Erdoğan Şenay

Erdoğan Şenay

esenay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Arena’da müthiş bir yağmur yoğunluğu beklenen derbiyi sarıp sarmalarken Galatasaray on biri de fırtına olup 90 dakika boyunca nefes alamaz hale getiriyordu tarihi rakibi Fenerbahçe’yi evinde...
Müthiş bir tempo yoğunluğu ile oyunu sahiplenen sarı-kırmızılı ekip tam randımanlı bir futbol ve taktik kurgusuyla sarı-lacivertli ayaklara pres yoğunluğu uyguluyor, zehir zemberek bir atak zenginliği ile de Fenerbahçe’yi adeta ekip halinde teslim alıyordu Galatasaray...
İlk yarım saatte kaçan golleri şimdi anlatmaya kalksak inanın Cim-Bom’un marifetlerle dolu pozisyonlarını yazacak yerimiz kalmaz sayfada...
Peki de Fenerbahçe nasıl olup da bu kadar etkisiz ve tepkisiz bir derbi macerasının akıp giden zamanlarında kayboluyordu ki rakibi önünde... Başta Bilica olmak üzere Cristian, Bienvenu, Selçuk hatta Emre gibi isimlerin sarı-lacivertli ekipteki aciz varlıkları aylardır gözlere batan “yaban otları” değil miydi bu takımda Aykut hocam?
Ayrıca Arena’da Fatih Terim gibi kurt bir hocanın “baskın basanındır” anlayışıyla oyunu sahipleneceğini bilmek için kahin olmaya gerek mi vardı?
İlk 30 dakikada tsunami dalgaları halinde Fenerbahçe’yi kendi oyun alanında silip-süpüren Galatasaray’a tek başına direnen Volkan da olmasa daha ilk devrede Cim-Bom bir sayı rekoruna gitmez miydi dersiniz?
* * *
Maçın ikinci bölümünde Galatasaray kurduğu baskıyı gevşetiyor, Terim hem çift gollü avantajı korumayı hem Fenerbahçe’yi daha önlere çekerek kontratak yollarını açmayı hem de oldukça gafil yakaladığı ezeli rakibine kurduğu taktiksel tuzakların haklı keyfini de çıkarmak istiyordu doğrusu...
Evet, gündüzden başlayan sicim gibi yağmur gece boyunca devam ederken dökülen iri taneler Fenerbahçe’nin gözyaşları olup akmaktaydı sanki... Bu romantik duruma karşıt, sezon başından beri Cim-Bom’da takım bütünlüğü yaratmaya çalışan Fatih Terim ise fizik gücü ve kazanma hırslarıyla donanımlı ekibinin haklı alkışları ve sevinç sedaları ile ayrılıyordu yarışmadan...