12.09.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:
Burada Fazıl Hüsnü Dağlarcanın genç şairlere öğütlerini hatırlıyorum. Aruzun ve hecenin ayrı kalıplarıyla 50 defter dolusu şiir yazmalarını, hep en güzeli arayarak bu defterleri kuralına göre tamamladıktan sonra onları yırtıp işe yeniden başlamaları gerektiğini söylüyordu"Emeksiz olmakta, ölçüsüz ve uyaksız kalmakta, nazım birimi ve nazım şekli gibi hiçbir düzenceye (disiplin) uymamakta, heceyi ve aruzu da kullanmamakta birleşen yüzlerce şiir; burada sanatçı özgürlüğünden mi söz edebiliriz artık, yoksa R. Luxemburgun deyişiyle Herkes gibi olmak ortaklığından, yani özgürlüksüzlüğünden mi?"* * * Rauf Mutluayın "Bende Yaşayanlar" (Yapı Kredi Yayınları) kitabından aldım bu satırları. Mutluay, Ahmet Hamdi Tanpınarın bir sözünü de aktarıyor:"Hürriyetler bizi dağıttığı zaman tehlikeli olurlar. Bildiğim hiçbir edebiyatta bizimki kadar şekil ihmal edilmedi ve gençler bizde olduğu kadar günlük yeninin emrine girmedi."Bu görüşlere de, Dağlarcanın önerisine de katılıyorum. Mutluay gibi düşünüyorum ben de. "Çağdaş şiirimizin eksikliği, şiiri yüce doruklara eriştiren zorluklardan kaçışıdır... Ölçü, uyak, nazım biçimleri, anlam zenginlikleri, anlatımı etkili kılan söz oyunları, türsel dikkatler... Niçin gereksiz birer kayıt olsun? Niçin bütün bu öğeler söyleşiye hep engel sayılmalıdır? Engellerin kaldırılmayıp usta kullanımlarla olgunlaştırılması bir görev değil midir?"Edebiyat yapmak, herhalde hiçbir dönemimizde şimdiki kadar kolay olmamıştır. Bakırcı çırağının yaptığı gibi, zanaat bir günde öğreniliyor, üstelik annelere de öğretiliyor.* * * Mutluayın gazete yazılarından seçmeleri içeren "Bende Yaşayanlar", 1977de yayımlanmıştı. O zaman okuma olanağı bulamamıştım. Belki de o yazıları gazetede zaten hiç kaçırmamış olduğum için. Şimdi yeni baskısı çıktı kitabın. Yazıları topluca yeniden okurken ilk dikkatimi çeken, birbirini tamamlayan parçalardan oluşan sağlam bütünlük oldu. Dört bölümün başlıkları bile, yan yana getirilince, yazarın önsözde söylediği gibi, bir cümle oluşuyor: "Günlerin İzinde... Şiirle Birlikte... Ölümlerin Ardından... Kitaplarla Yaşamak."Mutluay, Günlerin İzinde bölümünde çeşitli yazarlardan, yapıtlardan yola çıkarak edebiyat üstüne görüşlerini dile getiriyor. Sıcak birer söyleşi tadındaki denemeleri okurken, "Köşe Başları" yazısında Sabahattin Kudret Aksalın adı ilişti gözüme. Ne yalan söyleyeyim, buruk mu buruk bir hüzün duydum. Sabahattin Kudret çağdaş şiirimizin önemli bir sanatçısıydı bence. Yalınlığın doruklarına ulaşmıştı ama alçakgönüllü sesi kof gürültüler arasında kaynayıp gitti. Yazık, bugün bile unutuluşun eşiklerinde...* * * Şiirle Birlikte bölümünde Ahmet Haşim, Yahya Kemal, Faruk Nafiz, Dıranas, Oktay Rifat gibi şairlerin "sanatları"na değiniliyor. Şiirin ne büyük çilelerle, uğraşlarla (ve zamanla) yaratıldığını anlamak isteyen bu bölümü okusun diyorum. Ama Mutluayın söylediği gibi günümüz Türkiyesi ilk yazdığı şiiri hemen yayımlatabilen eşsiz sanatçılar cenneti...Ölümlerin Ardından bölümü, yitirdiğimiz edebiyatçılarımızın ardından yazılmış denemeleri içeriyor. Kitaptaki öteki yazılar gibi, bu denemelerin kaynağında da "sevgi" var. Kitaplarla Yaşamak, Mutluayın "yazmak" ve "okumak" üstüne görüşlerini sergileyen yazılarından oluşuyor. * * * Edebiyat eleştirmenlerinin, araştırmacılarının çoğu belirli bir dalla ilgilenirler. Çalışmalarını belirli bir dönem ya da belirli bir yazar üstüne yoğunlaştıranlar da vardır. Kimilerine ise (Memet Fuat gibi, Fethi Naci gibi) edebiyatın bütün kapıları açıktır.Rauf Mutluay da onlardan biri. Edebiyatımızın her döneminin, her türünün üstüne titizlikle eğilmiş, yorumlarını, görüşlerini tutarlı bir biçimde ekonomik, toplumsal, siyasal temellere oturtmuş bir yazar.Bunda öğretmenlik geçmişinin de payı var belki."Bende Yaşayanlar"ı okurken onun bu özelliği sık sık beliriyor. "Açıklayıcı, öğretici" denemelerinin özellikle edebiyatın ilk basamaklarına adım atan genç yazarlara son derece yararlı olacağını düşünüyorum. Dergilerdeki yüzlerce şiiri okurken şöyle düşünmeden edemiyorum. Bir dönemde şiirlerdeki asıl güzellikler, nazım zorunluluklarını iyi uygulayan bazı zanaatkarların çokluğu yüzünden göze güç çarpıyordu. Şimdi de asıl şiirlerin güzelliği, dağınık söyleşilerde sahte ustalıklar kazanmış olanların kalabalığında gene kolayca yitirilmektedir.