Pazar Sergen: "Bana jest olsun diye yerleri siyah-beyaz yaptılar"

Sergen: "Bana jest olsun diye yerleri siyah-beyaz yaptılar"

23.11.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Rita Hayworth ve Elvis Presley kokteylleri var

Sergen: Bana jest olsun diye yerleri siyah-beyaz yaptılar






1950'lerin Amerikan kafeleri gibi bir yer açmak istedik" diyor işletmeci Tolga Sezgin. Sonuçtan memnun. Ama The Apartment'ı hayalindeki kafelerden ayıran iki nokta var: 1) Bu kafe Amerika'da değil, Etiler'de 2) İçeride Beşiktaşlı Sergen Yalçın oturuyor.
Bir ay önce eski Friends'in yerine açılan The Apartment'ın sahipleri, Sergen Yalçın ile gece hayatının popüler ismi İzzet Çapa. İşletmeciliğini ise şimdiye dek Çapa ile 27 yerde birlikte çalışan Tolga Sezgin yapıyor.
Sezgin, The Apartment'ı şöyle anlatıyor: "Buranın en önemli özelliği dekorasyonu ve rahatlığı. Ayrıca iki medyatik ismin buluşması da önemli bir faktör. Çünkü biri sahaların, diğeri eğlencenin kralı. İkisinin birleşmesinin getirdiği büyük bir sinerji var. İki ayrı grup burada ve bu da çok eğlenceli oluyor. Sergen'in arkadaşları da geliyor, İzzet'in arkadaşları da..."

"Mutfaktaki malzemelerin hepsini Adana'daki İncirlik Üssü'nden aldım"
Sezgin, Sergen ile ilk kez çalışıyor. Sergen'in de bu, mekan sahipliğindeki ilk deneyimi. Birlikteliklerini başka projelerde de devam ettirmeyi düşünüyorlar. Örneğin, ocak ayında Levent'te Le Select adında bir kulüp restoran açacaklar.
Sergen'le ortaklık hikayelerini Sezgin şöyle anlatıyor: "Sergen arkadaşımız olduğu gibi çok da iyi müşterimizdir. Bu işi İzzet'le zaten iki yıldır konuşuyorlar. İyi bir ortaklık kuruldu. İşletmecilik yerine patronluğun tadını çıkarıyor. Çok da detaycı."
Mekana girince gözünüze yerdeki siyah-beyaz kareler çarpıyor. Açık mutfakta bir tezgah ve kocaman bir buzdolabı var. DJ kabininin önünde rahat koltukların olduğu bir oturma grubu bulunuyor. Arka tarafta da kırmızı deri koltuklar vagon gibi sıralanıyor. Duvarlar New York fotoğraflarıyla kaplanmış.
The Apartment'ın Tolga Sezgin için özel bir anlamı var. Mekanın dekorasyonunu ve oturtulmak istenen konsepti baştan sona o tasarlamış. "Burası benim çocuğum gibi artık" diyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor: "Mutfak dekorundaki yiyecek-içecek tarzındaki her şeyi İncirlik'ten aldım. Kurabiyeler, vanilyalı kolalar, Amerika'nın popüler içeceklerinden Dr. Pepper, bunların hepsi Amerikan Pazarı'nda satılıyor."
Mutfaktaki bir ayrıntı da dekor amaçlı kullanılan buzdolabı. Sezgin buzdolabının özel bir anlamı olduğunu söylüyor: "Bu, Akademi 14'ün işletmecisi Tunç Kökkaya'nın annesinin buzdolabı. Çok büyük bir manevi değeri var. Çok hoşuma gitti. Kapısının kolu mesela Murat 124 arabaların kapı kolu."
Geri kalan her şey (koltuklar, sandalyeler, 10 kişilik yemek masası, lambalar) özel tasarım ürünü. Diğer bir ayrıntı da duvar kağıtları. Aslında onlar duvar kağıdı değilmiş: "Onlar 1950- 60'ların Amerika'sının reklam afişleri. İzzet onları Amerika'dan getirtmişti. Tek tek yapıştırıp çoğaltarak biz birleştirdik onları."

The Apartment'ın ortağı Sergen Yalçın "Kendimi mekan sahibi olarak görmüyorum. Tolga ve İzzet olduktan sonra bana pek iş düşmüyor" diyor.


Görmek için değil. Zaten bütün arkadaşlarım buraya geliyor. Benim için çok iyi oldu burası. En azından yerimiz belli oldu. Genelde İzzet'in olduğu yerlere gidiyordum. Hiç olmazsa şimdi kendi yerimize geliyoruz.


Dekorasyonla Tolga ilgilendi. Bana jest olsun diye yerleri siyah-beyaz yaptılar. Daha önce yurtdışında bile bu tarz bir yer görmemiştim.


Hiç değilim. Anlamam. Alakam da olmaz. Sadece yerim. Evde yapanlar var sonuçta. Buranın mutfağını da çok beğeniyorum.


Benim için futbol oynamak çok kolay. Ama dış etkenlerle uğraşmak zor. Basın, spor yazarları, kötüleyen insanlar, kıskananlar gibi... Buranın da benim için hiç zorluğu yok. Hatta çok kolay. Çünkü kendimi mekan sahibi olarak görmüyorum. Tolga ve İzzet olduktan sonra bana pek iş düşmüyor.


Evet, aynen öyle. Ben anlamam ki bu işten. Herkesin işi var, herkes kendi işini yapmak zorunda. Benim işim bu değil. Tolga ve İzzet bu işi daha iyi yapıyor.


Çok iyi anlaşıyoruz. Kavga gürültü gibi problemlerimiz hiç olmadı. Burada herkesin görevi var. Ben buranın başı değilim. İşim gelip burada oturmak, yemek yemek, sohbet etmek.

Tolga Sezgin, The Apartment'ı "Burası ne kafe ne de gece kulübü; ikisinin arasında çok özel bir yer" diye anlatıyor. "Buraya eşofmanla da gelebilirsiniz, şık bir tuvaletle de. Mekanımız bunu kaldırıyor. Tarzının ilk örneği. Amerika'da burgerler, çırpılmış yumurta çeşitleri olur. Bizde ise Cafe de Paris de yiyebiliyorsunuz, gözleme de... Hafta sonları 'anne kahvaltısı' dediğimiz ballı, peynirli, reçelli, yumurtalı, sucuklu kahvaltılardan da veriyoruz. Artık dönem her şeyi tatma dönemi. Kafe bunu verdiğinde insanlar mutlu oluyor."
Mekanda içecek isimleri de Amerika'yı çağrıştırıyor. Rita Hayworth, Elvis Presley, Marilyn Monroe kokteylleri gibi. The Apartment'ta 100 kişi yemek yiyebiliyor, 400 kişi ayakta eğlenebiliyor. Bir kişi ana yemek, tatlı ve aperitifler dahil (içki hariç) 25 milyon liraya çıkabiliyor. Mekan her gün 10.30-01.00 arası açık. Tel: (0212) 265 02 30