taşımak ve doğru uygulamaları gerçekleştirmek yönünde çalışmalarını sürdürüyor. "Sığınaklar standartlara uygun değil" Kraliçeden Madonnaya Panik odaları "Panic Room" filminden sonra gündeme geldi. Filmde bir anne (Jodie Foster) kızıyla birlikte panik odasına saklanıyordu. Ardından Madonnanın da Londradaki evine panik odası yaptırdığı haberi çıktı. Evine hırsız giren Madonnanın 12,5 cm kalınlığında çelik duvarları olan bir oda yaptırdığı söyleniyor. Panik düğmesiyle her şey kilitleniyor ve polise haber veriliyor. İngiltere Kraliyet Sarayındaki panik odalarının duvarları ise 10 santim kalınlığında çelikten olacak. Diğer özellikleri kurşun geçirmemesi, yangına karşı korunaklı olması, karbon filtreyle donatılması. İletişim sisteminin de bulunduğu odada yataktan banyoya her tür konfor sağlanacak. Her bir odanın maliyetinin ise 500-600 bin sterlin civarında olması bekleniyor. 100 bin mark harcadı Türkiyenin en ünlü sığınağı Eskişehirli İsmail Zorluya ait. Körfez Savaşında sığınak yaptırdı. 100 bin mark harcayarak. Zorlu sığınağına çok güveniyor, "Saddamın silahları burayı etkilemez" diyor. Sığınağın duvar, taban ve tavanı sıkıştırılmış betondan. 5er tonluk iki ana kapı ile gaz sızıntısını önleyen çelik bir kapısı var. Bir de özel cihaz. Bu cihaz havayı filtre edip biyolojik ve kimyasal gazlardan arındırarak içeriye temiz hava veriyor. Ayrıca radyasyon ölçüm cihazı ve gaz maskesi bulunuyor. İsmail Zorlu sığınağına az ilgi gösterilmesinden rahatsız: "Almanyada her evin altında sığınak var. Sıcak bölgedeki Türkler uyuyor. Projeyi Almanlardan almıştım. İsteyenlere 100 bin mark karşılığı sığınak yaptırabileceğimi duyurdum. Gelip incelediler, hepsi hayran kaldı. Ancak hiç kimse yapalım demedi."