Pazar Tansiyonu yüksek şarkıların bestecisi

Tansiyonu yüksek şarkıların bestecisi

24.06.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Tahsin İncirci'nin caz piyanisti Wolfgang Köhler'le beraber oluşturduğu Duo Divan projesi kısa bir süre önce filizlendi ve ilk albüm geçtiğimiz günlerde yayımlandı

Tansiyonu yüksek şarkıların bestecisi

MÜZİK Yanındaki dostuyla ziyaret ettikleri Cağaloğlu Hamamı'nın görevlisi kaseti teybe takınca inlemeye başladı hamam bahçesi: "Safları sıklaştırın çocuklar, bu kavga faşizme karşı, bu kavga hürriyet kavgasıdır." Az sonra gelen hamamın sahibi söyle diyordu Tahsin İncirci'ye: "Bu çok güzel bir müzik ama biraz tansiyonu yüksek değil mi?"Çok hoşuna gitti bu laf mücadeleci besteci ve müzisyenin. Adının yıllardır aranan eksik sıfatı da bulunmuş oldu: Tansiyonu yüksek şarkıların bestecisi. Yıllar sonra tekrar gelmişti İstanbul'a. Yaşam boyu sürdürdüğü mücadelenin sayısız anısını bıraktığı şehrin kalabalık caddelerinden birinde dolanırken tesadüfen ilişiyor gözü tezgaha. Siyaset rüzgarlarının sert estiği günlerde elden ele çoğalan, içinde yoksulluğu barındıran evlerin kireç boyalı duvarlarında yankılanan kasetini görmüştü tezgahın üzerinde. Tereddütsüz aldı ve heyecanla cebine koydu. Uzun süredir Berlin'de yaşıyor tansiyonu yüksek şarkıların bestecisi, kemancı Tahsin İncirci; Avrupa klasik ve caz müzik camiasından gördüğü büyük saygınlıkla birlikte. Oysa bunun yüzde birini bile görememişti doğup büyüdüğü memleketinde. İncirci'nin caz piyanisti Wolfgang Köhler'le beraber oluşturduğu Duo Divan projesi bundan kısa bir süre önce filizlendi ve ilk albüm geçtiğimiz günlerde Kalan Müzik'ten yayımlandı. Türk müziği ve cazın doğaçlamaya müsait yapıları üzerine inşa ediliyor Duo Divan albümü. "Türk caz" olarak nitelenen kısa Anadolu halk müziği ezgileri, piyano ve kemanın doğaçlamaları eşliğinde selvi gibi boy veriyor.Koma olgusu belirgin geleneksel ezgiler, solo malzemesi olarak sunulduğu piyanonun tuşlarında armonik ve ritmik unsurlar olarak icra ediliyor. Özgün ve melodik eklemeler için kemana gün doğuyor. Lütfi Ömer Akad filmlerinin havası dolanıyor bestelerde. Hüznün ve neşenin iç içe geçtiği melodilerde, Anadolu insanının dramı ve kıvancı bir arada sunuluyor. "Susuz Yaz"dan "Selvi Boylum Al Yazmalım"a, "Gelin"den "Sevmek Zamanı"na; hafızamızda resmigeçit yapıyor sinemanın siyah-beyaz yıllarının toplumcu gerçekçi kareleri. Kentli kimliği ile buluşan Anadolululuk geçmişi, tek sesliliğin çok sesliliğe geçiş köprülerini atıyor. Şarkılarının yasaklı olduğu 1980'li yıllarda, adı da yasaklanmıştı adeta İncirci'nin. Neşet Ertaş'tan Selda'ya, Ahmet Kaya'dan Rahmi Saltuk'a, Ruhi Su'dan Yüksel Özkasap'a herkes İncirci'nin bestelerini seslendiriyor, bu yorumlar için telif ücreti ödeniyor, buna karşın biraz bilinçsizlik, biraz hafıza kaybı, biraz da plak şirketlerinin özensizliğiyle, İncirci adı albüm kapaklarına yazılmıyordu. Bunun yerine "anonim" ibaresi yapıştırılıyordu. Neyse ki, MESAM Teknik Bilim Kurulu toplanan belgeler sonucu, albümlerde kullanılan "Deli Kuş" ve "El Kapıları" şarkılarının müziğinin İncirci'ye ait olduğuna karar verdi. "Türk caz" denen Anadolu ezgileri Türkiye'nin seçim öncesinde siyaset sahnesinin tansiyonu yine çok yüksek. Mamafih, muhtemelen palavrayı fazla sıkacak olanın galebe çalacağı bu seçim öncesinde siyasiler, tansiyonu, reytingi yüksek türkücüler, magazini zengin popçular, madalyası fazla sporcular ve podyumu geniş mankenler üzerinden tutuyor. Geçin topçusunu popçusunu. Mangalda külün kalmadığı toplumda tansiyonu düşenler, tansiyonu yüksek şarkıların bestecisi Tahsin İncirci'yi özlüyor. Seçim öncesinde onu çok özlüyoruz Zonguldak'ın Devrek ilçesinde ilkokulu bitiren küçük Tahsin İncirci'ye eşitsizliklere karşı sessiz kalmama tohumunu iki idealist enstitü öğretmeni, Necati Seçkin ve Veli Aşan ekmişti. Keman üzerinden yüklenen yaşama amacı, genç İncirci'yi Ekrem Zeki Ün, Ulvi Cemal Erkin ve Eduard Zuckmayer gibi büyüklerin yanında çırak yapmaya yetti. Avrupa tedrisatından geçmesinin ardından yıldızı parlayan bu genç yetenek, Amerikan emperyalizminin Vietnam hurucuna karşı "Berlin'de bildiri dağıtmış" diye jurnallenince, çareyi askere gitmekte buluyor. Dönüşte İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası'nda iki yıl çalışan genç İncirci, tahsilini gerçekleştirdiği Berlin'e dönüyor ve "Türk Ezgileri Üzerine 23 Keman Düosu" adlı kitabını yayımlıyor. İncirci'nin 1972'de kurduğu Berlin Türk İşçi Korosu, iki yıl sonra çıkardığı "İşçi Şarkı ve Marşları" adlı plakta ilk kez "Enternasyonal"in Türkçesini, Nâzım Hikmet'in sözleriyle "TKP Marşı"nı, "Avanti Popolo", "Venceremos" gibi şarkıların yanı sıra kendine ait direniş şarkılarını seslendirmişti. "Kerem Gibi", "Adiloş Bebenin Ninnisi", "Onbeşler" geldi ardından. "Sakıncalı" idi bu şarkılar ve partili insanlar tarafından kasetten kasete çoğaltılarak paylaşılıyordu. İlk kez bir 45'likte "Türkiye İşçi Sınıfına Selam" ve "El Kapıları" söylendi. Bu şarkılar şimdilerin eller havaya naraları atan meydan palyaçolarının tersine, on binler tarafından çalınıp söylenerek paylaşılıyordu. 12 Eylül sonrasında Sümeyra'nın solist olarak katıldığı "Barış ve Gurbet Türküleri" ile devam ediyor İncirci müzik kariyerine. Memleketinin acılarla ve tüketimle yoğrulduğu yılları çalışarak geçiriyor. Son olarak Almanya'nın iyi bilinen caz piyanisti Wolfgang Köhler ile tanışarak geleneksel şarkıları yorumluyor. Yaşamaktan bahseden "sakıncalı şarkılar"