Erdem Koç

Erdem Koç

kocherdem@yahoo.com

Tüm Yazıları

15. HAFTA

Borussia Dortmund 1. Bundesliga’da haftanın maçını oynamak için Münih’e uçarken, Dortmund Teknik Üniversitesi Elektronik ve Haberleşme Fakültesi’nin koridorları her zamanki gibi sessiz ve sakindi. Sıradan bir “Sinyal İşleme Sistemleri ve Simulasyonu” dersinden sonra, profesör odasına çekildi. Saatine baktı… “acaba Münih’e inmişler midir?” diye düşündü. Akademik kariyerine Münih Teknik Üniversitesi’nde başladığı için şehrin bu mevsimde ne kadar soğuk olabileceğini çok iyi biliyordu. (Derbiden sonra Dortmund kalecisi Wiedenfeller de bu soğukta çevik kalmanın ne kadar zor olduğuna dikkat çekecekti.) “Henüz 20 yaşında, umarım kötü bir pozisyon yaşamaz.” diye geçirdi içinden.

Haberin Devamı

Sonra oğlunun buna benzer ne kadar çok maça çıktığını hatırlayıp, daha fazla düşünmemeye karar verdi. Son yazdığı makaleyi bir kez daha kontrol etmek için eline aldı. Başlık: ”Koruyucu Periyotlu Blok Transmisyon Sistemleri”, Yazar: Prof. Dr Jürgen Götze… yani Alman futbolunun son yıllarda çıkardığı en büyük yetenek Mario Götze’nin babası!

Maç Mario’nun biyolojik babası Jürgen’nin tahmin ettiği gibi soğuk bir havada başlarken, Mario’nun manevi babası, diğer Jürgen (onu 17 yaşında birinci ligde sahaya süren Dortmund teknik direktörü Jürgen Klopp’tan başkası değildi bu) alışılmıştan biraz farklı bir 4-5-1 sistemiyle çıktı sahaya. Bayern de zaten 11 puan önde çıkıyordu bu maça ve her şeyden önce yenilmemeyi düşündü iki taraf da. Dortmund’un Allianz Arena’da alacağı bir galibiyet Bayern’i üst üste 5 lig maçında yenen tek takım yapacaktı onları. Bayern’in ezeli rakibin böyle bir rekor kırmasına izin vermesi söz konusu bile değildi.

Karşılıklı kontrollü oyunla 0-0 biten ilk yarının kayda değer tek olayı 23 yaşındaki Holger Badstuber’in Prof. Dr. Jürgen Götze’nin ortanca oğlu Mario ile çarpıştığı bir pozisyonda ayağının çimlere takılması sonucu sağ diz çapraz bağlarından sakatlanmasıydı. Devre arasında Holger’in bu şanssız pozisyon sonunda sezonu kapattığı haberi etrafa çabuk yayıldı. Genç Bayernli acılar içinde hastaneye götürülürken yanında onu teselli etmeye çalışan iki kişi vardı: Hollanda futbolunun günümüzdeki en büyük isimlerinden Arjen Robben ve 2000’lerin başında küçük Holger’i haftanın 3 günü bıkmadan usanmadan 150 km ötedeki Stuttgart’a antrenmana götüren annesi Helga Badstuber. Tribünden izlediği oğlunun çektiği acıyı görüp dayanamamış ve soluğu Bayern soyunma odasında almıştı.

Haberin Devamı

Bir tek kart dahi çıkmayan derbide böyle bir sakatlığın gerçekleşmesi, soğuk Münih öğleden sonrasının iyiden iyiye buz gibi bir havaya bürünmesine sebep oldu. 67. dakikaya kadar Dortmund’un biraz daha tehlikeli olup ısıtmaya çalıştığı ortamda kibriti ilk çakan Bayernli Toni Kroos oldu. 17 yaşından beri en az Dortmund’un süper Mario’su kadar el üstünde tutularak Alman futboluna kazandırılan diğer “wonderkid” artık günümüzün son model orta sahalardan biri ve kendisine yapılan yatırımın hakkını fazlasıyla vermeye devam ediyor.

Minik takımda teknik direktörü olan babası Roland Kroos ve Werder Bremen forması giyen kardeşi Felix Kroos’la beraber Alman futboluna isimlerini şimdiden yazdırmış durumda Toni Kroos ve ailesi. Felix, ilerde Toni kadar büyük bir yıldız olamayacak belki ama babaları Roland Kroos’un, iki oğlu da 1. Bundesliga’da oynayan bir teknik direktör olarak çalıştırdığı her takımın soyuma odasına gururla girmeye fazlasıyla hakkı var artık.

Haberin Devamı

Maça dönersek, son sözü yine Mario söyledi. Çiğnediği sakızı ağzından havaya tükürüp 4 defa sektirdikten sonra tekrar çiğnemeye devam edecek kadar teknik bir adama ceza sahasına 15 metrekarelik koca bir alan bırakırsanız ne mi olur? Bayern savunması artık biliyor.

Götze’nin golünden sonra Bayern yine bastırdı, ancak kalan dakikalarda soğuk sebebiyle şort yerine siyah eşofmanla maça çıkan Weidenfeller sıcak kalmayı başardığını yaptığı 3 inanılmaz kurtarışla kanıtlayınca Münih’te büyük bir derbi daha 1-1 bitti.

Bazen aslında 20’li yaşlarda çocuklar oldukları unutularak, çok ağır psikolojik ve fiziksel yükler altına atılıyor genç futbolcu adayları. İşte bu noktada arkalarında kimin olduğu çok büyük önem kazanıyor.

Profesör Götze, 1992’de Mario doğduğu yıl Yale Üniversitesi’nden Almanya’ya dönmeseydi… Helga Badstuber, oğlu Holger’i antrenmana götürmek için haftada 3 defa 150 km araç kullanmasaydı…

Roland Kroos, oğulları Toni ve Felix’e kendi takımlarında yer verip, potansiyellerini görünce önlerini açmasaydı o derbi yine oynanırdı... Ancak tabeladaki isimler Alman milli takımının gelecek 10 yılına damgasını vurması beklenen 20’li yaşlardaki Alman çocuklara ait olmazdı.

Bu noktada ister istemez insanın aklına Türk milli takımı geliyor. Yeni kuşak, yeni sistem, duran toplarda modern alan savunması, istatistikler… hepsi güzel de, oyunu oynayanları unutuyoruz bu karmaşada sanki. Romanya maçında 0-1 yenikken kurtarıcı olarak oyuna giren Emre Çolak’a sormak gerek… Baskı nedir? Ya da Arsenal’in 40 milyon avro değer biçtiği Mario’un hala ailesiyle yaşadığı dönemde, bizim “wonderkid” adayımız Raul gibi bir efsaneyle el sıkışma şansını elde edince neden elini şortuna silme gereği duyar?

HAFTANIN KARMASI

(3-4-3)

Roman Weidenfeller (Dortmund)

---

Leon Balogun (Düsseldorf)

Dante (Bayern Münih)

Mats Hummels (Dortmund)

---

Eugen Polanski (Mainz)

Diego (Wolfsburg)

Julian Draxler (Schalke)

Franck Ribery (Bayern Münih)

---

Marko Arnautovic (Bremen)

Stefan Kiessling (Leverkusen)

Stefan Reisinger (Düsseldorf)

HAFTANIN TAKIMI

Werder Bremen

Mızıkacılar ritmi tutturduklarında çok hızlı bir takıma dönüşebiliyorlar. Hoffenheim da geriye gömülerek onlara bu imkanı tanıyınca Bremen en farklı deplasman galibiyetine imza attı. Bu kadro beraber oynamaya alıştıkça çok sürprize imza atabilir. Belki gelecek sezon, belki gelecek sezondan da yakın. Bekleyip görelim.

HAFTANIN YILDIZI

Marko Arnautovic (Werder Bremen)

Bundesliga kariyerinin ilk hattrickine imza attı Avusturyalı. Aynı zamanda ilk serbest vuruş golünü de bu maçta kaydetti. Hoffenheim’ı son 3 maçtır boş geçmiyor ve onun adı bu hafta Arnauto-üç.

HAFTANIN GOLÜ

Oliver Fink (Fortuna Düsseldorf)

Düsseldorf’lu orta saha oyuncusu yayın gerisinde güzel bir çalımla rakibini ters yöne yolladıktan sonra sol ayağının içiyle çok usta bir plase yaptı. Frankfurt kalecisi Trapp’a Düsseldorf’un sahasında kalelerin neden bu kadar büyük olduğunu sorgulatan vuruşlardan biriydi.