Pazar “Televizyonu arada kapatın”

“Televizyonu arada kapatın”

16.02.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Öykü Karayel ve Engin Hepileri “Katil Joe” için sahnede. Aynı zamanda birer televizyon yıldızı olan ikilinin oyunu, televizyonun olumsuz etkilerine de değiniyor. Hepileri: “Televizyonu arada kapat ki neyin senin istediğin, neyin sistemin istediği olduğunu ayırabil”

“Televizyonu arada kapatın”

Engin Hepileri 15 yıl Kenter Tiyatrosu için çalıştıktan sonra artık kendi kanatlarıyla uçmaya karar verdi. Hocası Yıldız Kenter’in “Yolun açık olsun” temennisini kanatlarının altına rüzgar yaptı, Tiyatro.İN’i kurdu, “Katil Joe”yu sahnelemeye başladı. Tracy Letts’in 1993’te yazdığı bir kara komedi olan oyun, kan bağının aile olmaya yetmediği bir durumu anlatıyor. Güçlü bir popüler kültür eleştirisi olma özelliği taşıyan metin, televizyonun hayatımızdaki yıkıcı etkilerini eleştiriyor. Aynı zamanda iki televizyon yıldızı olan Öykü Karayel ve Engin Hepileri’yle oyunun sahnelendiği Moda Sahnesi’nde buluştuk.

Nereden tanışıyorsunuz?

Öykü Karayel: Söyleyeyim mi hocalık yaptığını?
Engin Hepileri: Ben sana denk geldim mi ya?
Öykü K.: Gelmedin.
Ama bir derse girmiştin sanki, bak biraz hatırlıyorum.

Haberin Devamı

Nasıl bir hoca olarak bilinirdi?

Öykü K.: Ben oyuncu olarak gördüm onu daha çok. Kenter oyuncuları genellikle İstanbul Devlet Konservatuvarı’ndan oluyordu. Yıldız Hoca (Kenter) orada ders verdiği için...
Engin H.: Yüksek lisansımı yapıyordum o sırada. Hoca’nın asistanlığını da yapıyordum.
Okulun o konservatif yapısından ötürü herkes birbirini biraz tanır zaten.

“Dört yıldır başka şey konuşmuyorum”

Nasıl bir araya geldiniz?


Öykü K.: Engin’in bu oyunu çıkarmak istediğini hep duyuyordum.
Engin H.: Dört yıldır bundan başka şey konuşmadığım için... Hep de “Keşke Dottie’yi Öykü oynasa” derdim.

Bundan önceki oyununuz “Güzel Şeyler Bizim Tarafta”yla çok iyi yorumlar aldınız. Yeni oyuna karar verirken bu bir baskı yarattı mı?

Öykü K.: Yaratmadı dersem yalan olur. Çok içime sinen bir rolle çıktım
ilk kez sahneye. Ama her zaman öyle olmayacağını biliyordum. İçime sinmeyen şeyleri yapmamaya çalışıyorum zaten ama bu oyunla çalışma aşamasında da bazı şeylerin değişebildiğini anladım.

Haberin Devamı

“Katil Joe”dan bahsedelim...

Engin H.: Sert bir kara komedi. Televizyona, uyuşturucuya, paraya, ensest ilişkilere göndermeleri var.
Alt tabakadan bir Amerikan ailesinin var olma çabasını anlatıyor. Neden böyle bir aileden bahsetmek istedin, kafayı mı yedin diyecek olursan...

“Televizyonu beni uyuşturması için kullanıyorum”

Kafayı mı yedin kısmı dışında tam da bunu soracaktım...

Engin H.: Çünkü Amerika’nın çok etkisindeyiz. Oyunun söylediği şey şu: Televizyonu kullan ama aracın olsun, amacın olmasın. Arada bir kapat. Kapat ki neyin senin istediğin, neyin onun istediği olduğunu ayırabil...

Klişe tabirle “iddialı sahneler” var oyunda. Video da olsa iddialı sevişme sahneleri görüyoruz.
Bire bir mi uyarlandı?


Engin H.: Hayır, belki yönetmenimizin algısıyla yumuşatıldı. Yani şöyle; orada çok tanınan biriyle ilgili espriyi çıkardık ama metnin etkili sahnelerinden hiç vazgeçmedik.

Televizyonda bir gay, biseksüel karaktere bile tahammül edilemiyor, bu özellikler arka plana atılıyor. “İntikam”da canlandırdığınız karaktere yapıldığı gibi. Ama tiyatroda enseste gönderme bile sorun olmuyor. Tam da bu yüzden mi gitmeliyiz tiyatroya?

Engin H.: Aynen öyle. Televizyonda “toplumun geneli” yakalanmaya çalışılıyor. Ama kime göre, neye göre genel? Tiyatroda ise gerçekten söylemek istediğin şeyi söylüyorsun.

Haberin Devamı

Televizyon izleyicisine hangi noktalarda kızıyorsunuz?

Engin H.: Seçici olmadığı için kızıyorum ben.
Öykü K.: Bir şekilde alıcısı olduğu için devam ediyor bu sistem. Üç saat dizi seyretmekten sıkılmıyor insanlar.

Siz televizyon izliyor musunuz?

Öykü K.: Hiçbir şey düşünmek istemediğimde beni uyuşturması için kullanıyorum. Yemek programları izliyorum saatlerce.
Engin H.: Benim için de öyle. Ben spor seyrediyorum daha çok.

Uyuşturulmak için televizyonu açmak tam da oyunun eleştirdiği şey değil mi peki?

Engin H.: Hayır, bilinçli bir kontrolden bahsediyor orada bence.
Öykü K.: Evet. Mesela annemle babam üniversite mezunu, kitap okuyan, 9-6 çalışan iki insan. Televizyon eve gelindiğinde şak diye açılır ve bir saat hiçbir şey yapmadan izlenir. Rahatlamak için kullanılır ama süresi vardır, bitince kapatılır.
Engin H.: Normalde hep yatana kadar açık... Kitap okunmuyor, sohbet edilmiyor. Bence büyükler
için de “Televizyonu kapatma vakti” uyarısı olmalı.

Haberin Devamı

“Senaryoyu 8’de veriyor, 9’da oyna diyor”

Televizyonda olmak ne hissettiriyor size?

Öykü K.: Televizyon benim bir şeyler yapayım diye ölüp bittiğim bir yer değil. O kadar hızlı bir dünya ki... Bir hafta 120 sayfa çekiyorsunuz. Senaryoda beğendiğiniz sahneleri oynamaktan o anda keyif alıyorsunuz o kadar. O sahneler de olmasa hiç yapılacak şey değil. Sadece para için hele, asla!
Engin H.: Gece 2’de eve gidiyorsun. Sabah 8’de sete çağırıyor. Senaryoyu 8’de veriyor, 9’da “Oyna” diyor. Marangoza masa yap ama çivi kullanma demek gibi bir şey bu.
O yüzden yapım şirketlerimizi seçerken özenli olmak zorundayız.

Öykü Hanım sizin televizyondaki performansınız başta eleştiri almıştı...
Öykü K.: Evet, ikisi de oyunculuk gibi görünüyor ama şartlar çok değiştiriyor; tiyatroda bir şeye başlayıp bitiriyorsunuz. O, o günlük performansınız oluyor. Ama televizyon öyle değil. O koşullara alışmak enterasandı benim için.

Haberin Devamı

“Jamie Oliver’ın imparatorluğu beni sinir ediyor”

Nasıl geçiyor günleriniz?

Engin H.: Benim bu ara üst üste geldi; dizi, iki oyun, film... Son bir aydır üç saat uyuyorum.

Çalışmasanız ne yaparsınız şimdi?

Engin H.: Yurt dışına tatile giderim. Londra’da birkaç oyun izlerim. Sonra kayağa giderim.
Öykü K.: Kayak mı yapıyorsun sen?
Engin H.: Manyağıyım. Profesyonel de kaydım çocukken. Kartalkaya’ya, Uludağ’a, Kartepe’ye gidiyorum genelde.
Öykü K.: Ben bir kere Davos’ta kaymaya kalktım. “Yapamayacağım” dedim ve indim.
Engin H.: Zirveden hiç durmadan en aşağı inmek,
nefes nefese kalmış olmak,
o haz... İnanılmaz bir şey.

“Daha çok evciyim”

Siz de dalıyorsunuz...

Öykü K.: Evet, dalışı bitirdikten sonra yaşanan o rahatlığı çok seviyorum ben de...

Sahneden indikten sonra yaşanana benzer bir his mi bu?

Öykü K.: Evet, iyi bir performanstan sonra da o adrenalin patlaması yaşanıyor.

Siz neler yapıyorsunuz çalışmak dışında? Gece çıkıyor musunuz mesela?

Öykü K.: Arkadaşlarım tutup çıkartırsa... Bazen insanın dışarı çıkıp, içip eğlenesi geliyor ama daha çok evciyimdir.

Yemek programı izliyorum dediniz, hangilerini mesela?

Öykü K.: Jamie Oliver’ı çok izlerdim. “Naked Chef” döneminde özellikle... O da artık biraz sinir etmeye başladı beni. Bir imparatorluk kurdu resmen. O da beni rahatsız ediyor.

“Burnu gördüler, tamam bu dediler herhalde”

Bunca zamandan sonra Kenter Tiyatrosu’ndan ayrılıp kendi tiyatronuzu kurma, bir anlamda kendi kanatlarınızla uçma kararını nasıl aldınız? Zor oldu mu?

Engin H.: Olmadı. Bu oyun
uzun zamandır elimdeydi. Kenter Tiyatrosu’nda mı yapılır, dışarıda mı yapılır diye düşünüyordum hep. Fikir tiyatro kurmak değil, “Katil Joe”nun sahnelenmesini sağlamaktı.

Neden Kenter Tiyatrosu’nda yapılamadı?

Engin H.: Bilmem, oradaki yönetim değişti, Yıldız Hoca geri plana çekilmek istedi. Ben de artık evden ayrılan üniversite öğrencisi havasında
kendi evime çıktım.

Nasıl bir tepki verdi Yıldız Kenter?

Engin H.: “Yolun açık olsun, bir ihtiyacın olursa söyle” dedi. Ben de aynı durumdayım; gel derse, giderim.

Kazım Koyuncu’nun hayatının anlatıldığı filmde onu oynayacaksınız. Nasıl geldi bu teklif?

Engin H.: Burnu gördüler, “Tamam bu” dediler herhalde. İyi bir buluşma oldu bence.

Nasıl hazırlanıyorsunuz role?

Engin H.: Çekimler bu ay başlayacak. Şarkılarını dinliyorum. Belgesellerini, konserlerini izliyorum. Kendimi ona ve fikrine yaklaştırma çabasındayım. Onu taklit etmeyeceğim. Kazım’ın fikriyle, dünya görüşüyle, dünyaya bırakmak istedikleriyle ilgileniyorum daha çok.

Sizin de bir dizi için adınız geçiyor haberlerde...

Öykü K.: Şimdilik konuştuğum bir dizi yok. Bu sene dinlenme senesi.