20.08.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:
axpaz011.jpg Bu görev bilinciyle yola koyulup Can'la buluşmak üzere Antalya'ya, sahneye çıktığı Silence Park Resort oteline gidiyoruz. Bizi de güler yüzle karşılıyor. 36 yaşından daha genç göründüğünü düşünüyorum ilk bakışta. Makyajsız, spor giyimli bir genç kız gibi. Sohbet başlıyor, ona bu şirin hallerinin yapmacık bulunduğundan bahsediyorum. Aynı "cicilik"le cevap veriyor: "Ne yapayım, ben böyleyim. Kavga gürültü sevmem. Benim çocuklarım bile sakin. Olmuyor, cazgır olamıyorum." Gördüğüm o ki doğru da söylüyor. En azından artık etraftaki herkes oflayıp poflarken sadece sürekli gülümseyen yüzü için bile takdir edilmeyi hak ediyor. Sezen Aksu'dan Muazzez Abacı'ya herkes onun yorumunu ve sesini çok beğeniyor. Sürekli müzik çalışıyor. Hocalardan dersler alıyor. Ama işinden çok bir magazin figürü olarak anıldığının da farkında. Bir yandan "Maalesef" diyor, bir yandan da konser sonrası yanına gelen magazin muhabirlerini "Ah, ah sizi çok özledim" diyerek karşılıyor.Biz sohbetimiz sırasında Tarkan'ın konserinde iki dakika göbek atmasının ne kadar abartıldığı konusunda hemfikir oluyoruz. Sonra gece "Geçen hafta neler oldu?" diye soran muhabire "Tarkan konseriyle başlayalım" diyor. Herhalde o artık kendi içinde dengeyi kurmuş. Güler yüzünde, cilveliliğinde bir samimiyetsizlik yok. Ama belli ki bu işin kurallarını iyi biliyor. Zaten "13 yaşından beri işin içindeyim", "Zekanı kullanmayı öğreniyorsun" gibi cümlelerle bu daha çok hissediliyor. Konuşmanın sonunda "Benim şimdiye dek böyle doğal, rahat bir röportajım olmadı" diyor. Bunu öyle bir söylüyor ki nedense üzülüyorum. Sonra tam konsere çıkarken tekrar odasına gidiyoruz. Biraz değişmiş. O genç kız gitmiş de yerine TV'de gördüğümüz Sibel Can gelmiş sanki. Konserden sonra sahneden ayrılırken, kulisin orada beni görüyor. Koşarak geliyor, sarılıp sıcacık öpüyor. Ter içinde. Yorgun ama hâlâ gülücükler dağıtıyor. Sibel Can'la röportaj yapacağımı öğrenen herkes hemen yapmacık olup olmadığını tartışmaya başladı. Ve bana bunun cevabını bulma görevi verdiler."Bir insan sürekli böyle cici olabilir miydi canım?" Her hafta karşıma çıkıyor. O kadar oldu çekileli, hâlâ yayınlanıyor. Bu tanga nelere kadirmiş ki, bütün yazımızı onunla geçirebildik. Ne yapabilirdim orada? Kaç tane kadın arkadaşımla denizde açılmışız... Sabahın köründe çıkmışız, şahane güneşlenmişiz. Yanımızda yedek bikiniler, elbiseler falan yok. Ben orada şov yapmıyorum, sosyetik hanımefendiler gibi yanıma 30 tane bikini almamışım, yanmaya gitmişim. Süper de yanmışım. Tam tekneye dönerken baktık ki iki kameraman. Biz önce bir kaçtık. Çünkü yanımdaki kadınlar hiç bu camiadan değil. Ama baktık olmuyor, onlar da "Artık geçelim tekneye, sen de o arkadaşlarla bir konuş" dediler. Ben o panikle önce bikinimin öyle olduğunu falan düşünmedim. Planlı programlı yaptı diyenler bile oldu. Böyle bir şeyi niye bilerek yapayım? Ben zaten bikinili pozlar veriyorum. Kaç tane bikinili fotoğrafım var benim. Ama siz de her hafta karşınıza çıkıyor olmasından çok da sıkıntı duyuyora benzemiyorsunuz. Benim öyle bir tarzım yok. "Çekil bakayım ordan" diye konuşamam. Saldırgan, küfürbaz bir insan değilim. Bu camiaya 13 yaşında girmişim. O zamanlar fotoğraflarımı çeken kişiler şu anda magazin müdürü. Onlarla birlikte bir yerlere geldik biz. Arkadaşız. Paparazziler 10 yılın olayının da balkonda çıplak yakalandığınız haber olduğunu söylediler. Onda da çekeni tebrik ettiniz. "Çekme" demediniz. Yapmazlar, demezler. İmkansız. O dönemlerde çok üzülmüştüm. Ama madem bu kadar yakınsınız "Bari bu anadan üryan fotoğraflarını yayımlamayalım" diyebilirlerdi. Günlerce ağladım o fotoğraflar yüzünden. Ömrümde ilk defa bir gazetenin müdürünü ziyarete gittim. Hiç değilse bir karartma koysunlar, açık yerlerime bir şeyler koysunlar istedim ama yapmadılar. Ve benim çocuğum var. Ama geçiyor işte. Neler oluyor, bitiyor. Rica edemez miydiniz arkadaşlarınızdan, madem üzüldünüz... "Şaşırıyorum. Bu kadar işveye, cilveye kocam hiç tepki vermiyor" İdeal Türk kadını. Siz birçok erkeğin hayalindeki kadınsınız. Ben hep süslüyüm. Önce kendim için. Evimde de mutlaka en güzel küpemi takarım. Durup dururken canım ister, kırmızı rujumu sürerim. Kendimle uğraşmayı, haftada iki-üç kez masaj yaptırmayı çok severim. Tamam öyle de... Ama bir yandan fiziksel olarak da çekici bulunuyorsunuz. Siz evde de seksi bir kadın mısınız? Çook cilveli, nazlı, işveli... Bana zaten nazlı ipek yumağı derler. Cilveli misiniz? Çok ağır çok. Ama kocanız çok ağır. Benimki güzel olmuşsun da demiyor hiç. Allahtan kızım, oğlum söylüyor. En küçük oğlum "Dünyanın en güzel annesi sensin" diyor. Benimki de ağır ama "Pamuk, pamuk" diye sever. Arada "Güzelsin" der. Bana ne pamuk ne bir şey. Hiçbir şey yok. Çok ağır bir adam. Sabah en neşeli, cilveli halimle kalkıp yanına giderim, "Canııım, günaaydın" derim, "Günaydın" der gazetesine döner. Hayret ediyorum. Bu kadar işveye, cilveye hiç tepki yok. Herhalde ifade edemiyor. Ama kocanın yerini tutmaz ki. Aynen. Kaymak gibiyim yani. Her tarafım kaymak gibi.Son vukuatınız da "Kaymak gibiyim" demeniz. O kadar bakım, krem, masaj... Aslında hakkınız da öyle demek. "Çok para isterim diye sinema filmi teklif etmeye cesaret edemiyorlar. Oysa beş kuruş istemem" Evet. Çok heyecanlıyım çünkü Tarık Akan'la oynayacağım. İsmi "Ah İstanbul". Mahinur Ergun'un hikayesi. Yönetmenimiz Şerif Gören. Sanki bir sinema filmi gibi. Hayatında birçok acılar yaşamış bir kadının yıllar sonra eski mahallesine kaçması. Tarık Akan da çocukluktan beri platonik aşkı. Yeni sezonda birçok projeniz var. Bunlardan biri de yeni bir dizi. Evet, hep öyledir. Ve gerçekten ben de gençliğimde hayrandım ona. Allahtan Tarık bey de benim bu işi ne kadar ciddiye aldığımı biliyor. 21 Eylül'de yayında. Bence yılın işi olacak. Ki Tarık Akan birçok genç kızın da platonik aşkıydı. Cesaret edemiyorlar herhalde. Sinemada ödül almak istediğinizi biliyorum. Teklif gelmiyor mu? Birinci düşünceleri o. Aslında ben beş kuruş istemiyorum. Çok para istersiniz sanıyorlar. "En büyük hayalim TRT sanatçısı olmaktı" Evet. Küçükken en büyük hayalim TRT sanatçısı olmaktı. O koroda olmak isterdim. Hâlâ çok kıskanırım TRT korolarını. 15-16 yaşlarındayken tutturdum TRT sınavlarına girdim. Tam dans ettiğim dönemlerdi. Herkes beni konuşuyor. Aslında ünlüyüm ama hayalim TRT sanatçısı olmak... TRT'de programınız başlıyor. Hocam da iyi okuduğumu söyledi ama... Çok popülerdim, belki ondan... Kazanamadım. Günlerce ağladım. Ve kazanamadınız. Tam istediğim gibi bir program. Bir kere canlı performans olacak. Her hafta kıymetli bir sanatçımızın şarkılarını seslendireceğiz. İlk programda Zeki Müren gecesi yapacağız. Bir hafta Sezen Aksu, bir hafta Tarkan, Alaeddin Yavaşça, bir hafta Neşet Ertaş... Şimdiki program ne? "Allahın bir kulunun dayanamayacağı şeyler yaşadım" Bakmayın ben hep şükrediyorum. Hayatım çok güzel diyorum. Ama kimsenin, Allahın bir kulunun dayanamayacağı şeyler yaşadım ben. Bir kadın olarak ayakta kalmak çok zordu. Erkekler bile kendini şuradan aşağı şak diye atardı. Benim de aklıma gelmedi değil. Ama çocuklar var işte. O anda kendinizi değil, çocuklarınızı düşünüyorsunuz. Çocuklar ne olacak? Bu sorumluluk her şeyin üstünü örtüyor bir anda. Ama kendimi çok yalnız, çaresiz hissettiğim zamanlar oldu. Bir yere kapatılmış ve çırpınan, bu çırpınmaları da milyonlar tarafından izlenen biri gibiydim. Ve tabii ki her medeni insan gibi destek almak zorundayım. Zaman zaman kendimi kötü hissettiğimde yine psikoloğa giderim. Bu çok normal bir şey. Herkes yapmalı. O zor dönemlerinizde çocuklarınıza hissettirmeden iki yıl boyunca psikolojik tedavi görmüşsünüz. Hâlâ psikoloğunuzla buluşuyor musunuz? Çantasında mutlaka dua kitabı taşıyor. Elleri konusunda takıntılı. Devamlı el kremi sürüyor. "Haftada iki gün manikür pedikür yaptırırım" diyor. Yoga ve pilates yapıyor.Evlerindeki bahçede domates, karalahana, soğan, maydanoz, nane, roka yetiştiriyorlar. "Karpuzumuz bile var" diyor.Her yemek elinden geliyor. Bir saatte altı-yedi çeşit yemek yapabiliyormuş. Sütlacını tavsiye ediyor. "Benim pilavımda pirinçler bacak bacak üstüne atar" diyor. Eşi Sulhi Aksüt de yi yemek yapıyor. Çocuklar onda sürekli Çin yemeği istiyorlarmış. "Benim şarkı dosyam bile bak böyle süslüdür" diyor, kırmızı, tüylü dosyasını gösterirken... Şarkı dosyası bile süslü püslü