Pazar Üniversite sınav sonuçları

Üniversite sınav sonuçları

21.07.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bu yıl üniversite sınavında hiçbir soruya cevap veremeyen adayların sayısında korkunç bir artış var. Bu da gösteriyor ki kötü orta eğitim kurumlarını ıslah etmeli hatta tasfiye etmenin yollarını aramalıyız

Üniversite sınav sonuçları





1960'lara kadar Türkiye'de üniversite öğrencisi olmak için lise diploması yeterliydi. Gerçi lise çok ağır bir öğrenim verirdi; dahası ha İstanbul Kabataş ve Haydarpaşa'da, ha Kastamonu ve Konya'da liseyi okumak fark etmezdi. Her zaman örnek veririm. Süleyman Demirel, Afyon Lisesi'nden İstanbul Teknik Üniversitesi'ne girdi. Cetvellerden bakıyorum, eğer şimdi okusa bu şansı daha az olacaktı. Türkiye'nin ünlü hocalarına bu liselerin hepsinde rastlanırdı. Abdülbaki Gölpınarlı, Balıkesir'de Halil İnalcık'ın hocasıymış, Konya'da da hayli adam yetiştirmiş. Pertev Naili Boratav Konya'da, Orhan Şaik Gökyay Kastamonu'da öğretmişlerdi. Yüksek tahsil kademesinde müsabaka imtihanlarıyla girilen sadece iki kurum vardı: Teknik Üniversite ve Siyasal Bilgiler Okulu yani eski Mekteb-i Mülkiye... Birincisi yükselen ve imar gören Türkiye'nin mühendislerinin okuduğu yerdi, ananesi olan bir okuldu, iyi mühendis yetiştiriyordu. İkincisi maliye müfettişliği ve dışişleri memurluğunun makbul olduğu bir dönemde parlak gelecek vaat ediyordu. Bu okullarda Anadolu'nun zeki çocuklarıyla İstanbul'daki seçkin okulların gençleri karşılaşır, doğrusu derhal bir kültürel çatışma ortaya çıkarsa da aslında herkes yerini öğrenirdi.
Tıp fakülteleri, edebiyat fakülteleri, hele hukuk fakültelerine kaydolmak için diploma yeterliydi. Lise diplomalıların önemli bir kısmını, hele İstanbul ve Ankara mezunlarını bankalar ve şirketler havada kapıyordu. Lise mezunlarının askerliklerini yedek subay olarak yaptıkları bir Türkiye düşünün. Derken lise enflasyonu ile bu nimet ortadan kalktı. Her lise mezununu da bankalar ve şirketler yeterli bulmamaya başladı. Gençler bir baltaya sap olmak için üniversitelere akıyordu; 1960 döneminde kriz patladı. Milli Birlik Komitesi'nin maruz kaldığı en ciddi sorun buydu. Nitekim o yıllarda üniversite kabul imtihanları yaygınlaştı. Başlangıçta, her fakülte kendi imtihan yapıyordu. Ne var ki, izdihamdan Mülkiye ve Teknik Üniversite'nin uyguladığı klasik imtihan tipi uygulanamaz oldu. Milli Eğitim Bakanlığı'nın hakikaten başarılı bir kuruluşu olan test bürosu imdada yetişti. Kim ne derse desin, o günden bugüne, Türkiye üniversitelerine girecek gençleri bundan daha adil ve isabetli biçimde seçen sistem yoktur. Ne Doğu ülkelerindeki gibi rüşvet ve adam kayırma usulü ne de siyasi kontenjan bu sistemde geçer.
Eğer Türkiye üniversitelerinde öğrenci yeteneğine göre bir hiyerarşi varsa, bunu ÖSYM sistemine borçluyuz. ÖSYM sayesinde, Orta Asya'dan gelen öğrencilerin seviyesinde de bir yükselme görüldü. Bu yıl bir sürprizle karşılaştık. İlk defa tam puan alan bir aday var. Gelecek yıllarda bu sayı mutlaka artacak. Demek ki, matematik ve fen sorularını yapamayan bir gençlikten şikayet edemiyoruz. Yeni gençlik bu olumsuzluğu yırtacağa benziyor. Eğitim düşük gelirli gruplarda daha düzgün verilmeye başlamış. Ayrıca en iyi yabancı dil puanı, Toroslar'ın üzerindeki Mut'tan bir öğrenciye ait. Geçen yıllardaki sonuçlarla birlikte doğrulanan bir gerçek var; iyi öğrenci olmak artık Ankara, İzmir, İstanbul'a ait değil. Zira, büyük şehirlerimizdeki kültürel hayat, nitelikçe henüz büyük şehir kültür hayatına benzemediği için, kaç zamandır taşra önde gidiyor. Doğrusu üniversite sıralarında önümüze gelen öğrencilerimiz arasında büyük şehirli ve taşralı farkını görmek mümkün değil.
Ortaya çıkan diğer bir gerçekten söz etmeliyiz. Geçen yıllarda hiçbir soruya doğru cevap veremeyen adayların sayısı sekiz bin civarındayken, bu yıl aynı kategoridekilerin sayısı üçe katlanmış. Daha başından kağıdı boş verenler arttıysa, feci bir ruhsal krizle karşı karşıyayız. Ama daha vahimi, toplumumuzda servet ve gelir uçurumu artıyor, yaşam biçimindeki niteliksel uçurumlar büyüyor ve eğitimde de aynı şey ortaya çıkıyor demektir. Kötü orta eğitim kurumlarını ıslah etmeliyiz. Hatta belki tasfiye etmenin yollarını aramalıyız. Çünkü yetersiz ve niteliksiz hizmet veren bir kurum, insanları dolandırıyor demektir. Yorgun bir gençliğimiz var, henüz tatillerini bitiremeden, iki yıllık üniversiteye hazırlık koşusuna başlayacaklar. Çileli bir milletiz. Aydınlarımız da çileli, çile çekerek yetişiyor.