Erdem Koç

Erdem Koç

kocherdem@yahoo.com

Tüm Yazıları

12. HAFTA

Bayern, Nürnberg deplasmanında daha 3. dakikada golü bulduğunda kimse şaşırmadı. Golün neredeyse maç başına 1 gol ortalamasına sahip santrfor Mario Madzukic’ten gelmesi de bir o kadar normaldi. Beklenmeyen Hırvat oyuncunun golü attıktan sonra tribüne verdiği asker selamıydı. Başta şaşkınlık yaratan bu selamın muhatabının da tribündeki Bayern taraftarı olmadığını anlamak gündemi takip edeler için zor değildi:

Hollanda'nın Lahey kentinde eski Yugoslavya için kurulan Savaş Suçları Mahkemesi'nde yargılanan ve geçen sene 24 yıl hapis cezasına çarptırılan eski Hırvat general Ante Gotovina ile 18 yıla mahkum olan Mladen Markaç’ı selamlıyordu Mandzukic. Bu isimlerin maçtan bir gün önce suçsuz bulunarak serbest bırakılmasını kutluyordu Hırvat halkıyla beraber.

Haberin Devamı

Gotovina ve Markaç Hırvatistan’ın büyük bir çoğunluğu için halk kahramanı. Bosnalı Sırplar ise tam tersini düşünüyor. 95’deki savaştan Hırvatistan’ın AB üyeliğin kadar uzayan bu davanın detaylarını bu satırlara sığdırmak zor. Zaten yeri de değil. Sonuç olarak haklı ya da haksız kim olursa olsun, güzel oyun futbola siyaset “yine” karıştı.

Hem de öyle bir yerde karıştı ki, golden sonra Mandzukic’in ve Shaqiri’nin verdiği pozun arka planındaki “o stadın” ve ”o şehrin” ağırlığını hatırlayarak futboldan biraz daha uzaklaşmamaya imkân yok.

Nürnberg Mahkemeleri

Başka bir fikstür olsa Mandzukic o selamı modern mimarinin son harikası Allianz Arena’da verebilirdi, ya da belki Düsseldorf’ta… belki de Hamburg’da. Ama hayır… Kaderin bir cilvesi olarak, Mandzukic o selamı Frankenstadion’da vermeliydi. Nasyonal sosyalist gençliğin Dünya’da 50 milyon ölü bırakmak üzere yola çıkmadan önce spor müsabakaları için toplandığı alanda. O statta verilen son asker selamının nelere sebep olduğunu biliyor muydu Mario, yoksa sadece kendi davasını mı kutluyordu?

Başka bir fikstür olsa Mandzukic o selamı Signal Iduna Park’ta verebilirdi, ya da belki Hoffenheim’da… Belki de Mercedes Benz Arena’da. Ama hayır… Mandzukic o selamı Nürnberg’de vermeliydi. Uluslararası ceza hukukunun başlangıcı olarak kabul edilebilecek, kimine göre ilahi adaletin yerini bulduğu, kimine göre hukuk tarihinde kara leke olarak geçen meşhur Nürnberg Mahkemelerinin kurulduğu yerde.

Haberin Devamı

Mandzukic maçtan sonra politik bir amacının olmadığını söyledi. Kosova doğumlu Shaqiri ise mahkeme ve serbest bırakılan generaller hakkında hiçbir fikri olmadığını, sadece Mandzukic’in sevincini kopyaladığını belirtti. Peki ya asistin sahibi Kroos da onlara uysaydı? Bu apolitik(?) sevince Schweinsteiger katılsaydı nasıl bir sahne olurdu? Daha doğrusu apolitik olabiliyorsa bu sevinç, nasıl oluyor da bir Alman futbolcunun bunu asla denemeyeceğine eminiz. Frankenstadion’da tribüne asker selamı veren bir Alman ne demek? Mandzukic ve Shaqiri… Yanlış yerdeki doğru adamlar mı? Doğru yerdeki yanlış adamlar mı? Karar size kalmış.

Maç da 1-1 bitti. Heynckes rotasyonu abarttı, Nürnberg de adam adama savunmayla gelen sert oyunu. İddia makamı Schweinsteiger rakibi kasti faul yapmakla suçladı. Savunma makamı Hecking “Bıraksaydık da, oynasaydılar değil mi? Bize 4 tane atan Bayern’in muhteşem oyununu sabah gazetede beraber mi okusaydık?” diye sordu jüriye. Bayern’den puan almak için böyle oynamak zorunda olduklarını savundu. Eşitliği ki eşitlik adalet demek değildi her zaman, getiren gol biraz şans, biraz hata. Neuer’in nazar boncuğu olarak kayıtlara geçti diyelim. Sonuçta Nürnberg liderden puan almaktan mutlu, Bayern de kredisi bol yoluna devam etmekten.

Haberin Devamı

Futbol modern zamanın savaş arenasıdır diyenler de mutlu…

Savaş gerçekte nedir bilmezler çünkü.

HAFTANIN KARMASI

(3-4-3)

---

Diego Benaglio (Wolfsburg)

---

Timm Klose (Nürnberg)

Philipp Wollscheid (Leverkusen)

Simon Kjaer(Wolfsburg)

---

Markus Feulner (Nürnberg)

Mario Götze (Dortmund)

Kevin de Bruyne (Bremen)

Daniel Caligiuri(Freiburg)

---

Andre Schürrle (Leverkusen)

Robert Lewandowski(Dortmund)

Alexander Meier(Frankfurt)

HAFTANIN TAKIMI

FC Nürnberg

Hikâye biraz kaplumbağa ve tavşanınkine benziyor. Nürnberg bocalamakta haftalardır. Düşme potasındalar. Bayern deplasmanda hiç fire vermemiş. Fireyi bırakın attığı 15 gole karşılık, kalesinde gol dahi görmemiş. Heynckes geçen hafta Frankfurt’u 2-0 yenen kadroda 6 değişiklik yapıyor. Nürnberg Dortmund’u teke tek yakaladığı her anda dövdüğü gibi Bayernlileri de yıpratıyor ve seriye son veriyor. Tam 33 maçtır üst üste, 1-0 öne geçtiğinde galibiyeti her defasında alan Bayern’i, 33 maç önce durduran tek takım Nürnberg, bunu gene başarıyor.

HAFTANIN YILDIZI

Alexander Meier (Frankfurt)

Sadece fiziği değil oyunu da büyük İskender’in. Bu sezon üçüncü defa bir maçta 2 gol atıyor. Gol krallığını Mandzukic’le paylaşıyor. O pozisyonda gereken fizikse fiziğini, teknikse tekniğini kullanıyor. Bu performansla devam ederse onu gelecek sezon çok farklı bir takımda görebiliriz. Ancak başka ellerde iyisiyle kötüsüyle Veysel Cihan tipinde bir santrfora dönüşme potansiyelini de bir kenara yazmamız gerek.

HAFTANIN GOLÜ

Andre Schürrle (Leverkusen)

Aslında böyle golleri çok görmüş olabilirsiniz… ama sadece halı sahada! Bir Leverkusen kontratağında orta sahadan aldı topu Schürrle, sürdü… sürdü… sürdü… ve kaleye 25 m yaklaştığında onun için yakın sayılırdı artık. O da vurdu… yan direkle üst direğin birleştiği noktaya cetvelle çizilmiş bir rota izledi top. Kaleci Lars Unnerstall bu vuruşu sadece izleyebildi.

HAFTANIN BELGESELİ

Bir Zamanlar Kardeştiler

Drazen Petrovic ve Vlade Divac basketbolun bir araya getirdiği beraber büyüyen iki Yugoslavdılar. Beraber Yugoslavya milli takımını çok yükseklere taşıdılar ve akabinde NBA’in yolunu tuttular. Efsane orda da devam ediyordu, ta ki Yugoslavya bölünene kadar. Petrovic’in Hırvatistanı’yla, Divac’ın Sırbistanı savaştaydı artık. Bu savaş sırasında eski dostlar NBA’de karşılaşmaya devam ettiler, ancak birbirlerine tek kelime bile etmeden. Bu sessizlik sonsuza kadar devam edecekti, zira Petrovic 1997’de bir trafik kazasında hayatını kaybetti. Spora siyaset ve savaş karıştığında olabilecekleri etkileyici bir şekilde anlatan bu belgeseli her sporsever mutlaka izlemeli. ESPN tarafından bizzat Divac’ın anlatımıyla çekilen yapımın orijinal adı “Once Brothers”.