20.12.2020 - 03:03 | Son Güncellenme:
Ceyda Ulukaya
Son iki haftadır, kadınların taciz ve cinsel saldırı ifşalarına sosyal medya üzerinden tanık oluyoruz. Özellikle edebiyat dünyasında başlayan ve hızla diğer alanlara yayılan ifşalara hemen her gün yeni bir isim ekleniyor, tacizci listeleri uzayıp gidiyor. İfşa edenler destek gördüğü kadar hakarete de uğruyor, ifşa edilenler ise “yanlış anlaşıldım”dan “komplo”ya uzanan bir yelpazede aksini savunmakla meşgul. Peki kadınlar neden yargıya başvurmak yerine adaleti sosyal medyada arıyor? Tacize karşı hak arama yolları kapalı mı? Taciz vakalarında kadınları nasıl bir hukuki süreç bekliyor? “Kadınların maruz kaldıkları taciz ve cinsel saldırıları ifşa etmeleri bir haktır” açıklamasında bulunan İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi’nin Başkanı avukat Şükran Eroğlu’na sorduk.
“İfşa haktır” açıklamasını yapmaya neden gerek duydunuz?
Biliyorsunuz bir süredir kadınlar, uğradıkları tacizi, cinsel istismar ve saldırıyı sosyal medya üzerinden “uykuların kaçsın” diyerek açıklamaya başladı. Ancak birdenbire bu kadınlara bir saldırı da başlatıldı, özellikle de yaşanan intihar olayından sonra. Sanki intiharın suçlusu kadınlarmış gibi. İki kadın da hedef haline getirildi. Biz de ifşanın aslında bir şikayet, bir ikaz dolayısıyla bir hak olduğunu hatırlatmak üzere bu açıklamayı yaptık.
İfşa ne tür bir hak?
İfşa hukuki anlamda bir nevi şikayet, bir nevi ihtar, bir nevi ihbardır. Biz böyle nitelendiriyoruz. Birini ifşa ettiğinizde siz ona artık dur, yapma, yeter demiş oluyorsunuz. Bu yüzden de nazara alınması ve üzerinde durulması gereken bir şey. Bu kadın niye böyle bir ifşaya gerek duyar? Şunu çok iyi biliyoruz ki, kadınlar bu tür cinsel taciz olaylarını zaten çok zor dillendiriyor; çünkü çoğunlukla ben bunu ispat edemem diye düşünüyor, sözlü ya da vücudun belli noktasına dokunularak yapılan tacizi kast ediyorum. Yoksa darp, fiziksel zorlama vb olduğunda ispatı daha mümkün tabii. Dolayısıyla sadece beyanla olabilecek bir şey ve kadınlar bundan korkuyor. Özellikle de karşısında daha güçlü pozisyonda, nüfuzlu bir adam varsa. Onunla baş edemem, daha da zor durumda kalırım diyor ve bunu dillendirmekten imtina ediyor. O nedenle, kadınlar böyle bir cesaretle ortaya çıkmışsa hem onlara kulak vermemiz hem de onları yüreklendirmemiz gerekiyor.
Kadınlar neden sosyal medya gibi bir mecra üzerinden ifşada bulunuyor sizce?
Çünkü taciz olaylarında yargı maalesef yeterince duyarlı, titiz ve dikkatli davranmıyor, kadının beyanını esas almıyor. Bu yüzden birçok kadın ispat etmek gibi bir mükellefiyetle çok fazla karşı karşıya kalıyor. Ama bunun ispatı yok. İspatı çok zor. Burada kanıt, tarafların beyanıdır; çünkü tacizin başka bir kanıtı olamaz. Ancak bir kamera vb varsa kanıt sunulabilir. Bunun dışında tacizin kanıtı yok. Fakat kadınlar artık susmak da istemiyor. Bu durumda bunu ancak sosyal medya üzerinden dillendirebileceklerini düşündüler ve birbirlerini de tetiklediler.
Kadının beyanını esas almak ne anlama geliyor? Bunu, iddia sahibi sırf kadın olduğu için haklıdır anlamına çekerek sulandıranlar oldu...
Kadının beyanı esastır derken, kadının beyanı bir mahkeme hükmü, bir yargı kararı falan değil. Kadının beyanı esastır demek, bu beyana itibar et demek. Dolayısıyla etkin bir soruşturma başlat, gerekli incelemeleri yap ve bunun sonucuna göre de ciddi bir ceza ver ki, caydırıcı olsun, bu insanlar da yaptıklarının cezasız kalmayacağını öğrensin. Yoksa kadın beyanda bulundu, bu doğrudur, ver cezayı git demiyoruz. Tabii ki etkin soruşturma, adil yargılanma, bunların hepsi yargının evreleri ve olmak zorunda.
Taciz vakalarında kadınları nasıl bir hukuki süreç bekliyor? Tacize karşı hak arama yolları ne kadar açık?
Maalesef bizde hâlâ ve hâlâ tacize uğrayan kadına karşı şöyle bir düşünce var: Sen ne yaptın da o sana bunu yaptı? Dolayısıyla kadın kendisine böyle yaklaşılacağını bilerek zaten hakkını aramakta zorlanıyor. Sesini çıkaran kadınlar da yargı mekanizması ağır işlediği için çoğu zaman yarı yolda vazgeçiyorlar. Bir kısmı da devam ettirmesine rağmen görüyor ki adam tutuklanmıyor, ceza almıyor, aldığı ceza para cezasına çevriliyor. O zaman da cesaretlerini kaybediyorlar, yargıya güvenleri sarsılıyor. Özellikle taciz konusunda bu böyle.
Mevcut yasalar taciz konusunda yeterince caydırıcı değil mi? İstanbul Sözleşmesi bu konuda ne diyor?
Bir kişiyi cinsel amaçlı taciz etmenin kanundaki karşılığı 3 aydan 2 yıla kadar hapis. Fakat cezaları yorumlamada sıkıntı var. Hakimler bu tür davalarda hiçbir şekilde indirim uygulamasa, cezayı en alt sınırdan vermese, hükmün açıklanmasını geri bırakmasa, hapis cezasını para cezasına çevirmese kadınların da adalete erişimi kolaylaşacak. İstanbul Sözleşmesi’nin söylediği ise çok net: Mağduru bir kez daha mağdur etme, mağdur suçlayıcılığı yapma diyor. Bizim de bunu uygulamamız lazım. Fakat yargı mensupları ne yazık ki İstanbul Sözleşmesi’ni yeterince bilmiyor, bu yüzden de Sözleşme hükümlerini değerlendirmiyorlar. Bizler de avukatlar olarak sürekli bunu vurguluyoruz.
Peki sosyal medya üzerinden yapılan ve artık kamuoyuna mal olan bu ifşalar, ifşa olarak mı kalacak?
Şikayete bağlı suçlar olmaları nedeniyle soruşturma açılması için şikayet şartı aranıyor. Ama bence burada bir kişinin dava açması bile yeterli, diğerleri de ona dahil olabilir. Kaldı ki, bana göre, böyle bir sistem yok ama savcıların resen harekete geçmesi lazım. Ortada ciddi suçlamalar var. Keşke bu soruşturmaları kendiliklerinden başlatıp gerçeği ortaya çıkarabilseler.
“Kişinin suçu yoksa içi ferah olsun”
Taciz vakalarında karşı söylem genelde iftira oluyor. Kadının beyanı esastır ilkesinin iftira atmayı kolaylaştırabileceği yönünde bir iddia da var...
Öncelikle iftiranın nedeninin sorgulanması lazım. Bu kadar erkek varken neden bu kadın sana iftira atıyor? Senin bu kadınla nasıl bir ilişkin oldu ki sana işaret ediyor? Bir ast-üst ilişkisi mi, arkadaşlık ilişkisi mi? Durup dururken kimse kimsenin ismini söylemez. Hele hele kadın bunu söylüyorsa, sonuçlarının zaten farkında. Bunun üzerine bir de, başka mağdurlar ortaya çıkıp aynı kişi hakkında şikayette bulunuyorsa, burada problem var demektir. Yani etkin soruşturmanın bir sürü yöntemi var. Bu zor bir şey değil. Eğer kişinin bir suçu yoksa içi ferah olsun, kimse ona kalkıp iftirada bulunmaz, bulunursa da bu zaten ortaya çıkar.
Tacize uğrayan kadın ne yapmalı?
Bugün tacize uğrayan bir kadına nasıl bir yol izlemesini önerirsiniz?
Mutlaka şikayet hakkını kullanmasını ve etkin soruşturma yürütülmesi için de avukat desteği almasını öneriyorum. Mağdurlara CMK’dan direkt avukat veriliyor. Aynı şekilde Baro’ya müracaat ettiğinde de, avukat tutacak maddi gücü yoksa, Adli Yardım’dan avukat atanıyor. Şiddet söz konusuysa, maddi gücüne bakılmaksızın hemen avukat veriliyor. Dolayısıyla mutlaka şikayet haklarını kullansın ve avukatla hareket etsinler. Çünkü tek başına hareket ettiğinde kadın korkmaya başlıyor, cesareti kırılıyor, yapamayacağım deyip yarı yolda vazgeçebiliyor. Ve maalesef biz sustukça bu tacizler devam ediyor. O yüzden susmayıp mücadele etmemiz gerekiyor. Biz de Kadın Hakları Merkezi olarak 30 yıldır bu mücadeleyi veriyoruz ve her zaman kadınların yanındayız.
“Sosyal medyadan adalet aranması esef verici”
Son yıllarda sosyal medyadaki adalet arayışı ve yargılamalara etkisi birçok açıdan tartışılıyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sosyal medyanın bir tür yargı mekanizması yerine geçmesinden rahatsızım tabii ki. Bunu yapacak olan bağımsız mahkemelerdir. Sosyal medyadan adalet aranması da ayrıca üzücü; insanlar adaleti başka yerde bulamıyorlar ki mecburen bu mecralara yöneliyor ve seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Bu hepimiz adına esef verici. Yargı, adil, tarafsız ve etkin olmalı ki, insanlar yargıya güvensin ve bu mecralar yerine yargıya başvursun. Bunu sağlayacak olan da yine yargının kendisidir.