Erdem Koç

Erdem Koç

kocherdem@yahoo.com

Tüm Yazıları

21. HAFTA

RinusMichels “futbol savaştır” derken, 12 yıl formasını giyip, 7 yıl da teknik direktörlüğünü yaptığı Ajax’ınhikâyesinden etkilenmemiş olabilir mi? Şiddeti savunur görünmek pahasına, ismini Yunan mitolojisinin en önemli savaşçılarından birinden alan bir takımın, tırnak içinde en önemli “savaşçılarından” birinden feyzalarak başlarsak bu hafta Bundesliga’nın en önemli maçını anlatmaya, “futbol tanrıları” bizi affeder mi?

1. Bölüm: Tanrılara karşı

Milattan önce 8. yüzyıla kadar gitmeden, biraz karıştırıp baştan yazarak futbolun mitolojisini, 2012’nin sonlarında başladı Dortmund’un destanı. Mourinho’nun Zeus kadar yukarda, Ronaldo’nun da Herkül olduğu bu alternatif yüzyılda, Akhilleus da olsa olsa, BorussiaDortmund olurdu.Çünkü ne Messi kadar tanrılaştırıldı Reus, ne de (henüz) Mourinho kadar Zeus’tu Klopp; ama onlar Akhilleus kadar hızlı, zeki ve güçlüydüler. Zorlama bir benzetme gibi gelebilir,ama “Klopp Sistemi” hız, pres ve fizik gücüne o kadar bağlı ki;ölüm grubu denilen D grubunda(Real Madrid, Manchester City, Ajax) yarı-tanrılıklarıyla tanrıları yenmelerini izlemeye doyamadık.

Haberin Devamı

İster Mourinho’nun Ronaldo’lu Real Madrid’i deyin, ister Zeus veHerkül;
ister Mancini’nin Aguero‘lu City’si deyin, ister Hector’un Truva ordusu;
ister RinusMichels’in Amsterdam Ajax’ı deyin, ister Akhilleus’un kuzeni Ajax…
kazanan hep onlar oldu.

Peki yeni yılda 3 maçta 3 galibiyetle Avrupa’dan sonra ligde de tekrar anlatılmaya başlanan bu destan bu hafta nasıl devam etti?

2. Bölüm: Akhilleus’un öfkesi

Hafta içi yaşanan sakatlık ve hastalıklara rağmen Reus, Piszczek, Weidenfeller ordaydı…Götze de! Ama solda bir problem vardı.Sol önde Grosskreutz ve daha da önemlisi arkasındaki Schmelzer kadroda yoktu. Dortmund olsa olsa buradan çökertilirdi…ve öyle de oldu. Dakikalar 26’yı gösterdiğinde misafir Hamburg, Akhilleus’un topuğunu çoktan keşfetmiş, skoru da geri düşmesine rağmen lehine çevirmişti. (1-2)

Ama bir analojiye İlyada diye başlayıp, Akhilleus’u bulaştırırsanız “söyle tanrıça, Peleusoğlu Akhilleus'un öfkesini söyle” diye devam etmek zorundasınızdır. İşte İlyada’nın başındaki o öfke gibi, 1-2 ye çoktan gelmiş olan maçta, Lewandowski’nin öfkesi de 31. dakikada SignalIduna Park’ıasıl savaş alanına çevirendi. Maç sonunda itiraf edeceği gibi,Van der Vaartbiraz “tiyatro” yaparak hakemi etki altına alınca; kargaşadansarıyla sıyrılan kendisi, kırmızıyla yüzleşen ise maçtaki ilk golün sahibi Lewandowski oldu.

Haberin Devamı

Bundan sonra gardı düşen Dortmund eksik kadrosuna rağmen 4-4-1’le çok fazla şans buldu, ama o çeviklik, dinamizm ve teknik üzerine kurulu otomatik sistem kendini çoktan telaşa vermişti ve üretkenlik yerini çoktan boşa savrulan şutlara bırakmıştı. Dortmund can havliyle kendi seyircisi önünde 2-2’yi yakalayıp ayağa kalkmaya çalışırken, Hamburg da sanki onurlu bir savaşçı gibi bekliyordu. Ta ki, 60. dakikada onlar da 10 kişi kalana dek. Stoper Bruma,Reus’u gole giderken düşürdü ve böylece çıplak elle dövüşen Dortmund karşısında, onlar da kılıçlarını yere attılar.

Haberin Devamı

Bölüm 3. Kendi surlarının önünde

Artık her şey eşitti ve savaş adil bir şekilde devam edebilirdi. Ancak kargaşa içinde herkesin unuttuğu bir ayrıntı vardı. Dortmund 31. dakikadan beri 10 kişiyle skoru eşitlemek için fazlasıyla yorulmuş, dahası akıllar çoktan hafta içi oynanacak Şampiyonlar Ligi maçına kaymıştı. İşte Hamburg,takımlar 10’ar kişi kaldıktan sadece iki dakika sonra, bu maçta Dortmund defansının ikinci defa düştüğü bir dikkatsizlik anında, ev sahibi taraftarın içinde umudun yeşermesine fırsat dahi vermeden son darbeyi indirdi. (1-3).

Maç böyle bitse, belki 80 bin seyirci evlerine “bu sefer olmadı” diyerek dönebilirdi. Ancak, ligin ilk yarısında Dortmund’un yenilmezlik rekorunu kırmasına engel olan Hamburg, bu maçta da durmadı. 89. dakikada HeungMinSon’un dokunduğu top, Dortmund’un boş kalesine doğru çimlerin üzerinde yavaş çekimde yuvarlanırken, Dortmund taraftarı takımını 4 yıldır hiç alışık olmadığı bir şekilde izlemek zorunda kalıyordu. Nice takımları kendi surları önünde sürükleyen Akhilleus, bu sefer kendi surlarının önünde sürüklendi.

Taraftarın içini acıtan da, mağlubiyetten çok, 4-4’lük takım bekledikleri maçta 1-4’lük bu görüntüyü izlemek oldu.

HAFTANIN KARMASI
(4-4-2)

---
Rene Adler (Hamburg)
---
David Alaba (Bayern)
Dante (Bayern)
Martin Strazl (M’Gladbach)
PhilippLahm (Bayern)
---
FranckRibery (Bayern)
Mehmet Ekici (Werder Bremen)
BastianSchweinsteiger (Bayern)
Kevin De Bruyne (Werder Bremen)
---
ArtjomsRudvens (Hamburg)
HeungMin Son (Hamburg)

HAFTANIN TAKIMI

Hamburg

Erken gelen kırmızı karta rağmen, Hamburg Dortmund nasıl yenilir konusunda yaptığı “master”dan sonra, doktorayı da bu hafta bitirdi. Zira, taktiksel açıdan Dortmund’un bütün zayıflıklarının üstüne gittiler ve hataya zorladılar. Bu taktiğe biraz da verimlilik ve şans eklenince tarihi bir galibiyetle bu sezon Dortmund’u ikinci defa yendiler.

HAFTANIN YILDIZI

Mehmet Ekici (Werder Bremen)

Öncelikle itiraf etmeliyiz ki, Türk bir futbolcu Bundesliga’da dikkat çektiğinde haftanın futbolcusu konusunda objektif olmak zor oluyor. Ama Mehmet bu taraflılığa da ihtiyaç duymadan, biri çok kaliteli bir frikik olmak üzere, Stuttgart deplasmanda iki gol attı. Gollerin yanında, 1-4 biten maçta gösterdiği performansla da, haftanın futbolcusu olmayı fazlasıyla hak etti.

HAFTANIN GOLÜ

HeungMin Son (Hamburg)

Yukarda vurguladığımız sol kanat zaafının görünür olduğu bir anda, soldan Dortmund ceza sahasına yaklaşan Son, bu sezon sıkça keskin nişancı edasıyla rakip kaleye yolladığı şutlarından birini de Dortmund kalesinin sağ direğinin içine nişanladı. Ayrıca ek bir bilgi olarak, ligin ilk yarısındaki maçta Dortmund’a 2 gol atan Son, bu alışkanlığını ikinci maçta da devam ettirdi.