Erdem Koç

Erdem Koç

kocherdem@yahoo.com

Tüm Yazıları

18. HAFTA

“5-4” seyirciler için muhteşem, taraftarlar için heyecanlı, futbolcular için stresli, teknik direktörler için ise berbat bir skordur... hele 1-0 biten ilk yarıdan sonra 8 gol ikinci yarıda olmuşsa. Schalke ve Hannover, sezonun ikinci yarısını Bundesliga’da 30 yıldır gerçekleşmeyen bu istatistikle açtılar.

Hannover’in savunma yapmayı beceremediğini, başta hocaları Mirko Slomka olmak üzere herkes zaten biliyordu. Bu sebeple devre arasında Arsenal’den stoper Djourou’yu kiraladılar, ama 96 cephesinde değişen bir şey yok. Cuma akşamı Schalke de bu savunAMAma taktiğine ayak uydurunca, maç bir Bundesliga maçı olmaktan çıkıp, 2-3 dakikada bir gol atılan amatör halı saha maçlarına yakınsadı.

Haberin Devamı

Peki Huntelaar, Afellay ve Jones’un yokluğunda Schalke 5 golü nasıl attı? Cevap Schalke’den çok Hannover’in taktiğinde saklı. Schalke’nin attığı 5 gölün 3’ünde Hannover defansı öyle bilinçsiz ve kontrolsüz ilerdeydi ki, maviler jet hızıyla rakip sahaya geçip, sadece “1” pasla gole gitmeyi tam 3 defa başardılar.

Yedikleri goller ise ceza sahasına atılan toplarda alan savunmasından adam adama savunmaya geçmekteki başarısızlıklarından geldi. Bu skorda Schalke kalecisi Timo Hildebrand’ın çerçeveyi bulan 4 toptan hiçbirini durduramamasının da katkısı büyük. İşin kalanını da, sezonun en iyi futbolcularından Szabolcs Huszti halletti. Macar futbolcu kariyerinin ikinci baharını yaşıyor ve “raket gibi sol ayak” klişesini sonuna kadar hak eden goller atmaktan bıkmıyor ( Kim bilir? Belki kariyerinin son döneminde Süper Ligimizin başaltı takımlarında, büyüklerin canını yakarken izleyebiliriz kendisini).

Schalke tarafındaysa maçın en etkili ismi Totenham’lı Lewis Holtby’di. Alman orta sahanın iki asist ve bir golle oynadığı maç sonunda verdiği röportaj Schalke taraftarının içini acıtacak cinstendi. Yakın zamanda kontratını uzatmayıp Totenham’la anlaşan Holtby’nin bu ara en büyük derdi Totenham’a bu ay sonunda mı yoksa sezon sonunda mı katılacağı. Bir profesyonel olarak her iki durumda da Schalke için elinden gelenin en iyisini yapacağını söylese de, asıl profesyonel “başkası var” gerçeğine rağmen maç sonu Holtby’i alkışlayan Schalke taraftarıydı.

Haberin Devamı

Profesyonellerde işler böyleyken, “o kadar da profesyonel olamayanlar” haftanın 5 gollü diğer maçına imza attılar. Ancak onlar 5 golü bir tane bile yemeden atınca ortaya çıkan tablo doğal olarak çok daha ışıltılı oldu. Dortmund’u Arnautovic gibi önemli bir isimden yoksun bir kadroyla karşılayan Bremen’in akıllıca düşünülmüş 4-6-0 planları; altyapının kaybedip, a-takımın yıllar sonra tekrar bulduğu doğma büyüme Dortmund’lu Reus’un bu sezon üçüncü defa doğrudan ağları bulan frikiğiyle daha 9. dakikada bozuldu.

Profesyonel taraftar ve Dortmund’lu çocuklar

Dakikalar 19’u gösterirken anlaşıldı ki, Reus ve diğer “Dortmund’lu çocuklar” Bremen’e şov yapmaya gelmişlerdi. Marco Reus’la aynı alt yapıdan yetişen ve 8 yaşından beri sarı siyah formayı giyen Mario Götze, Dortmund’un efsanevi Güney tribününde büyüyen “taraftar futbolcu” Grosskreutz’un pasında durumu 0-2 yapıverdi.

48. dakikada Brezilyalı “Batman” Santana (siyah maskesi ona bu yeni takma ismi getirmişti) kornerden gelen topa kara şövalye gibi yükselip skoru 0-3 yaptıktan sonra Dortmund’lu çocuklar işi rölantiye almaya karar verdiler. Ancak galiba birileri Polonyalılara haber vermeyi unutmuştu. Zira onlar durmadılar. Birinci Polonyalı Piszczek, ikinci Polonyalı Blaszczykowski’den aldığı pası cetvelle ölçtükten sonra üçüncü Polonyalı Lewandowski’nin önüne bırakıp bir zahmet kaleye kadar yürüyerek girmesini rica etti (0-4). Son gol yine %100 Polonya yapımıydı. Piszczek, Lewansowski’den sonra ayıp olmasın diye bir gol de Blaszczykowski’ye attırdı (0-5).

Haberin Devamı

Dedik ya, “Dortmund’lu çocuklar” o kadar da profesyonel değillerdi. Hatta istediler belki, ama başka şehirlere ait olamadılar. 84. dakikada bir Madrid’li saha kenarına Liverpool aktarmalı geldi; ama bonservisinin kimde olduğu, ya da aktarmayı nerde yaptığı kendisi dâhil kimsenin umurunda değildi. Çünkü giderken gözyaşları içinde söylediği gibi, o bir Dortmund’luydu ve döndüğünde Dortmund’lu gibi karşılandı… “Wir sind alle Dortmunder Jungs!*” tezahüratı eşliğinde. (*Hepimiz Dortmund’lu çocuklarız!)

HAFTANIN KARMASI

(3-4-3)

Baumann (Freiburg)

---

Boenisch (Leverkusen)

Krmas (Freiburg)

Hummels (Dortmund)

---

Holtby (Schalke)

Götze (Dortmund)

Dıego (Wolfsburg)

Reus (Mainz)

---

Reısınger (D'dorf)

Kıeßlıng (Leverkusen)

Mölders ( Augsburg)

HAFTANIN TAKIMI

FC Augsburg

İlk yarı sadece bir galibiyet alabilen Augsburg, ikinci yarıya deplasmanda 3 puanla başladı. Biraz şansla da olsa düşme hattında doğrudan rakipleri olmaya aday Fortuna’ya deplasmanda 3 gol atmaları kendi kapasitelerinin üstünde bir başarı. Dortmund’un deplasmanda attığı 5 gole rağmen, Augsburg bize göre daha büyük bir sürpriz yaparak haftanın takımı olmayı hak etti.

HAFTANIN YILDIZI

Mario Götze (Dortmund)

Dortmund’un genç yıldızı bu hafta 7. golünü attı ve bir yandan kendi rekorunu geliştirirken bir yandan da takımının Bremen deplasmanında işi erken bitirmesine katkıda bulundu.

HAFTANIN GOLÜ

Mame Diouf (Hannover 96)

Senegalli oyuncunun golü skoru 5-4’yapan gol değil de, 4-4 yapan gol olsa sezonun gölü olabilirdi. Ceza yayına doğru gelen uzun topa röveşata vurmak İbrahimoviç etkisiyle açıklanabilir ancak. Aslında biraz da Schalke kalecisi Hildebrand’a da teşekkür etmek lazım böyle bir gole izin verdiği için.

HAFTANIN FİLMİ

Kara Şövalye Yükseliyor

Dortmund’un üçüncü stoperi Felipe Santana’nın yeni lakabı Batman. Kornerde herkesten fazla zıplamasını buna bağlayanlar da az değil.