Pazar Ümit’le ilişkimiz bana tapınmasıyla başladı

Ümit’le ilişkimiz bana tapınmasıyla başladı

18.12.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:

Bir evde dört kişi hayatlarının en berbat saatlerini geçirir. Bir bebek ölmüştür ve dördü de bir şekilde karışır bu trajik hikayeye.

Ümit’le ilişkimiz bana tapınmasıyla başladı

Ümit Ünal’ın yeni filmi “Nar”ı iki cümlede özetlersem, hikaye bu. Başrollerde Serra Yılmaz, İrem Altuğ, İdil Fırat ve Erdem Akakçe var.
İçinde dünya kadar şaşırtma ve trük var. Bu yüzden üzerinde konuşmak, ince bir ipte cambazlık yapmaya benziyor. Filmin ekibiyle söyleşi için buluştuğumuzda, sırları ifşa etmemek için verecekleri her cevabı ölçüp
biçtiler (Erdem Akakçe başka bir çekimi olduğu için bu buluşmaya katılamadı).
“Nar” inandıklarımızın nasıl bir anda gözümüzün önünde parça parça olabileceğini anlatıyor. “Ben eminim o yapmaz”, “Asla böyle demez” gibi büyük büyük lafların altında kalmanın ne kadar kolay olduğunu. “Hayatın ne kadar da zor olduğu” klişesinin arkasına sığınıp bir ölüm fermanının altına imza atılabileceğini...


“Nar” derin bir hayal kırıklığı üzerine bir film. Size bu senaryoyu yazdıran benzer bir tecrübe mi oldu?
Ümit Ünal: Herkesin hayatında böyle şeyler vardır, en az bir kere böyle büyük bir hayal kırıklığı yaşamayan yoktur. Tanıdığınızı sandığınız bir insanın içinden yabancı biri çıkıverir. Ama bu filmde böyle çok kişisel bir hikayeden yola çıkmış değilim. Benim için mühim olan, arkasındaki toplumsal mesele. Evet, bir evin içinde dört kişinin hikayesini anlatıyorum. O daracık evden bakarak aslında günümüz Türkiye’sine dair bir şeyler söylemeye çalıştım.

Sizin de filmdeki Deniz gibi “Onu çok iyi tanıyorum” deyip çuvalladığınız oldu mu?
Serra Yılmaz: Bu cümle beni hep çok güldürür. İnsanların hep oldukları gibi kalacağını sanıyoruz. İnsanlar değişiyor. Mesela benim babam makyaj sevmezdi, sade kadınları sever diye bir efsane vardı. 50 yaşına geldiğinde yaşının yarısı kadar yaşta, gayet makyajlı, sofistike biriyle evlendi. Aşk söz konusu olduğunda bu kanaatler hep boşa çıkar. Biz de kendi kendimizi teskin etmek için böyle laflar ederiz.

Başınıza böyle bir şey geldi mi?
Serra Yılmaz: Bu anlamda hayır. Ama tabii ki düş kırıklığına uğradım.
İrem Altuğ: Benim başıma geldi maalesef. Hayat değiştikçe insanlar da değişiyor. Çok eski bir arkadaşımın affedemeyeceğim bir şeyiyle karşılaştım. Yıllar geçti ama hâlâ sorgularım. Bir anda kafamdaki dostluk kavramı, güven, paylaşmak hepsi titredi. Bu filmde de çok net görüyorsunuz, o kabuk bir yerde çatlıyor. Hiçbir şeyin gözüktüğü gibi olmadığı ortaya çıkıyor.

‘Kendi küçük derdi büyük film’

Tek mekanda, küçük bütçeli filmler çektiniz üst üste. Koşullar gereği mi, tercih mi?
Ümit Ü.: Kesinlikle bir tercih. Daha önce “Dokuz” ve “Ara” vardı. “Nar” onları tamamlamayan bir üçleme oldu. Ben büyük bir film yerine tamamen anlatmak istediğim meseleye odaklanabileceğim, kimseye hesap vermeden, büyük bütçe aramadan bir film yapmak istiyorum. Hal böyleyken de tek mekan ve az oyuncu seçeneğine gidiyorum. “Nar” da kendi küçük ama dertleri büyük bir film.

“Nar” için gerilim filmi denebilir mi?
Ümit Ü.: Neredeyse gerilim gibi başlıyor. Ama istediğim, seyircinin filmden çıktıktan sonra günümüz Türkiye’sinin ne hale geldiğini bir parça düşünmesi... Gerilim eğlencenin bir parçası, ben de seyircinin ilgisini çekmek için gerekenleri yaptım ama asıl amacım bu.

‘Aynı saatte başlayıp bitirdik’

Size “Bu filmde varım” dedirten ne oldu?
İrem A.: İlk başta tabii ki Ümit Ünal.
Ümit Ü.: İrem beş-altı yıl önce Amerika’dan geldiğinde beni arayıp “Bir proje olursa çalışmak isterim” demişti zaten.
İdil Fırat: İrem gibi bana da Ümit’in ismini duymak yetti. Senaryo da çok sağlam. Çok ince ince işlenmiş. Üstüne atladım diyebilirim.
Serra Y.: Ben de oynadığım karakteri çok sevdim. Asuman, adaletin işlemediği yerde kendine göre bir yol arıyor. Çok güncel bir konu, büyük bir adaletsizlik döneminden geçiyoruz. “Adalet uygulanmıyor” deyince arkasından “Ben cezalandırayım” geliyor.

Neredeyse gerçek zamanda geçen bir film “Nar”. 15 günde çektiniz. Oyuncu için ardı ardına iki dakikayı farklı günlerde oynamak zorlayıcı değil mi?
İrem A.: Senaryoyu izlediğiniz sırayla çektik, o devamlılık konusunda işimizi kolaylaştırdı. Bir de hiç ara vermeden çalıştık. Her gün aynı saatte başladık sete, aynı saatte bitirdik.
Ümit Ü.: “Dokuz” ve “Ara”da kurgu çok ön plandaydı. Zaman sıçramaları vardı. Bu filmin zorluğu, birkaç saat içinde geçmesi. Yönetmen olarak hem tansiyonu korumak hem de zamanın geçisini anlatmak zordu. Ama oldu galiba.
Serra Y.: Kısıtlı bir çalışma zamanımızın olmasına karşın çok rahat çalıştık. n



“Altın Portakal’da basiretsiz bir jüri vardı”

“Nar” Altın Portakal’da yalnızca Jüri Özel Ödülü alınca büyük bir tepki gösterdiniz. Üzerinden aylar geçti, tepkinizde bir değişiklik var mı?
Ümit Ü.: Kızgınlığım geçmedi. Yönetmenler de sonuçta dünyanın en sağlıklı insanları değil. Çok sağlıklı olsak bu işi yapmayız zaten. Benim tanıdığım bütün yönetmenler benzer tepkiler verirdi, eminim. Kötü iş yaptığım zaman bunu biliyorum. Bazı yönetmenler bilmiyor ve çirkeflik ediyorlar. Ama burada öyle bir şey söz konusu değil. Antalya’da basiretsiz bir jüri vardı.

Sizin için bu ödül ne kadar önemliydi?
Ümit Ü.: Bugüne kadar çok sayıda ödül aldım. Başka bir festivalde ödül aldıysanız Antalya’ya katılamıyorsunuz. Ödüllü filmlerim oraya katılamadı. Orada ödül almanın benim için anlamı vardı. Ama sonuçta çok da gözümde büyüttüğüm bir şey değildi.




“Bensiz film çekerse içimden gözünü oymak geliyor”

“Nar”daki Falcı Asuman karakterini Serra Yılmaz için yazdığınızı duydum. Serra Hanım’ın sizin sinemanızda yeri ne?
Ümit Ü.: Seviyoruz! Hep anlattığımız bir tapınma hikayemiz var zaten.

Nedir o?
Serra Y.: Yıllar önce, Ümit daha ilk senaryosunu, “Teyzem”i yazmış. Filmi çekilecek. İzmir’den kalkmış gelmiş. Benim evde de o akşam Atıf Yılmaz, Deniz Türkali ve birtakım genç sinemacılar var. Tam partinin ortasında Ümit geldi.
Ümit Ü.: Biz Serra’ya “Teyzem”de rol teklif etmiştik. Halit Refiğ’in asistanı
Gül Erbil bana dedi ki, “Girince ona tapınacakmışsın yoksa rolü kabul etmeyecekmiş”. İkiletir miyim? Kapıdan girer girmez diz çöktüm.
Serra Y.: Bayağı alnı secdeye geldi. O gün bugündür ayrılmıyoruz.

Serra Hanım eğer Ümit Ünal içinde sizin olmadığınız bir film yaparsa?
Serra Y.: Hemen içimden gözünü oymak geliyor.

Asuman karakteri neden falcı?
Ümit Ü.: Filmde kurmayı düşündüğüm inanç dengeleri gereği... İnanç derken sadece dini inancı kast etmiyorum. Hayatımızı bazı şeylere inanarak kuruyoruz. Bazen bilime inanıyoruz bazen de bir insana. Burada gerçekten sarsıcı bir hikaye kurabilmem için kimsenin emin olmadığı bir nokta yaratmak istedim. Fal öyle bir şey ki, en çok dalga geçenler bile etkisinde kalır. Açıklayamadığımız bir şey...

Serra Hanım sizin falla aranız nasıl?
Serra Y.: Çok iyi! Çok iyi fal baktırırım. Para verip değil ama... Benim yanımda çalışan bir kişi çok iyi fal bakıyor, sık sık kapatıyorum fincanımı.