Pazar Yaradan’la randevu...

Yaradan’la randevu...

12.06.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Namaz Yaradan’ın kuluyla bir randevusudur. İnsanoğlu çok yakınlarına dahi arada sırada randevu verirken yüce Yaradan kuluna her gün beş defa randevu vermiştir

Yaradan’la randevu...

Merhaba dostlar; sahurla başlayan ve akşam ezanıyla birlikte yapılan iftarla sonlanan her gün ruha bir gıdadır. Özellikle akşam ezanı iftar vaktini gösterdiğinden dolayı ramazan ayı için ön plana çıkar ancak ezan tüm zamanlar için topluluğu namaza davet çağrısıdır. Çağrıya uymaya gayret etmek ne kadar önemliyse o çağrıyı yapan din adamının da ezanı namaza gelen-gelemeyen herkes için oldukça cazip bir şekilde okuması gerekir.

Haberin Devamı

Ezan yüce Yaradan’ın tüm kullarına farz kıldığı namaz ibadeti için bir çağrı bilgisidir. Tüm bilgiler içerisinde hissettirmesi gereken en önemli bilgilerden birisi de namaza dair ezandır. Hissettirmeyen hiçbir bilgi, bilgi olmadığından dolayı ezanla toplumu namaza çağıran din adamları ezanı alelacele veya kötü bir sesle okumamalı.

Ezan zarafetle okunmalı

Namaz Yaradan’ın kuluyla bir randevusudur. İnsanoğlu çok yakınlarına dahi arada sırada randevu verirken yüce Yaradan kuluna her gün beş defa randevu vermiştir. Yaradan’la kulu arasındaki randevuyu hatırlatan görevli ne denli önemli bir konumda olduğunu her daim bilmek durumundadır. Ve ezan okuyarak Yaradan’la olan randevuyu hatırlatması yaptığı işin içyüzünü bilmesiyle doğrudan alakalıdır. Candan, gönülden ve hissetmeden, sadece dilden dökülen sözler hangi kulağa çağrı olabilir ki? Dil dil ise eğer bir araya getiricidir, kulak kulak ise eğer arabulucudur; göz ise kalbi taraftan görendir elbette.

Haberin Devamı

Ezan davetkar bir nezaket ve zarafette okunmalı, ona uyan da namaza, eşdeyişle Yaradan’la randevusuna gittiğinde tüm bağlarından kurtularak huzura çıkmalıdır. Lakin yüce Yaradan’la randevusuna gelenler O’ndan yalnızca O’nu istemelidirler. O’ndan başka bir şey istemek ayıptır.

Tasavvuf nezdinde oruç ve namaz kalbi temizler. Sufiler genel olarak riyakarlara şöyle seslenir: “Kalbin temiz değilse, malın temiz değilse hangi yüzle oruç tutar, namaz kılarsın?” Hiç mi utanma yok sende? Ve sufi namaz hususunda kendine şu şekilde seslenir: “Allahım namazda gönlümü tam olarak sana veremezsem ben bu namazı namaz saymam. Ben yüzümü senin aşkından dolayı kıbleye çevirdim! Yoksa bana sensiz usanç veren namazı ve kıbleyi ben ne yapayım? Ben bu riyalı namazdan öyle utanıyorum ki utancımdan gönlüme inemiyorum; seni bulamıyorum.”

Önce gönlünü temizle

Ezana kulak verip her namaza durduğumda mağrur olmamalıyım, ululanmamalıyım, kendimi önemsememeliyim. Ezanın müşterisi kulaktır. Âşıklar ezana uyarak abdest alırken su yerine kan kullanırlar çünkü gönlü temizleyen kandır. Gönlün temiz değil ise suyla abdest alma. Suyu da kirletirsin, haberin olmaz şaşkın! Gönlü-kalbi temizleyen kan; âşıkların abdest almak için sudan önceki duraklarıdır. Önce gönlünü temizle, kibri ayaklarının altına al, “ben” yerine her zaman “sen” demeyi öğren; sonra o güzel sesle okunan ezana kulak ver ve abdestini alarak Yaradan’la randevuna git.

Haberin Devamı

İçeriğinin gereği ve elbette gerekliliğinin derinliğinde okunan bir ezanın veya kulaklara (okuyandan dolayı) hiçbir şey hissettirmeyen bir ezanın ulaşabildiği mesafeyi Nasrettin Hoca kendi meşrebine göre şu şekilde aktarır: “Hoca eli kulağında koşa koşa ezan okur. Onu görenler ‘Aman hoca hiç koşarak ezan okunur mu?’ derler. Hoca ‘Merak ediyorum! Sesim nereye kadar gidiyor?’ der.”

Değerli dostlar, “eli kulağında” deyimi Ezan-ı Muhammedi’yi ilk okuyan Bilal-i Habeşi ile ilintilidir. İlk müezzin Bilal-i Habeşi ezan okurken müşrikler onun karşısına geçip el-kol hareketleri yapıyor, alay ediyor ve bağırarak dikkatini dağıtıyorlardı. Bilal-i Habeşi onları görmemek ve duymamak için iki elini kulağına götürerek mümkün olduğunca onları görmeden ve duymadan ezanı okurdu. Bu durum Bilal-i Habeşi için her defasında bir zaruret haline gelmişti. Bir gün cemaatten birisi “Ezan okundu mu?” diye sorduğunda, şayet ezan zamanı yakın ise cevaben “eli kulağında” denilirdi.

Haberin Devamı

Nur saçan kule

Ezan Osmanlı döneminde minarelerin şerefelerinden çıplak sesle ve gayet güzel, her vakte uygun makamlarla okunurdu. Müezzinlerin sesleri birbirine karışmaz ve böylece namaza çağrı, Yaradan’la olan randevu hatırlatılırdı. Minare nur saçan kule anlamına gelir. İhtiyaç dolayısıyla mescit ve camilerin ana yapı gövdelerine yakın veya bitişik yapılan mimari elemanlardır. Cami kubbelerinde “Nur” surelerinden ayetler görülür ve minarelerin kubbeye yakın yükseklik ölçülerinde bırakılmaları hem mimari estetik hem de ezanın anlamına dair zarafetin içeriğine uygundur.

Değerli dostlar hayy, Yaradan’dan gelip hu’ya, Yaradan’a giderken O’nun varlığını bilen ve akabinde O’nun mahiyetini anlayabilen tüm zarif, nazik dostlara; tek başına O’nunla bağ kurarak hiç kimseyi O’nun yerine yargılamayan, suçlamayan dostlara; güneş “Yaradan” varken mumdan “kibirli ve ilmi kadar cehaleti olan kimi mürşit kılıklılardan” medet ummayan dostlara, hem ben senim hem sen bensin diyebilen dostlara, gül kokusunu kolayca alıp gül kokusunu bedavaya dağıtanları bulan dostlara, akbaba gibi leşlerle beslenenlerden uzak duran dostlara; aşka dair en derininden “aşk olsun”... n