Erdoğan Şenay

Erdoğan Şenay

esenay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Fenerbahçe, Moldova şampiyonu Sheriff önünde açık ve hücuma dönük anlayışla ve hayli de göz doldurucu 90 dakika sergilemekteydi.
Önce sarı-lacivertli takımın oyuncu kıymetleri ve Avrupalı değerleri açılarından bakıldığında rakibinden çok önlerde olduğunu işaretlemeliyiz. Zaten Sheriff defansının önce Fenerbahçe hücumlarını karşılamak üstüne kurduğu taktik ve savunma kalabalığı rakibin hangi korkular içinde olduğunun net görüntülerini taşıyordu.
Ancak Fenerbahçe’nin orta alandaki hazırlık paslarına sert girişlerle tavır koyan Sheriff’in genç ayakları sarı-lacivertli ekibin fark bulma planlarını doğal olarak sabote etmekteydi. Güiza’nın yokluğu ve Semih’in uç bölgelerde yaptığı tempolu ve bilinçli giriş çıkışlar özellikle de golde Alex’e yaptığı pas ikramı bilmem sayın Daum’u, geçmiş haftalarda peş peşe yaptığı “Güiza ısrarı” adına hayli düşündürdü mü?
Kazım, neden takımdan bu kadar kopuk ve kafasına göre oynama illetine takıntılıydı? Yoksa Gökhan Gönül’ün yerini doldurmaya çalışan Önder’le düşünce bütünlüğü, hücum ve defansif kapanmalardaki görev paylaşımındaki gözlere batan sorunlar mıydı Kazım’ın kafasını karıştıran...
Sheriff takımının bütünü “kağıt üstü değer olarak” Fenerbahçe’nin ünlü bir isminin bonservis bedeli eder mi? Sanmam... Ancak 8 yıl üst üste şampiyon olmuşluk şöhretleri de hayli ilginç.. Demek futbolda istikrar varsa peş peşe şampiyonluklar doğabiliyor.
Neyse, orta alanda Cristian’ın hiç riske girmeden kullandığı “kolay ve kısa toplar dışında” göze batan özelliği yoktu ortalarda... Emre’nin iyi niyetli sprintlere kalkışı güzel, vurduğu toplar da korkutucuydu. Ama oyunun galibiyet yönetmeni kimdi dersek; yine kaptan Alex’i işaretlemeli, başrol oyuncuları olarak da kaledeki emin hareketleriyle takımına moral veren Volkan’la tek goldeki “altın hisseyi” oyuna süren Semih’i sahneye çıkarmalıyız.