Erdoğan Şenay

Erdoğan Şenay

esenay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Arsenal ile Fenerbahçe sanki sıkı bir galibiyet yakalamak için değil de birer puan almak adına yarışmaktaydılar Londra’da. Arsenal gruptaki önderliğinden emin bir hava taşımanın rahatlığıyla oynuyordu belki de. İlk devreyi Fenerbahçe yarı alanında oynayan Arsenal gol pozisyonlarını hovardaca harcıyor ve sarı-lacivertli takımı bu zorlu deplasmanda puan koparmanın ihtimallerine doğru itiyordu adeta.
Arsenal’in bu dağınık paslaşma trafikleri Volkan’ın göz doldurucu kurtarışları, sarı-lacivertli defansın çabuk düşünüp, çabuk hareketlenmesiyle de gelişmeye başlıyor ve Fenerbahçe yarışmadan puan koparmanın yollarında emin adımlarla koşuyordu. Ancak kontratağa taşınan karşı ataklarda ne Güiza ne Semih ne de Kazım’ın becerileri takıma gol katkısı adına yeterli olmaktan uzak kalıyordu.
Wenger’in gençlik ağırlıklı kramponları ikinci 45’te sonuç almak adına oyuna hızla giriyordu. Ancak Fenerbahçe de, Arsenal’in İstanbul’daki fırtına gibi esen futbolundan çok uzaklarda olduğunun farkındaydı. Sarı-lacivertli ekibin en özürlü bölgesi olarak bilinen orta sahada Selçuk - Maldonado - Semih - Gökhan - Uğur gibi isimler cesur paslarla rakibin defans bloğu üzerine sürekli çıkış yapıyorlar ve Fenerbahçe ağır bir deplasmanda olmasına rağmen ünlü rakibi Arsenal’le başa baş bir mücadele yaratmasının keyfini çıkarıyordu zaman zaman...
Tabii maçı izleyenlerin birçoğu ‘Alex olsaydı işler farklı olabilirdi’ diye düşünmüş olabilirler. Ancak inanınız dün tamamen fizik gücü ve defansif anlayışların arasında gidip gelen oyunda Alex kaptan da oynasa fazla bir şey değişmezdi.
Fenerbahçe’nin sportif prestijini kurtardığı dünkü zorlu yarıştaki sonuç dileriz gelecek oyunlarda puan kazançlarıyla biter de, sarı-lacivertli takım, UEFA Kupası’na katılma şansını zor da olsa yakalar.