Erdem Koç

Erdem Koç

kocherdem@yahoo.com

Tüm Yazıları

10.HAFTA

Sean Connery 1999’da güney batı Fransa’daki malikanesini ve onu çevreleyen doğa harikası araziyi ismini muhtemelen daha önce duymadığı Dietmar Hopp adında bir Alman’a sattı. Sıradan bir mühendisken kurduğu şirketi SAP’nin başarısıyla dünyanın en zenginleri listesine adını yazdıran 60’ındaki bu Alman, söz konusu araziyi dünyanın sayılı golf merkezlerinden biri haline getirdi. Ancak ne başarı, ne servet, ne de golf Dietmar’a geldiği köyün amatör futbol takımında oynadığı yılları unutturamamıştı.

Haberin Devamı

Hopp, çocukluğunda formasını giydiği o köy takımını 2000 yılında 5. ligdeyken finanse etmeye başladı. Takım bugün 1.Bundesliga’da dördüncü sezonunu oynuyor. 2008’e kadar bir defa bile gerilemeden birinci lige ulaştılar ve bu yolda 2. Bundesliga’yı sadece bir sezonda (2007/08) geçtiler. Birinci lige geldikleri ilk sezonda ligin ilk yarısını lider kapattılar. Bu hafta sonu da eski günlerden kısa bir resital sundular. Ezeli rakip Dortmund ve Şampiyonlar Ligi’ndeki Arsenal deplasmanı dâhil, son 5 maçının 5’inden de galibiyetle ayrılmış, formunun zirvesindeki Schalke’yi 3-2 yenerek “asil maviler”e deplasmandaki ilk mağlubiyetlerini tattırdılar.

Daha fazla uzatmayalım. Bundesliga’yı biraz takip eden her futbolseverin çoktan tahmin ettiği gibi, TSG Hoffenheim’dan bahsediyoruz. Haritada bulabilmeniz için Mainz ile Stuttgart’ı birleştiren bir çizgi çekip, ortasında biraz gözleriniz kısarak bakmanız gerek. Onların hikâyesi modern bir peri masalından farksız. Bugün inişli çıkışlı bir performans çizseler de, geldikleri yer düşünüldüğünde Bundesliga gibi diğer Avrupa liglerine göre fazlasıyla sosyalist, hatta ve hatta taraftarın gücü düşünüldüğünde komünist eğilimli sayılabilecek sosyoekonomik kanunların işlediği bir ligde tek kaynaktan gelen paranın yapabilecekleri konusunda belki de eşsiz bir örnek sunuyorlar.

Ülkemizin gündeminde de örneklerini kolayca bulabileceğimiz, kapitalizmin geçersiz işlem yürüttüğü anlarda hortlayan megalomanlığının, vefakârlık ve romantizm temeline oturtulmuş en doğru ürünlerinden birisidir TSG Hoffenheim. Eski bir amatör futbolcunun, tek kişilik hayalidir ve her ne kadar türevleri içinde başarılı addedilebilecek olsa da, yine aynı sebepten bundan yıllar sonra dahi bir Bayern Münih olamayacaktır.

Haberin Devamı

Haftanın Hoffenheim’la beraber en iyi takımı olan Bayern Münih rastgele bir örnek değil. Onlar zenginlikle gelen başarı yolunda çok farklı bir sistem uyguluyorlar. Sahadan yola çıkıp, değirmenin suyunu geriye doğru izlediğinizde Hoffenheim’da yollar hep tek bir isme çıkarken, Bayern için aynı şeyi yaptığınızda trafik polisleriyle, işaretleriyle, ışıklarıyla mükemmel işleyen kalabalık bir şehir trafiği karşınıza çıkıyor. Bu sebeple her sene Bundesliga’nın diğer ekiplerini katlayarak, milyonlarca avroluk transferler yapıp hala ekonomik olarak büyümeye devam edebiliyorlar.

İçinde bulunduğumuz sezonda, detaylarını bu sayfayı okunabilir boyutta tutmak adına ileri bir yazıya ertelemek zorunda kaldığım ekonomik güç (bu yıl en zenginler listesinde Barcelona, Real Madrid ve Manchester United’tan sonra 4. sırayı korudular) sahadaki başarıyla paslaşarak karşı koyulamaz bir sinerjiye dönüştü Bayern’de. Avrupa kupası tartışılır, ancak Bundesliga’yı “kolay” seviyede bitirilen sıkıcı bir bilgisayar oyununa çevirdiler. Deplasmanda gol yemeden atılmış 15 gol ve 5 maçta alınan 5 galibiyetle, artık bu sayfada yazmaktan yorulduğum rekorlardan birkaç tane daha kırdılar. Kısa vadede rekor bırakmamışken, uzun vadede durmaya da pek niyetleri yok gibi.

Haberin Devamı

Kendisini kökleri olmayan bir takımı parayla yaratmaya çalışmakla suçlayan gelenekçilere “Hoffenheim’da geleneğimiz, geleceğimizdir” diye cevap veren Hopp olmasaydı, Hoffenheim bugün hala yerel bir takım olarak kalacaktı. Yarın olmazsa takım bu seviyesini ne ölçüde ve hangi koşullarda idame ettirebilir, bu yolda neleri “feda” etmek zorunda kalır, o apayrı bir yazı konusu. Ancak Bayern Münih burada olacak. Ayn Rand’ın 1957’de yazdığı bir kapitalizm güzellemesi olan “Atlas Vazgeçti” romanında sorduğu gibi… Sistemi döndürenler bir anda ortadan kaybolursa, yani “Atlas vazgeçerse” geriye ne kalır?

Tekil zengin Hoffenheim? Belki…
Çoğul zengin Bayern Münih? Kesinlikle!

HAFTANIN KARMASI

(3-4-3)
---
Tim Wiese (TSG Hoffenheim)
---
Daniel Carvajal (Bayer Leverkusen)
Serdar Taşçı (Stuttgart)
Mario Eggimann (Hannover 96)
---
Roberto Firmino (TSG Hoffenheim)
Stefan Reinartz (Bayer Leverkusen)
Bastian Schweinsteiger (FC Bayern Münih)
Toni Kroos (FC Bayern München)
---
Aaron Hunt (Werder Bremen)
Mame Diouf (Hannover 96)
Franck Ribery (FC Bayern München)

HAFTANIN TAKIMI
TSG Hoffenheim
4 maçtır galip gelemeyen Hoffenheim’ın ligin ve hatta Avrupa’nın en formda takımlarından Schalke’nin hızını kesmesi pek beklenen bir şey değildi. Bundesliga tarihindeki 50. galibiyetlerine ulaştılar ve Schalke’nin Hoffenheim deplasmanında galip gelememe istatistiğinin son bulmasına izin vermediler.

HAFTANIN YILDIZI

Serdar Taşçı (VFB Stuttgart)

Türk asıllı Alman milli defans oyuncusu, Stuttgart’ın Dortmund deplasmanından 1 puanla dönmesinin en önemli sebeplerinden biriydi. Girdiği 12 ikili mücadeleden sadece 1 tanesini kaybeden Taşçı, bu hafta Stuttgart defansının göbeğinde deyim yerindeyse ‘taş gibi’ bir performans ortaya koydu.

HAFTANIN GOLÜ

Tomas Müller (Bayern Münih)

Topu iğne deliğinden geçirmek tabirini daha önce yüzlerce gol için duymuşuzdur. Müller’in golünü anlamak için bir şeyden emin olabilirsiniz, o duyduğunuz gollerin %80 Bayern’li futbolcunun yaptığı vuruşun yanından dahi geçemez. Kalenin sağından ancak 5 derecelik bir açıya sahipken kalecinin de yerini terk etmesinden yararlanarak izlemeye doyulmayacak mükemmel bir vuruş yaptı.