Pazar “Talihsiz bir zamanda yaşıyoruz ama...”

“Talihsiz bir zamanda yaşıyoruz ama...”

05.04.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

İstanbul Bilgi Üniversitesi hocalarından Bülent Somay, The School of Life İstanbul’da merhameti anlatacak. Somay: “Biz talihsiz bir zamanda yaşıyoruz ama bundan 30 yıl sonrası için yarılmanın derinleşmesi iyi”

“Talihsiz bir zamanda yaşıyoruz ama...”

Popüler felsefeci Alain de Botton’un 2008’de Londra’da açtığı The School of Life’ın (“Hayat Okulu”) bir şubesi de geçen yıl ekimde İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde açılmıştı. Aynı üniversitenin Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü hocalarından Bülent Somay önümüzdeki salı 19.00’da burada “merhamet” konulu bir atölye verecek. Somay’la merhamete çok ihtiyacımız olan günlerde bir araya geldik...

Haberin Devamı

Merhamet nedir?

Merhamet kelimesinde Bismillahirrahmanirrahim’deki “rahman” ve “rahim”de de olan “r, h, m” vardır. Bir bağışlamak vardır yani. Elimizde benim anlatmak istediğimi karşılayacak bir kelime olmadığı için bu kelimeyi kullanıyorum. Asıl ele almak istediğim; klasik Yunancadaki “empatheia” ve Latincedeki “compassio”. Bunlar hem acıyı hem de şiddetli duyguyu ifade eden kelimelerdir. Acımayı kullanmak istemedim çünkü onda da bir hiyerarşi var. Sokakta gördüğünüz sakat dilenciye acırsınız çünkü o sizin daha yukarda, paralı ve sağlıklı biri olduğunuzu hatırlatır. O dilenciyle aynı duyguyu paylaşmakta olduğunuza dair bir şey ifade etmez. Ben merhameti “Bu kişiyle aynı şeyi hissediyorum” diye kullanmayı öneriyorum.

Haberin Devamı

“Fıtratınızda varsa vardır, yoksa yoktur”

Neden bu konuyu seçtiniz?

Empati kelimesi son zamanlarda çok kullanılıyor. “Empati yapmak” olarak kullanılıyor ama. Bunun sahtekarlık olduğunu düşünüyorum. Empati bir ruhsal durumdur. Yapılmaz, varsa vardır, yoksa da yoktur.Bunun nörobilimde bir karşılığı var. Ayna nöronlarımız sayesinde karşımızdakinin acısını hissedebiliyoruz. Ama bu ayna nöronlar herkeste aynı miktarda yok. Sosyopatlarda hiç yok mesela. Otizmlilerdekiler hemen hemen işlevsizdir. Kadınlarda erkeklerden daha fazla var.

Bu iyi bir şey mi?

Bana sorarsanız iyi bir şey; insan türünün hiç olmazsa bir kısmının öteki ne hissediyor konusunda biraz daha fazla fikri var. Ama kadınların asker olmasının önünde bir engel. Savaş severler için kötü bir şey yani. Bunun da anne olmakla alakası var. Kadınlarda ayna nöronlar az gelişmiş olsaydı çocuklarıyla bağ kurmakta zorlanacaklardı, o kadınların çocuğu yeterli bakımı alamayıp ölecekti. Darwin’ci bir şey söylüyorum.

Empatik olmayanlar neden öyle görünmeye çalışıyor?

Çünkü böyle bir sosyal baskı var. Esma öldü diye ağlayan bir başbakanımız vardı. Aynı başbakan sonra gaz fişeğiyle vurulmuş çocuğun annesini yuhalattı.
Demek ki empatik değilmiş. Çünkü fıtratınızda varsa birine empatiyle yaklaşıp öbürüne yaklaşmamazlık edemezsiniz.

Haberin Devamı

Neden bu konuyu anlatmayı seçtiğinizi anlatıyordunuz...

Bu benim ilgilendiğim bir konu. Türkiye’de son dört-beş yıldır geldiğimiz yer, bu kavram üzerine daha çok konuşmamızı gerektiriyor. Çünkü çok ciddi bir toplumsal yarılma yaşıyoruz. O yarılmanın bir yanı öteki yanıyla bütün empatik bağlarını kaybetmek üzere. “Cumhurbaşbakanının” alperendir, polistir, askerdir dediği esnaf, camına kartopu attı diye bir insanı öldürebiliyor. Erkek cinayetlerinin artması da merhametin ne kadar dibe vurduğunu anlatıyor bize. Ben kadın cinayeti demiyorum bu arada, o tür cinayete kurban gidenler sadece kadınlar değil çünkü; translar, çocuklar da öldürülüyor. Ortak nokta, cinayeti işleyenlerin erkek olması.

“Son dört-beş yılda toplumsal yarılma arttı” diyen ben olsaydım, “Senin yaşın ancak ona yetiyor da ondan, bu ülke ne yarılmalar gördü” diyenler çıkardı mutlaka...

Doğru, gördü. Ama o yarılmalar hep darbeyle sonuçlandı. Darbeler o yarılmaları tedavi edemedi. Bugün de darbe yapacak kimse kalmadı Allah’a şükür. Şimdi yine büyük bir yarılmaya doğru gidiyoruz.
Başka ülkelerde de oluyor bu ama bizim fay hatlarımız daha fazla. Aslında bu iyi bir şey. Makyajla örterek ilerlemektense yarılmanın derinleşmesi iyidir.
O anı yaşayanlar için kötü tabii ama. Bizim için çok kötü, talihsiz bir zamanda yaşıyoruz ama 30 yıl sonrası için iyi. Bunu söyleyen merhametsiz yanım, soğuk sosyal bilimci ağzıyla konuşuyorum.

Haberin Devamı

“Kutuplaşma arttıkça empati de azalır”

Bir insanın içinde varsa vardır diyorsunuz ya, toplum için geçerli değil mi bu, bir toplumda da varsa vardır?

Toplumlarda kayma olabilir.
Bir de şu var; varsa vardır demek her zaman çok kolay değil. Varsa da olan o çok başka şeylerle rekabet eder çünkü. Toplumu ne kadar yararsanız, kutuplaştırırsanız empati etkisi de o kadar azalacaktır, merhamet duygusu ortadan kalkacaktır.

“Talihsiz bir zamanda yaşıyoruz ama...”

“Toplumda erkek cinayetlerinin artması da merhametin ne kadar dibe vurduğunu anlatıyor bize.”

“Talihsiz bir zamanda yaşıyoruz ama...”

“Özgecan Arslan’ın babasınınki merhamet değil, tevekküldü ama o da içinde kesinlikle merhamet barındırıyor.”

Haberin Devamı

“Suriyeli göçmenler konusunda tavır merhamet değil”

Bugünün merhametini Suriyeli göçmenler açısından değerlendirecek olursanız...

Suriyeli göçmenler konusunda devletin tavrı merhamet değil, acıma. Hem acıma hem de hava atma. Bu biraz çaresizlikten yapılan bir şey. Çok fazla sayıda insan geliyor. Ya ateş açacak
ya içeri alacak. İçeri aldı, şimdi Batı’ya “Bakın işte Türk misafirperverliği...
Ne kadar da merhametliyiz”i oynamaya başladı.

Toplum merhametle mi yaklaşıyor bu konuya?

Devlete dönüp “Buna nihai bir çözüm bulun” demek yerine onlar da “Biz ne kadar misafirperveriz, gelin gelin” dediler. Yukarıdan gördükleri
o havalı tavrı taklit ettiler. Şimdi canlarına tak edince de ırkçı, milliyetçi refleksle “Defolup gitsinler” diyorlar.

Özgecan olayını nasıl yorumluyorsunuz? Tepkilere bakıp “Ne merhametli toplumuz” dediniz mi?

Böyle bir olayın arkasından en çok yırtınanlar tecavüze en çok karşı olanlar değildir. O sırada öyle görünmek iyi olduğu için öyle yapanlardır. Gerçekten yaşanan şeyin acısını duyanlar önce bir yas tutar. Merhamet içinde yası taşır çünkü. Yasın yerine öfkeyi ikame ediyorsanız bu uzun vadede sizi depresif yapar. Depresifliğin yanında anksiyete de varsa başkalarına zarar verirsiniz, uçağı yere çakan pilot gibi...

Özgecan’ın babasının tavrı gerçek bir merhamet örneği miydi?

O tam olarak merhamet değil. Ama içinde kesinlikle merhameti barındırıyor. O tevekküldü... İslamiyetin bir alanı o. Allah’a vekalet vermek demek.

“İnsanlığın en zor sorusu bu, cevabını bilsem parti kurardım”

Nasıl çoğalacak peki merhamet tarafındakiler?

İnsanlığın en zor sorusu. Bilsem partimi kurar, seçimlere girerdim.Çoğalalım diye kendini feda etmek çok iyi bir yol değil bir kere. Gandhi’nin nasıl çoğaldığına bakmak lazım belki. Ben pasif direnişin bugünün dünyasında her şeyi kazanacağına inanmıyorum ama ondan öğreneceğimiz şeyler var. Lenin’den de, Che’den de... Ama Che’den öğrendiğimizi Adalet Sarayı basıp savcı öldürerek uygulamamalıyız. 1850’de Fransa’da seçim oldu. Napolyon Bonaparte’ın yeğeni olduğunu iddia eden Louis Bonaparte’ı cumhurbaşkanı seçtiler. O da 1851’de ben imparatorum deyip meclisi kapattı. Bir sosyalist milletvekili olan Godin tek başına Paris sokaklarında bir barikat kurdu, eline bir tüfek aldı. “Bu mecliste bulunmak benim hakkım çünkü ben seçildim, beni buradan indiremezsiniz” dedi. Tek başına bütün bir birliğe direndi, öldürüldü. Kendimizi feda edeceksek böyle edelim. İyi empati örneğini Gezi’de gördük. Dini düşman olarak gören solcular, antikapitalist Müslümanlar namaz kılarken gelip başlarında nöbet tuttu. Empatiyi ancak böyle bir ortamda kurabiliriz. Gezi’den sonraki Onur Yürüyüşü’ne katıldım. Dünyadaki en büyük onur yürüyüşlerinden biriydi. Oradaki empati çok önemliyidi. Daha önce de heteroseksüeller katılırdı ama “Bizden daha zor durumdaki insanlara hamilik yapıyoruz” havasında gelirlerdi. Translar bu duruma çok sinirlenirdi.
O yürüyüşte öyle olmadı.