Pazar Türkiye’nin “Vajina Monologları”

Türkiye’nin “Vajina Monologları”

18.05.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:

Kadınların anlattığı kendi cinsellik hikayelerinden oluşan “İşte Böyle Güzelim”in yazarlarından Hülya Adak: “Bu kitabın altın günlerinde okunmasını isterim”

Türkiye’nin “Vajina Monologları”

Sabancı Üniversitesi’nde çalışan iki cesur akademisyen: Edebiyat hocası Hülya Adak ve antropolog Ayşe Gül Altınay. Eve Ensler‘in 200 kadınla cinsellikleri üzerine yaptığı röportajlardan oluşan, daha sonra çok sayıda kadının hayatını dönüştürerek bir feminist hareket halini alan “Vajina Monologları“nı okuyor her ikisi de farklı zamanlarda.  2002’de çok özel bir projeye başlamaya karar veriyorlar; yanlarına aynı üniversiteden mezun Esin Düzel ve Nilgün Bayraktar‘ı da alarak... Kadınların cinsellikleriyle tanışmaları, barışmaları ve haz almaları üzerinden güçlenmeleri fikri bu projenin en temel ilham kaynağı oluyor. Tıpkı “Vajina Monologları”nda olduğu gibi kadınlarla cinselliklerini konuşmaya karar veriyorlar. İşe kendi hikayelerinden  başlıyorlar. Sonra her biri, Türkiye’nin farklı yerlerindeki farklı sosyal sınıflardan ve yaşlardan kadınlarla görüşmeler yapıyor.
Kadınların anlattığı kendi cinsellik hikayelerini içeren bu görüşmelerin “rumuz kullanılarak” yazıya dökülmüş metni geçen hafta Sel Yayıncılık’tan “İşte Böyle Güzelim” adıyla çıktı.
Kitap üzerine konuştuğumuz proje koordinatörleri  Adak ve Altınay’ın asıl amacı, bu kitaptaki öykülerin amatör okumalarla ve okuma tiyatrosu yoluyla diğer kadınlara ilham, umut ve cesaret vermesi; onlara hikayelerinin ve kendilerinin önemli olduğunu hissettirmesi  ve tabii dönüşmelerine yardımcı olması.
Onlar mütevazı davranıyor ama bu kitap, hak ettiği ilgiliyi görürse “Türkiye’nin Vajina Monologları” olmaya aday. Belki de ta kendisi...

Haberin Devamı

Altı yıl içinde cinsellikleri üzerine konuştuğunuz  50’den fazla kadının hikayesini, okuma grupları düzenleyerek başka kadınlarla paylaştınız. Bu okumalarda neler gözlemlediniz?
Ayşe Gül Altınay:
Yaptığımız okumalarda birçok kadın daha önceden önemsiz olduğunu düşündüğü hikayesinin önemini fark ettiğini söyledi bize.  Dinlediklerini kendi hikayeleriyle özdeşleştirenler oldu. Cinselliğimizle, bedenimizle ilgili yaşadığımız herhangi bir şeyi birbirimizle paylaşmak bizi güçlendirmeye başlıyor. Çok kadın, okumadan sonra “Ben şimdi hikayemi yazmak, birine anlatmak istiyorum” dedi. Yani öyle bir itici gücü oluyor bu hikayeleri okumanın veya dinlemenin.

Kitapta birbirlerine duydukları “lezbiyen aşk”ı anlattığı halde, adını koyamayan Ağlama ve Gülüm, bu çalışmadan sonra durumlarını fark etti mi?
Hülya A.:
Bir kere sosyal olarak heteroseksüel yetiştirilmiş, başörtülü iki kadındı Ağlama ve Gülüm.  Belli ki evlendirilecekler ya da kendileri evliliği seçecek; ama böyle de bir şey yaşıyorlardı. Bu şartlar altında yaşadıkları şeye isim koymaları çok zor.  

Bu çalışmayı tamamladıktan sonra kadın sorununda asıl nirengi noktası cinsellikmiş diye düşündüğünüz oldu mu?
Ayşe G.A.:
  Cinsel taciz cinsellikle doğrudan ilişkili. Namus cinayetleri öyle.  Bekaret tartışmaları da... Dolayısıyla bir yandan  kadın sorununun çok merkezinde olan bir kavramdan bahsediyoruz. Bir yandan da adı konarak bütün boyutlarıyla cinselliğin politikasının yapıldığını söylemek mümkün değil. Son yıllarda daha fazla ilgi görmeye başladıysa da yapılması gereken çok şey var.

Peki erkeklerle ilgili ne düşünüyorsunuz? Eşitlik söylemi içinde olan erkekler bile kadının cinsel özgürlüğü üzerine pek konuşmaz.
Ayşe G.A.:
Bence erkekler kendi cinselliklerini de konuşamıyor. Sadece gol atma, bir skor anlayışı ve güç ile ilişkisi  üzerinden bakıyorlar. Onların da aslında cinselliğe dair konuşması gereken çok şey var.
Hülya A.: Böyle bir proje erkekler için de yapılmalı. Dillendirememek onların da sorunu.

“Kitabın genişletilmiş halinin basılmasını istiyoruz”

Kitabınız için “Türkiye’nin Vajina Monologları” demek mümkün mü?
Ayşe G.A.:
Öyle bir iddiamız yok.
Hülya A.: “Vajina Monologları”nın başarısını düşünürsek aslında evet çok iddialı bir tanım olur bu. 35 ülkede, o dillere çevrilerek sahnelendi. Ama tabii umarım bizim çalışmamızın da öyle bir şansı olur.

“Vajina Monologları” ile “İşte Böyle Güzelim...” arasındaki fark nedir?
Hülya A.:
Eve Ensler’in projesinde vajinalarla ilgili çeşitli soruları vardı. İşte vajinanız konuşsaydı ne derdi, ne renk olurdu, ne giyerdi vs. Bizim çalışmamızda böyle standart sorular yok. Biz cinsellik size ne çağrıştırıyorsa onu konuşalım dedik. 

Kitabın devamı gelecek mi? 
Hülya A.:
Bu kitabın genişletilmiş halinin basılmasını istiyoruz. Ama farklı hikayelerle devam etmek de çok hoş olur.  

“Projeyi herkes sahiplensin”


Kitapla ilgili söylemek istediğiniz şeyler var mı?
Hülya A.:
Her anlamda yaygınlaşmasını istiyoruz. Bizden çıkması en büyük hayalimiz. Herkes sahiplensin bu projeyi... Sözgelimi bir grup psikolog toplanıp tartışsın bu kitabı; kadınlar dinlesin.  Sonra altın günlerinde okunsun kitap. Öğretmenler gruplar halinde buluştuklarında bu kitaptan okumalar yapsın...
Ayşe G.A.: Taşeron firmalarda çalışan kadınlarla bir okuma yapmak istiyoruz. Feminist gazetecilerle bir okuma projemiz var. 
Hülya A.: Temizlik işçilerinin, hastabakıcıların hikayeleri var bu kitapta; onlarla da okumalar düşünüyoruz. Her kesimden kadına hitap etmek istiyoruz.  Yazarlar da olur ev kadınları da.

Bu paylaşımın bir adım sonrası için ne öngörüyorsunuz?
Ayşe G.A.:
Bir adım sonrasında bireysel olarak herkes, kendi yaşadığı şeyi dönüştürmeye çalışacak. O dönüşümler tek başına çok zor. Bazen psikolog yardımı da gerekebilir ama bence kadınlar kendilerinden ve birbirlerinden destek ve güç alabilir. Kadın dostlukları burada çok önemli ya da küçük kadın grupları. Hem bireysel dönüşümler için hem de birlikte yaşayacağımız dönüşümler için.

Haberin Devamı

Türkiye’nin “Vajina Monologları”
Kitaptan hikayeler...
Sibel (45, doktor)
“Altı yıl tıp okumama rağmen, orgazmı cinsel ilişkinin adı sanıyordum”...

Ben aslında cinsel ilişkinin adının orgazm olduğunu zannediyordum. Ve cinsel ilişkiden zevk alınabileceğini hiç hayal etmiyordum. Bu işten sadece erkekler zevk alır, diye düşünürdüm. Neden? Çünkü bunlar hiç konuşulmayan şeylerdi. Ben de eğitim hayatımda, altı sene tıp eğitimi almış olmama rağmen, bu konularda hiçbir şey öğrenmedim... Ki ben tıp fakültesini bitirmiştim, düşünün artık!

Sinem (34, seks işçisi)
“Erkek bedenine sekiz yıl dayanabildim, sevgilimin ailesi beni heteroseksüel bir kadın olarak biliyor”...

Muş’ta öğretmenim. Tırnaklarım uzun cilalı. Topuklu erkek ayakkabılarım var. Takım elbiselerim Zeki Müren’in sahne kıyafetleri gibi. Çiçekler filan var üzerimde. Müfettiş geldi şaşırdı yani. Sanki Maksim’de sahneye çıkacakmışım gibi... Çok tepki almaya başladım. Engelleyemiyorsun. Yani belli bir süre sonra. Ay diyorsun yeter. 8 sene dayandığım erkek bedenimle devam edemeyeceğime karar verdim. İstifa ettim. Geri döndüm.
9 yıldır bir ilişkim var... Ailesi beni heteroseksüel bir kadın biliyor zaten. 

İrem (35, temizlik işçisi)
“Gözümü kapatıyorum, ağlayarak kocama karılık yapıyorum. Ne hali varsa görsün”
Cinsellik konusunda çok dayak yemişimdir. Yatmıyordum, içimden gelmiyordu, yatmıyordum... İlle ki de onun dediği olcek, o aklına düştü mü yapacak... Yatakta dövdü, işte “yatmıyorsun benimle” falan diye... Bahçeye de fasulye ekmişim, işte fasulyelerin arasında girmişim. Sen gel baltanın sapını al sırtıma indir... Yenge görüyor camdan. Geldi bunun bir yüzüne tükürdü... Dedi, “kızım kapat gözlerini ver gitsin yani. Nalet olsun. Yapacak bir şey yok. Ya ayrılacaksın  ya da ona karılık yapacaksın.” Yani o günden bu güne de aynı dediğini yapıyorum. Kapatıyorum gözümü, ağlıyorum, ne halin varsa gör...  İşte böyle güzelim...