Bilgin Gökberk

Bilgin Gökberk

bilgingokberk@mail.com

Tüm Yazıları

Pata küta giriyorum, sürçü lisan filan edebilirim, şimdiden affola!

***

İki başlığım vardı, biri bu, köşemin tepesindeki bu başlık...

Diğeri de şu...

Polonya da bu gruptan Şenol Güneş bile çıkarırdı bizi.

Ve...

Ah Demirel’in medyadaki adamları ah, ah pembe medyası ah!

Yatacak yerleri yok!

***

Euro 2008 sonrası Milli takımlar sorumlusu Kızıl şöyle demiş;

İstanbul'dan ayrılırken ''başımız dik döneceğiz'' dedim, başardık bunu, Almanları titrete titrete elendik,2010’da şampiyon olabiliriz, bunun sinyalini verdik.

Haberin Devamı

Kızıl ümitsizliğe kapılmasın, bu ihtimal hâlâ var.

Euro 2008’in yarı final 11'imiz gibi 11 tane daha 11 çıkar bu ülkeden, herhangi bir 11’di o, yine de Almanya’yı titrettik.

2010’da Dünya şampiyonu olma ihtimalimiz hâlâ var tabii.

Ve...

Çıkıntılık gibi olacak ama...

Gidersek tabii...

***

2004’e gidelim...

Ülkenin o güne kadar gördüğü en değerli futbolcu grubuyla Portekiz'e gidememişiz, şöyle yazmışım;

Bu takımı Portekize götürememeyi başarmak için koçunun çok özel yeteneklere sahip olması lazım, Güneş böyle biri, bravo ona, bu takımı Aydın Örs çalıştırsa, o da en fazla götüremezdi...

Sonra...

Letonya gitti Portekiz’e, biz gidemedik, silik, sıradan Yunanistan Avrupa şampiyonu oldu, biz evde oturduk.

Güneş’le üçüncü olmadık mı?

Olduk.

Bogdan Tanjeviç’le de dördüncü olurduk.

Polonya’ya gelelim...

2000 lerde basketbol tarihinin en iyi neslini yakaladık, en pırıltılı kadroyu...

Bogdan’ın yerine o takımın başına bizi Portekiz’e götüremeyen Güneş bile getirilse, uluslararası şampiyonalarda bir-iki final oynamıştık çoktaaan.

Düşünün elimizdeki malı...

Bir basketbol ülkesi bu takımla dünyanın altını üstüne getirirdi, biz Örsle sadece bir Avrupa ikinciliği kazandık, sonra sondan ikinci mi ne olduk, Örs gönderildi, Bogdan getirildi.

Ondan beklenen bu fantastik takıma finaller oynatması, kupalar kazandırmasıydı.

O takımı şampiyon yapması için getirilen emekli koça İstanbul ilaç gibi geldi, sözleşmesi de ilaç gibiydi, önce kendi geleceğini düşündü, geleceğin takımını kurmak istedi, zaman kazanmak isteyen TBF başkanının da işine geldi bu, koçunun işine son vereceğine destek verdi, ”hedef 2010“ dendi, 2009‘dayız ve sıfıra sıfır elde var sıfır hâlâ.

Haberin Devamı

Boşa geçen 10 yıl!

İkisi sadece bir takımı değil, bir nesli yok ettiler.

Onların da yatacak yeri yok.

***

Bogdan'ın elinde yine müthiş bir nesil var, ilk defa nihayet gruptan çıktık, Litvanya’yı Polonya’yı Bulgaristan’ı yendiler, iyi oynuyorlar, favorilerden biri de biziz, nazar değmesin.

TBF’nin medyadaki adamları ve pembe medyası yaygaraya başladılar hemen.

Litvanya tarihin en kötü Litvanya’sı, ama Litvanya is Litvanya, lafım yok.

O, Polonya’yı, Bulgaristan’ı yensin, ilk 12 ‘ye kalsın diye getirilmedi.

Bu kadarını herhangi bir koçla da başarırdık.

Hatta koçsuz da...

Yemezler!

Sona kadar gidebiliriz Polonya da...

Gidemezsek de Bogdan’ın milli takımdaki sonu olacak...

Düşünün, 2010 da evimizde ve Mehmet Okur’lu ve onsuz...

Her sekilde çok şey kazanacağız.

***

Bu güne kadar bu ülkenin gördüğü en değerli takımı, nesli yok etti o ve patronu.

Onları hiç unutmayacağız.

Haberin Devamı

Nokta!

Güney Afrika’da şampiyon olma şansımız hâlâ var
ADNAN POLAT TUTUCU LİSELİLERİ MAT EDERSE...

Önce...

Oui, okunuşu vıy, fransızca evet demek, okurken lazım olacak.

Ha ha!

Sonra...

Ben kapatmıştım Lise konusunu, baktım anlaşabilmemiz mümkün değil lisecilerle, zaten gerekmiyor da, söyledim söyleyeceğimi ve gittim.

Beklenmeyen bir şey oldu.

Adnan Polat konuyu tekrar açtı, hem de kulübün resmi dergisinde...

Pas geçemem bunu...

Başa dönelim...

Galatasaray’ın tarihinde sırf liseli oldukları için hep söz sahibi olan bazı liselileri, liseciliği, bir kısım Liseli’nin, sırf Lise’li oldukları için kulübü yönetme hakkını hep kendinde görmesini, lise dışındaki Galatasaraylıları adam yerine koymamasını, tutuculuğunu, bağnazlığını eleştiren iki lise yazısı yazdım.

Çağdışı bir tepkiyle karşılaştım,

Lise Duvarı...

Birbirlerinden nefret eden, arkalarından birbirlerine benim söylediklerimin daha ağrını söyleyenler, yan yana bile gelmeyen adamlar aynı safta yer tuttu.

Böyle organize bir tepkiyi tarikatçilerden bile görmedim.

***

Polat Galatasaray Başkanı, hem de kulübün resmi dergisinde bakın neler demiş.

Galatasaraylı’nın gözüne gözüne mi?

Vıy!

Benim dediklerimin tıpkısının aynısını söylemiş, diplomatik bir dil kullanmış tabii.

Mesela şu bölüm...

...Galatasaray, artık kendisinin kuruluş sınırlarını çoktan aşarak, Türkiye'nin ve dünyanın her yerinden farklı insanların gözbebeği ve kendileriyle aidiyet bağı kurdukları ortak payda olmuştur.
Galatasaray ismini dünya sahnesine taşıyan, marka değerini artıran, yaygın sempati ve hayranlık ağını oluşturan da bu isimsiz milyonlarca sade Galatasaraylıdı
r
Yanlış tartışmalarla, hatalı ayrıştırmalarla bu gücümüzü ancak zayıflatırız
,oysa ki Galatasaray, bu boş tartışmaları çoktan aşmıştır.
Galatasaraylılık, tüm öğeleriyle bir bütündür. Bu nedenle bölünemez, parçalanamaz. Bu yolda uğraş verenler, tarih boyunca olduğu gibi, hiçbir zaman başarılı olamazlar.
..

Sonunda “Galatasaray Türkiye'dir “demiş Polat.

Bakıciz, öyle mi?

Ya da...

Galatasaray Türkiye.

Miş.

Bu Türkiyeymiş!

Böyle mi?

Bakıciz...

Ve...

Bir bildiği var mıdır Polat’ın?

Vıy!

***

Galatasarayın bu sene pırıltılı bir kadrosu var, her hedefi yakalama ihtimali var, kongrede yine seçilebilir bu yönetim, bu ihtimal bile lisecilerin uykularını kaçırıyor, kulüp ellerinden gidebilir.

Muhalefet daha sezon başlamadan kendi yönetimini kurdu, bir ilk bu,100 yılın en başarısız yönetiminden bile bu işe utanmadan, sıkılmadan heveslenenler var, her yolu deneyecekler Polat’ı yıpratmak için.

***

Polat’ın bu hamlesi bir karşı hamle mi?

Vıy!

Polat başarılı olsa bile kongreyi kaybetme ihtimalinin olduğunun farkında mı?

Vıy!

Kaybedecekse de o bir kısım tutucu ve bağnaz Liseli’yi yıpratarak mı kaybetmek istiyor.

Vıy!

Liseli’nin bu tutucu yapısının bir başkan tarafından açık açık dile getirilmesi görülmüş bir şey değil Galatasaray’da.

Bu da bir ilk.

Polat mat olabilir, ama mat ederse lisecileri bu bir Avrupa Şampiyonluğuna bedel olur.

Kulübün önü açılır.

Ve...

Galatasaray’ın rakibi bu yıl Galatasaray.

Yönetiminin rakibi o sözde yönetim, kimlerse onlar ve başkanın rakibi de o sözde başkan...
Her kimse...
Son bir şey...
Liseciler, bir kısım liseli siyasette particilik, hemşehricilik yapanlara kızmasın, kendileri kralını yapıyor.