Erdem Koç

Erdem Koç

kocherdem@yahoo.com

Tüm Yazıları

19. HAFTA

Okishima’ya mektuplar

Sevgili Shingo,

Sana yazmayalı uzun zaman oldu. Bu hafta moralim fazlasıyla yerinde ve bu sevinci kaybetmeden seninle paylaşmak istedim. Frankfurt’a yerleştiğimden beri her şey çok hızlı ilerledi. Birinci ligdeki maçlar Bochum’da oynadığım ikinci lig maçlarıyla kıyaslanamaz derecede tempolu. Oynadığımız oyun da çok farklı. Artık sol açık oynuyorum ve Occean (sol savunmacımız) o kadar fazla ileri çıkıyor ki, 90 dakikanın çoğu onun açıklarını kapatmakla geçiyor. Ama bu bir eksiklik değil, oyun sistemimizin bir parçası. Eintracht Frankfurt’ta, ne Japonya’da, ne de Vfl Bochum’da görmediğim kadar bütünlük içinde, hızlı ve farklı bir oyun oynuyoruz. Başta zorlansam da, artık Armin Veh’in benden ne istediğini çok iyi biliyorum. Arada bana zayıf ve kısa olduğum için “narin mahlûkat” diye takılıyor, ama hız ve tekniğimden çok memnun. Bu sezon bütün maçlara ilk 11’de başladım. 5 gol attım ve bu hafta 6’ıncı asistimi yaptım. (Çok güzel bir pastı. Hala izlemediysen mektubun sonunda sana ufak bir sürprizim var.)

Haberin Devamı

Okishima adası kadar küçük bir şehrin takımı var burada: Hoffenheim. Takashi Usami’nin takımı. Belki Gamba Osaka’dan hatırlarsın Takashi’yi. Bu hafta Frankfurt’a geldiler. Hoffenheim’da işlerin pek iyi gitmediğinden (ligde kalma mücadelesi veriyorlar ) ve sezon sonu Gamba Osaka’ya geri dönebileceğinden bahsetti bana maçtan önce. Takashi’nin durumundan mutlu olmasam da, biz profesyoneliz ve 2-1 kazandık maçı. Ligde dördüncüyüz ve kimsenin lige yeni çıkan bir takımdan beklemediği bu performansı devam ettirmek için canımızı dişimize takıyoruz. Kim bilir, böyle devam edebilirsek belki iki yıl önce televizyondan izlediğim Şampiyonlar Ligi’nde seneye ben de oynarım. Tıpkı Shinji Kagawa gibi!

Onun dışında Almanya’ya artık oldukça alıştık. Merak etmenize gerek yok. Yemekler biraz farklı, daha az balık (ama Cumaları mutlaka) ve daha çok patates var. Özellikle Kagawa Manchester’a gittikten sonra, Cerezo Osaka’da beraber oynadığım Hiroshi Kiyotake ile çok sık görüşür olduk. Nürnberg’de iyi başladığı sezonda, Takashi Usami kadar olmasa da, sıkıntılar çekiyor o da bu aralar. Devre arasında hocaları değişti ve düşme hattından uzaklaşıp orta sıraları zorlamak istiyorlar, ancak bu kolay olmayacak gibi. Bu hafta Kagawa’nın eski takımıyla, yani Dortmund’la karşılaştılar. Maalesef 3-0 kaybettiler. Dortmund’un Polonyalılarını görmeliydin, bu hafta yine çok formdaydılar.

Haberin Devamı

Şimdi düşündüm de, sanırım Bundesliga’daki Japon futbolcular içinde en formda ve takımı en iyi durumda olan benim. Schalke’li Atsudo Uchida da kendi sorunlarıyla uğraşıyor zira. Atsudo çok iyi bir sağ bek, ama takımın geneli fazlasıyla bocalıyor ve Augsburg’dan 0-0’la dönünce altıncılığa kadar düştüler bu hafta. Schalke gibi bir takım için bu pek kabul edilebilir bir durum değil. Atsudo’ya göre Şampiyonlar Ligi’ndeki Galatasaray eşleşmesi artık onlar için çok daha önemli. Junichi Inamoto’nun da buraya (Eintracht Frankfurt’a) gelmeden önce formasını giydiği Galatasaray’ı yakından tanıdığını düşünüyorum. (Hatta, beni de transfer etmek istemişlerdi bir ara hatırlarsan.)

Haberin Devamı

Tıpkı Atsudo gibi zirveyi kovalarken deplasmandan 0-0 la dönen bir Japon daha var bu hafta. Leverkusen’li Hajime Hosogai. Bizim kadar düzenli forma şansı bulamıyor, ancak takımı Leverkusen 11 puan farkla da olsa lideri takip eden takım ve kadroları bize göre daha iyi. Doğal olarak forma mücadelesi onlarda çok daha çetin geçiyor.

Stuttgart’lılar var bir de. İlk yarı 14 maça çıkan sağ bek Gotoku Sakai bu hafta kadroda yoktu. Sol açık Shinji Okazaki ise 65 dakika sahada kaldı, ancak takımının Bayern’e 2-0 yenilmesine engel olamadı.

Okazaki gibi mağlubiyete engel olamayan bir başka Japon da Genki Omae’ydi. Genki’yi benden iyi tanıyorsun. Daha bu ayın başına kadar Shimizu S-Pulse’da oynuyordu. Yavaş yavaş şans buluyor Düsseldorf’ta, ancak geçen hafta Augsburg’a olduğu gibi, bu hafta Borussia Mönchengladbach’a da yenildiler.

Hah! Unutmadan... sahaya çıkamasalar da, yedek kulübesinde karşılaşan iki Japon daha vardı bu hafta. Hannover 96’lı Hiroki Sakai ve Wolfsburg’lu Makato Hasebe. Sakai… Sakai’nin takımı Hannover, 2-1 kazandı.

Mektubumu bitirmeden son bir sürprizim daha var sana. Bundan sonra buraları takip edebilmen için böyle uzun mektuplar yazmama gerek kalmayacak. Bundesliga’nın resmi sitesi bu hafta itibariyle artık Japonca da yayınlanıyor. Maçlarımı oradan da takip edebilirsin.

Frankfurt’tan Omihachiman’a sevgiler,

Hepinizi çok özledim,

Oğlun Takashi

HAFTANIN KARMASI

(4-4-2)

---

Trapp (E. Frankfurt)

---

Chahed (Hannover 96)

Krmas (Freiburg)

Madlung (Wolfsburg)

Wendt (M. Gladbach)

---

Gündogan (Dortmund)

Takashi Inui (Frankfurt)

Blaszczykowski (Dortmund)

Götze (Dortmund)

---

Szalai (Mainz)

Mandzukic (Bayern)

HAFTANIN TAKIMI

Mainz

Schalke’nin Augsburg deplasmanında yapamadığını, Mainz Fürth deplasmanında gerçekleştirdi. Belki 3 puanla dönmeleri sürpriz değil, ancak 3-0 gibi net bir skor ve akabinde gelen 5. sıra Mainz için Avrupa Ligi hayallerini biraz daha yeşertti diyebiliriz.

HAFTANIN YILDIZI

Jakub Blaszczykowski (Dortmund)

Polonyalı geçen hafta sonradan girdiği Bremen maçında sinyalini verdiği patlamayı bu hafta gerçekleştirdi. Dortmund forması altında üçüncü defa bir maçta iki gol atma başarısı gösteren Blaszczykowski’nin ilk golde penaltı noktasına giden isim olması da bize göre ilginç bir ayrıntı. Ayrıca bu sezon attığı 8 gol kariyer rekoru anlamına geliyor kendisi için.

HAFTANIN GOLÜ

Heung min Son (Hamburg)

Japonlara adadığımız bu haftada “ben de varım” diyen bir Asyalı var. Hamburg’un Güney Koreli genç oyuncusu Bremen’i ağırladıkları kuzey derbisinde, ceza sahasına sağdan girdiği gibi dar açıdan çok düzgün bir vuruşla üst köşeyi gördü. Sadece haftanın golünde değil, genel olarak çok düzgün ve doğru sertlikte vuruşlar yapabilen Son, ileride büyük bir yıldız olmaya aday. Hatta, yavaş yavaş oldu bile diyebiliriz belki.