Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

O güne kadar rahat rahat denize giriyorduk. 1975 yılının eylül ayında “Jaws” vizyona girdi, deniz korkusu başladı. Biz gerçi, herkesten altı yıl sonra korkmaya başladık. O zamanlar yeni filmlerin Türkiye’ye gelmesi yıllar sürüyordu. Ama bir korktuk pir korktuk. Gazeteler Jaws (cavs diye okuduk biz) haberleriyle doldu: “Marmara’da cavs yakalandı, Karadeniz’de cavs yakalandı” başlıkları havalarda uçuştu. Bugün bile bir balıkçı ağına büyükçene bir köpekbalığı takılsa, yerel muhabir makinayı kapıp koşar, başlık yazan editörlerin elleri “cavs cavs” diye kaşınır.

Haberin Devamı

Jaws, 50 yaşında

Hangimiz tatilde kulaç atarken şu an altımda neler oluyor acaba hissiyle aklımızı kaçırmadık filmi izledikten sonra söyleyin bana? Çok güçlü bir yerden yakalıyordu hikaye insanları. Ancak denizden çıkan kocaman dişli çeneler hikâyenin görünen yanıydı. Arka planda Jaws başka mevzuları da eşeliyordu.

Jaws, 50 yaşında

Hikaye 1964 yılına dayanıyor. Long Island’lı balıkçı Frank Mundus (filmdeki Kaptan Quint’in esin kaynağı) 2 ton ağırlığında bir büyük beyaz köpekbalığını zıpkınlayarak öldürünce olay yerel gazetelere yansıyor. Gazeteci Peter Benchley (filmde bir sahnede TV muhabiri rolündedir), haberi yerel basında görünce araştırmaya başlıyor. 1960’larda bölgede çok sayıda aynı tür balık yakalandığını görüyor.

1970’lere gelindiğinde Benchley geçici işlerde çalışarak güç bela ailesini geçindirmeye çalışan bir serbest gazetecidir. O dönem Doubleday yayıneviyle görüşmeye başlar. Onlara iki fikir sunar. Korsanlarla ilgili bir araştırma kitabı ve yazlık bir sahile dadanan insan yiyen köpekbalığıyla ilgili bir roman. Doubleday, köpekbalıklı olanı görmek ister. Benchley ilk 100 sayfa için 1000 dolar avans alır. Teslim eder. Fikrin üzerine atlarlar. 1973’te kitabın yayın hakları 575 bin dolara satılır. Film haklarını da 175 bin dolara verirler. Ve “Jaws” 1974’te basılır. ABD’de 44 hafta bir numarada kalır. Kitabın toplamda 20 milyondan fazla sattığını biliyoruz. Ardından filmciler işin içine girer ve proje Spielberg’e verilir. 1975’de film vizyona girer.

Haberin Devamı

Spielberg, kitabı ilk okuduğunda karakterlerin hepsinden nefret ettiğini hatta köpekbalığının tarafını tuttuğunu itiraf etmiştir. Orijinal karakterleri daha az kötü, seyirci tarafından sevilebilir insanlar haline getirmiştir yani film.

“Jaws” konuşunca müziklerden bahsetmeden olmaz. “Dın… dın… dın, dın, dın, dın…” iki notayla ne korktuk yıllarca arkadaş. Köpekbalığının dişlerinden daha korkunç, daha tedirgin edici bir şey varsa o da bizi gerim gerim geren bu müzik değil mi? Mi, fa, mi, fa… Bu iki notanın artarda gelmesinin verdiği duygusuzluk, köpekbalığının yüzüşündeki mekanik hareketi veriyor. John Williams, Spielberg ile konuşup, köpekbalığını duygusuz bir yemek ve avlanma makinesi olarak resmetmeye karar verdiklerini söylüyor. Köpekbalığının bize yabancı ve bizim için korkutucu dünyasını yansıtıyor müzik. O yüzden bu iki notayı ne zaman duysak onun yaklaştığını anlıyoruz, görmesek de.

İlk vizyona girişinden 50 yıl sonra izleyince ne mi gördüm? Köpekbalıkları bugün katil değil kurban. İnsanlığın kendi başına açtığı dertlerin yanında denizden gelen dişler çok naif bir tehlike. Ancak film bazı açılardan eskimiş gibi dursa da insanoğlunun binlerce yıllık hırslarını ve aptallığını yansıtması açısından hâlâ gayet güncel. Ve bu klasik her zaman izlenir.