Oyunun tamamı karşılıklı dengelerin ölçümü halinde geçmekteydi, Viyana’da tarihi yarı finali yükselme yarışmasında...
Hırvatlar’ın defans bloğunda çok çabuk çoğalması ve kaptığı toplarla da kontrataklara süratle çıkışları gözlere batmakta, bizim ise orta alanda bol hazırlık pasları yaparak gol kanatları yaratmaya gayret ettiğimiz bir oyun formatı dönüp durmaktaydı bu önemli yarışmanın bitiminde... Aslında Hırvatlar 20. dakikada inanılmaz şekilde kaçırdıkları gol fırsatıyla yarı final şansının dışına düşmekteydi bu önemli rakip oyunda... Kaçan gol fırsatları sayısında Hırvatlar’la hiç de yarışmak zorunda değildi Türkiye. Sanki oyunun son zamanlarını bekler gibi pusuya yatmış bir hava kokusu gelmekteydi oyunu seyreden tribünlere. Öyle ya; bu takım Portekiz maçı sonrasındaki yarışmalarda oyunun sonlarında yarattığı mucizelerle sonuçları lehine çevirmemiş miydi? İşte Milli Takım yine böyle bir ortamın içerisinde geçen dakikalara aldırış etmemekte, yine oyunun sonlarını beklemekteydi. Uzatmaların ilk yarısında değişen fazla birşey yoktu işin aslında... Ancak ikinci 15’in sonlarında birden kasırga gibi esen bir hava oyunu sarıp sarmalıyor, önce Rüştü’nün verdiği açık Hırvatlar’a sayı olarak geri dönüyor, ancak tecrübeli kalecinin adeta yanlışını örtmek istercesine yaptığı uzun vuruşu ile ortaya koyduğu zamanlar yarışma hamlesi Semih’in ayağından yarı finale uzanan gol olarak Türkiye’mize yepyeni ufuklar açıyordu şampiyonada...
Penaltılar olay, sonrası kolay oldu Ay-Yıldızlı forma için... Viyana’da Türkiye’yi ve futbol dünyasını ayağa kaldıran ve futbol tarihimize yepyeni bir sayfa yazarak yarı finali kucaklayan altın ayaklara minnet ve şükran duygularımızı sunmak ve alınlarından öpmekten başka ne yapabiliriz ki...