Pazar Şehir şehir gezip fidan dikiyor

Şehir şehir gezip fidan dikiyor

02.06.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:

Başlattığı “Dünya Barış Ormanları” projesi için işinden istifa edip yollara düşen gezgin Yunus Emre Karaca: “Amacım hayatta bir iz bırakabilmek. İnsanlık açısındansa bir farkındalık yaratabilmek” diyor.

Şehir şehir gezip fidan dikiyor

Yunus Emre Karaca 29’uncu yaş gününde hayatının kararını aldı. İşinden istifa etti. Hayatta yeşil bir iz bırakabilmek için yola çıktı. “Hayatta bir iz bırakabilmek istiyordum” diyen Karaca, doğum gününde Aydın’dan otostopla çıktığı yolda hayalini kurduğu “Dünya Barış Ormanları” projesi için adımlıyor. “Bizim Yunus” adıyla açtığı sosyal medya hesaplarındaysa gittiği yerleri ve birlikte fidan diktiği insanları buluşturuyor takipçileriyle. Genç gezgini İstanbul’da yakaladık ve Gülhane Parkı’nda buluşup hayalini, yeşili ve yolculuğunu konuştuk.

Sizi istifaya getiren, bu radikal kararı almanıza yol açan nedenler neydi?

Hayatta hep bir iz bırakabilmek istiyordum. Her insanın olduğu gibi hayallerim vardı. Arkeoloji okumamın da bunda etkisi var. Arkeolojide insanların tarihe nasıl iz bırakabildiklerine yakından tanık oluruz. İşimden istifa edip bir sosyal sorumluluk projesine imza atmaya karar verdim.

“Dünya Barış Ormanları” projesinin amacı nedir?

İnsanların karşılıksız birbirine iyilik yapabildiğini göstermek. Bu düzende insanlar iyilik yapmakta çekinirken beni gördüklerinde ya da projemi anlattığımda aramızda pozitif bir etkileşim ortaya çıkıyor.

“Mülkiyet kalkınca özgürsünüz”

Doğum gününüzde karar vermişsiniz her şeyi geride bırakmaya. Nasıl bir gündü sizin için?

Birkaç gün öncesinde işimden istifa etmiştim. Bu projeme ocak-şubattan beri yoğunlaşmıştım. Buna yeniden doğuş diyebilirim. Hayatta herkesin değer verdiği insanlar vardır. Böyle özel günlerde sevdiklerimizle beraber oluruz genelde. Oysa ben o gün Aydın-Ankara yolunda otostop çekiyordum. Akşam Ankara’ya ulaşabildim. Doğum günümde üç kişi beni aracına almıştı. Doğum günümü onlarla kutladım. Sıradan bir doğum günü değildi.

Her şeyinizin bir sırt çantası olması nasıl hissetiriyor?

Her gün ne giyeceğim diye düşünmüyorum. Üç tane tişörtüm var, bir tane kot montum ve yağmurluğum var. Üç günde bir hepsini yıkıyorum. Bunun için kendime boş bir gün ayarlıyorum. Mülkiyet duygunuz kalktığı zaman daha özgür olduğunuzu hissediyorsunuz. Ben her bağışladığım eşyada daha çok rahatladığımı hisettim. Bir şeye sahip olmadığım için onları da düşünmüyorum.

Projenize memleketiniz Kastamonu’da başladınız. Hem o başlangıcı hem de nasıl bir rota izleyeceğinizi dinlesek...

Herkes böyle bir şeye doğduğu yerde başlamak ister. Ben de ilk olarak doğduğum köyde başladım. Sonra Kastamonu merkez, Karabük ve Kocaeli’nde devam ettim. Bir ayda dört yerde fidan diktim. Bayramdan sonra Doğu Anadolu’ya gideceğim. Mevsime dikkat etmem gerekiyor rotayı belirlerken. Diğer yandan dünyayı görme arzum da var. Projem Kastamonu’da başladı Ankara’da tamamlanacak. İstanbul benim için dünya başkenti bu yüzden tüm dünyadaki başkentlere bir ağaç dikebilirsem finali İstanbul’da yapacağım.

Masrafları nasıl karşılıyorsunuz?

Özgür yaşamak, yerleşik hayatta yaşamaktan daha ucuz. Arabalara ya da kaldığım yerlere bir para ödemiyorum. Küçük şehirlerde yürüyerek işlerimi hallediyorum. İstanbul ya da Ankara gibi büyük yerlerde metro ve otobüs parası veriyorum. Biraz birikimim var. Çalışabilirim de. Gezginler mevsimlik ya da günübirlik olarak çalışabiliyor.

Kıyafetlerinizi Kızılay’a tüm kitaplarınızı da Aydın Halk Kütüphanesi’ne bağışlamışsınız...

Arkeolojiyle ilgili kitaplarım vardı, her yerde bulunmayan kitaplar. Onları verirken biraz üzüldüm. Kıyafetlerime gelince, üniversite döneminden kalma bir kravatım vardı, onu verirken çok üzüldüm. Verirken elim titredi. Kendim dedim ki: “Bunu verirken elin titriyorsa hiç başlama”. Ondan sonra her şeyi verdim. Sadece sırt çantama koyabileceğim kıyafetlerimi aldım ve bağışlanabilecek tüm eşyalarımı Kızılay’a verdim.

“Tohumlu kalem armağan ediyorum”

Fidanları nasıl temin ediyorsunuz?

Bir ile gittiğimde o ilin Orman Müdürlüğü’ne gidiyorum, gezgin olduğumu ve projemi anlatıyorum. Onlardan da fidan istiyorum. Sonrasında bir ekip buluyorum. Bisikletçilerle, motorcularla, izci ve kampçılarla birlikte fidan diktim. 20 ila 30 arasında fidan diyoruz... Ağaçlandırılmamış yerlerde dikim arazileri var buralarda dikim yapıyorum. Önemli olan ağaçları dikmek değil onları koruyabilmek. Diktiğimiz yerlere sonrasında onlara bakılabilir olması konusunda dikkat ediyorum.

Yolculuğunuz sırasında karşılaştığınız kişilere tohumlu kalemler hediye ediyorsunuz...

İnsanlara teşekkür etmem lazım. Onlarda da bir iz bırakabilmek için tohumlu kalemleri hediye etmeye karar verdim. Otostopta beni arabasına alan, evini açan ya da projemi dinleyen herkese bu tohumlu kalemlerden veriyorum. İnsanların bana yaptığı iyiliklerine karşı küçük bir armağan.