Fenerbahçe kendi evinde ıssız tribünler gibi içi boş ve sadece beleş golleri hoş bir 90 dakikayı yaşatmaya çalışıyordu.
Yok, Okan ilk kez ligde forma giyiyormuş, Caner geri dörtlünün solunda acaba kaç karat defansif maharetlere sahipmiş...
İşte Aykut Kocaman hazırlık kamplarında yapılması gereken bu teknik arayışları, Manisa önündeki üç puan kavgasında görerek değerlendirmeye (!) çalışıyordu kadro yetersizliği ve sakatlar sebepleriyle de... Böylesine rahat olması gereken bir yarışmada Fenerbahçe kazanmak için ille de ıkınıp sıkılıyorsa eğer bu takımın gelecek kritik haftalardaki önemli maçları, teknik kulübe fikirlerine değil de Tanrı’nın takdirlerine kalmış demektir.
Sarı-lacivertli takımın savunmadaki orta ikilisi yani Lugano - Bilica birlikteliği, geçen yıla göre büyük bir zelzele altından kalkmış gibi ezilip, büzülmekteydi Manisa hücumları karşısında... Mehmet Topuz’un sağ kanatta Gökhan Gönül’ün yokluğunda gençliğinin tüm zindeliğini, futbol bilgeliğinin bütün teknik detaylarını artık sergilemesi gerekiyordu. Ama hazret hâlâ Fenerbahçe’ye alışıp, alışamama mazeretinin arkalarına saklanmaktaydı sanki.
Cristian dünkü farklı sonuca rağmen oyunun neresinde vardı, neresinde yoktu ben fark edemeyenlerdenim. Sadece dün değil, sezon başından beri her maçta arayıp tarıyorum Cristian’ın, Fenerbahçe orta sahasındaki gol bölgelerini ayaklandıracak pas ve emek çalışkanlığını.
* * *
“Bu kadar gol sayısına, böylesine umutsuz bir maç kritiği olur mu?” diye düşünenleriniz olabilir. Ama biz dün gece alargada oynayan bir Manisa ile kalede sarı-lacivertli golcülere adeta ikramcı (!) davranan kaleci İlker’in talihsizlikleri dışında ligde fırtına gibi oynamaya çalışan bir Fenerbahçe’nin futbol hırsları ve hızları üstüne hayaller kurarak dolaştırıyoruz kafamızdaki sarı-lacivertli futbol düşüncelerimizi...
Yoksa Emre’nin orta sahadaki başarılı uğraşlarını dün gece Güiza meraklılarına oldukça anlamlı bir ders verircesine son hareket zarafetlerinden goller çıkaran Niang’ı, kaleci İlker’in kabahatine anında gol cezası yazan Alex’i ve dün ilk kez ligde forma giymesine rağmen helalinden bravoyu hak eden Okan’a hiç kötü laf ettirir miyiz? Asla.